SINIRLI BİR YAŞAMI SINIRSIZ BİR DAVAYA ADAYANLAR ÖLÜMSÜZDÜR
SINIRLI BİR YAŞAMI SINIRSIZ BİR DAVAYA
ADAYANLAR ÖLÜMSÜZDÜR
Tarihte ne zaman ki kaybedecek bir şeyleri olanlar ortaya çıktı, zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri olmayanların mücadelesi de böyle başladı.
Adlarına köle deniyordu, insan oldukları halde. Kırbaçlanıyor, yüzülüyordu derileri. Onlar, ölen kardeşlerinin yüzülen derilerine basarak ilerliyor, pazarlarda satılıyorlardı.
Spartaküs yaktı ilk ateşi; “Kardeşlerim, bizler insanız ve insan gibi yaşamayacaksak, insanca ölmeliyiz” dedi. Ve tarihin bağrı o günden sonra sancıyla kıvranmaya başladı.
Spartaküs’ten bugüne devralınan bu ateş, ülkemizde Mustafa Suphi’lerden, İbrahim’lerden, Deniz’lerden, Mahir’lerden, Mazlumlardan günümüze hala yanmakta ve yol göstermekte kırbaçlananlara, köyleri yakılanlara, kondusu başına yıkılanlara…
ONLARI ANMAK SAVAŞMAKTIR
Her güzel şey bir emek, bir bedel ister. Yoksul emekçi halkın devrimci ve komünistler önderliğinde sürdürdüğü sınıf mücadelesi de kaçınılmaz bir şekilde bu emek ve bedeller üzerinden yükselmektedir. Bizim tarihimiz, nice direnişlerle, nice fedakarlıklarla, nice kahramanlıklarla ve kendini kavgada yeniden yaratmalarla -yenilgilerden zafere yürümelerle- örülüdür. Şehitlerimizin yaşamları bunların en somut göstergesidir.
Direngen tarihimizin bugününe büyük bedeller ödeyerek, her defasında kayıplarımızın yerini doldurarak yürüyüşümüzü sürdürerek geldik. Bu savaşta yüzlerce yoldaşımız ölümsüzleşti. Şehit yoldaşlarımız emperyalizmi ve onun uşaklarını kuşatan zincirin bir halkası olarak tarihteki yerlerini aldılar. Ve şimdi bizler onların ardılları olarak; bıraktıkları kavga bayrağını yükseklere, daha da yükseklere taşımakla yükümlüyüz.
Şehitlerimizi, onların ardından gözyaşı dökerek; beynimizi durgun, ellerimizi hantal bırakarak sahiplenemeyiz. Onları, kavgalarını ve ideallerini sürdürerek, yaratıkları değerler silsilesini tüm benliğimizle ruhumuza, bedenimizin her hücresine kazıyarak sahiplenebiliriz.
Bu bilinci kuşandığımızda; umutsuzluğun olduğu yerde umudu, kararsızlığın olduğu yerde kararlılığı, korkunun ve teslimiyetin olduğu yerde direnişi ve cesareti, örgütsüzlüğün olduğu yerde örgütü ve mücadeleyi yaratacak olan bizleriz.
İşte bu bilinçle; eşit, özgür, sömürüsüz, zulümsüz bir dünyanın onurlu meşalesini Spartaküs’lerden günümüze taşıyan, adlarını bu sayfalara sığdıramadığımız yüzlerce karanfilimiz sayısız mücadele deneyimlerini bizlere miras bırakarak ölümsüzleştiler.
17’LER KAVĞANIN KIZILLIĞINDA HAYKIRIYOR:
FEDA OLSUN CANIMIZ HALK SAVAŞINA!
“Yolumuz aydınlık ama meşakkatlidir” Başkan Mao’nun sözlerinde de ifadesini bulan zorluklara ve güçlüklere göğüs germeden, fedakarlık göstermeden ilerlemek mümkün değildir. Engelleri aşmak, tuzaklardan kurtulmak ve oyunları bozmak için tek yol zulmün üstüne cesaretle yürümektir. MKP’li 17 önder kadronun ve savaşçının ölümsüzleşmesinin anlam yükü ve değeri de buradadır. Onlar devrimden ve savaştan yana tercihte bulunmanın bedelini yaşamlarını feda ederek ödediler.
Her türden teslimiyetin ve reformizmin ağır bunaltıcı etkisi altında 17’lerin Dersim’in kırlarında harladıkları devrimci savaş ve direniş geleneği büyük bir kazanıma dönüşerek ezilenlerin ve emekçilerin yüreğinde 17 Haziran Çiçeği olarak açacaktır.
Onlar; Demokratik Halk Devrimi mücadelesi’nde 17 cesaret abidesi olarak yaşayacaktır. Halkımızın bu yiğit evlatlarının kanını toprakta, silahını yerde bırakmamak, uğratıldıkları alçakça katliamın hesabının sormak ve uğruna yaşamların verdikleri Demokratik Halk Devrimi mücadelesini zafere taşımak boynumuzun borcudur.
17’lerin değerli hatıraları önünde saygıyla eğilerek kavgalarını büyüteceğimizi buradan bir kez daha ilan ediyoruz.
17’LER ÖLÜMSÜZDÜR!
DEVRİM ŞEHİTLERİ ÖLÜMSÜZDÜR!
PARTİZAN ŞEHİT VE TUTSAK AİLELERİ