|

BİR ADANMIŞIM, YAŞAM VE DÜŞÜŞTÜR, AYFERLEŞEN DİLEK OLABİLMEK!

Yenilmişken devam deyip yenmeyi, kaybetmişken yılmaksızın yeniden yönelip kazanmayı, beklenmedik düşüşler ol­sa da tarihsel zorunluluğumuzun bilinciy­le davranıp, bizi var eden değerlere sıkı sıkıya tutunarak doğrulmayı, bir yanımız yarım kalsa da, kopsa da en zor zaman­larda en çetin yollarda olsak da, yürü­meyi bizden öncekilerden öğrendik.

İşte, bir ilkbahar coşkunluğunda yine tanıklık ettik mütavazi, cüretkar ve de onurlu bir düşüşe; Ayfer tadında adanmış bir yürek Dilek yoldaşa.

Sınıf mücadelesi hepimizden daha fazla cesaret, özveri ve kararlılık iste­mektedir. Dilek yoldaş bu anlamda önemli özellikler taşımaktadır. Kendi yetmezlikleriyle karşılaştığında, hata yaptığında, yanıt olamadığı zamanlarda belki karamsarlığa kapıldı, olumsuz etki­lendi. Ama önemli bir ayrıntı onu bu et-kilenmişlikten çekip alırdı; partiye, devrime ve yoldaşlarına olan bağlı­lığı. Bu bağlılık, Ayferleşme ve onu daha da ileri taşıma arzusunda Dilek yoldaşı var etmiştir. Kendi sınırlarına rağ­men, partiye, devrime sınırlar koy­madı, koyamazdı. Çünkü inandığı şeyleri kendisiyle somutlamak yerine parti ve mücadelemizle, devrimle somutluyordu.

Dilek yoldaş, kendine tahammülsüzlüktür!

Kimi dönemler yaşadığı kendine gü­vensizlik durumuna rağmen o, güven ya da güvensizlik sınırlarını kendi gerçekli-ğiyle, pratikleriyle sınırlamadı.

Çünkü bize rağmen, gerçeklik, doğ­rular esastır. Her insan gibi Dilek yoldaş da kendini, her şeye rağmen nesnel ola­nın, doğru olanın, tutunulması gereke­nin içinde cisimleştirdi.

Kendi kabuklarımıza, çekincelerimi­ze, kaygılarımıza yenik düşmemeliyiz. Dilek yoldaş gibi daha fazla cesaret et­meliyiz, özveri göstermeliyiz. Zaafların, geriliklerin belirleneni değil, onları değiş­tirmenin öznesi olmalıyız. Bunun için cüret, kararlılık ve özveri Dilek yoldaşın olduğu gibi, bizim de su­yumuz, ekmeğimiz olmalıdır.

Dilek yoldaş, kendine tahammülsüz­lüktür. Zaten devrimci olmak da bu de­ğil midir? Kalıpların, geri alışkanlıkların, zincirlenmiş kişiliklerin yani geçmişin dayattığı sınırların, ölçülerin, düşünce ve duyguların bir bir kırılmasıydı, devrimci-leşmek.

Toplumun kazandırdıkları, sindirdik­leri, kökleştirdikleri özellikle kadında daha fazla bir etkiye sahiptir. Partiyle atı­lacak her adım, vurulmuş zincirlerin, bo­yundurukların, prangaların kırılmasına varır. Bunu kavradığından, kendini par­çalamayı ve yenilemeyi başarmak için, her şeyiyle partiye sunabilen oldu Dilek yoldaş. Reddedilmesi gereken yan­ların korunmasına, savunulmasına ya da benimsenmesine kapı arala-mazdı. Çünkü, kökleri derinde olan özelliklerin, parça parça kesilerek yok edilebileceğine inanıyordu. Bunu bir bü­tün başarmak elbette zor ve zamana da­yalıdır.

Kariyerizmden uzak, mütevazı duruşuyla Dilek yoldaş örnektir…

Gerilla alanına tezat olan birçok öze­lliği vardı. Geldiği toplumun birçok özel­liğini içselleştirmişti. Yaşam tarzıyla, dü­şünüş biçimiyle, duygu dünyasıyla burju-va-feodal özelliklerle şekillenmişti. Ama devrimciydi, parti ise ideallerinin yol gösterici yıldızıydı.

Bir yanda geçmişin cisimleştirdiği özellikler diğer yanda ise geleceğin dü­şüyle var olmuş yeni insan. Dilek yoldaş yetişme şartlarından dolayı, bahsedilen ağır yükü taşısa da bir o kadar da dev­rimciliğin içindeydi. Savaşmak isteğini dağlarda somutladığında artık yoğun bir iç savaşa da adım atmıştı. Zorlandı, tes­lim olmadı. Değişimin sancısını çok yaşa­dı, kırılmadı. Çelişkiler yumağı haline geldi, doğru yönden çözümleri benimse­diğinde güçlendi, yenilendi. Disiplinli, so­rumlulukları olan, doğru kararlar veren bir bireye dönüşmek kolay değil. Zaten bu sancıları yaşayıp aşmak olmaksızın, sı­nıf   mücadelesini    öznesi    olmamız mümkün değildir. Gerillanın zorlu koşullarıyla, ordunun disipliniyle, savaşın acımasız ama bir o kadar da onur verici yanıyla yıkan­maksızın

çelikleşmek zordu. Di­lek, bunları yoğun yaşadı ve ken­di ölçülerinde aşmasını bildi.

Dilek yoldaşı sürecin insanı yapan yönlerinden biri de, yapa­mayacağını düşündüğü durumlar­da, zamanlarda yoldaşlarından al­dığı destekle, o yükün altına gire-bilmesidir. Aynı zamanda ben yapmalıyım diyebilmesidir. Kendine güvenemediği durum­larda, yoldaşlarına, partiye olan güveninden dolayı kararlılık gös­termekten geri durmayışı önem­lidir. Riskli olan görevlerde ifade ettiği “yoldaşlar birileriniz uzakta da olsa dursanız ve sizlerden birini yanımdaymış gibi hissettiğimde yapama­yacağımı düşündüğüm şey­ler çok azdır” sözleri kararlılı­ğın ve güvenin ifadesidir. Olması gerekenin önüne kendi gerçekli­ğini koymamanın özverili duruşu­dur bu.

Elinde silahı gerillanın öncüsü, komutanı, elinde lavı düşmandan hesap soran savaşçılığıyla, elinde bombası düşman inine dalan cesare­tiyle ve halk düşmanı işbirlikçi, ihbarcıla­rın ensesine dayadığı tabancasıyla, sırtın­da taşıdığı bildirilerle kitlelere propagan­da yapan, elinde kalemi partiye katkı su­nan, kariyerizmden uzak, mütevazı du­ruşuyla Dilek yoldaş örnektir.

Tarihe not düşmek bize

kaldı!

Düşmanın zoru, devrimci zorla yeni­lecektir. Tarihin devinimi, yığınların ar­zusunu şekillendirir. Yığınlar, er ya da geç, her küçük esintide bir biçimde bü­yüyerek devrimin fırtınalarını estirecek­tir. Her düşenimiz, devrimin fırtınalarına akan küçücük esintilerdir. Umudumuzu, inancımızı, kavgamızı büyütecek olan da budur, yaşamıyla, ölümüyle güç vermek geride kalanlara. Bunu her yoldaş gibi başaran oldu Dilek yoldaş.

Tarihe not düşmek bize kaldı. Dü­şenler geride kalanlara, yaşarken anlattı­lar kendilerini. Her yoldaş anlayıp anla-tabilmeli bunları. Acılarımız, öfkemize bilinçli yön verebilmeli. Düşenlerle bilemeliyiz ideolojik politik kimliğimizi. Di­lek yoldaşın şahsında somutlaşan değer­lere yanıt olmamız, böyle mümkündür. Bunun için tıpkı kendisinin ifade ettiği gi­bi ve somutladığı gibi “ya içindesindir çemberin ya da dışındasındır”. Ken­dinden, sürecinden, yaşadıklarından bu­luyordu ifade ettiklerini. Şurasında, bu­rasında, kıyısında

köşesinde durmakla devrime yanıt olmak zordur. Dilek yol­daş bunun bilinciyle hareket eden, katı­lım gösterebilen olmuştur. Aldığı değişik görevlerin içine girmesini bildiği için kendini yenilemeyi başarmıştır.

İnandıkları için yaşadı ve mücadele etti. Ve inandığı biçimde karıştı şehitler kervanına. Yaşarken ölüm kaygısın­dan arınmışlıktır Dilek yoldaş. Çün­kü yaşamı ölümle birleştirmeyi öğren­mişti partiden, devrimcilerden. Cesaret­le ilerlemenin bilinciyle davranabilmeyi öğrenmiştir Partiden. Tarihe not düş­mek bize kaldı! Düşenler acılar da bırak­tı geride kalanlara.

Ayferin, Aşkınların iz bıraktığı Dilek yoldaş da, birçoğumuz gibi acılardan yoğrularak koyuldu devrimin yoluna. Ve yoldaşların izini sürdü, hem de onları ya­şatarak, yaşayarak…

Doğan boşluğu doldurmayı görev bildi kendine. Göreve layık olmasını bil­di. Hepimiz bu çerçevede yanıt olmaya çalışmalıyız.

(Dersim’den bir yoldaşı)

Bir cevap yaz