|

F Tipi fobisine karşı devrimci görevler

F Tipi fobisine karşı devrimci görevler

partizan.org/tanitim/wp-content/uploads/2010/06/kurkculerdekeyfiuygulamfo2.jpg”>F tipi hapishanelerin ülke gündemine girmesi ile birlikte bu hapishanelerde yaşama dair genel bir korku, adeta fobi oluştu. Hapishaneler birer tabutluk, tutsaklar da yaşayan ölüler olarak görülmeye başlandı. Bu düşüncenin genel kabul görmesinde devletin sistemli politikalarının ve saldırılarının önemli bir yeri olduğu gerçek. Fakat devrimci çevrelerde özellikle devrimci basında konunun işleniş biçimindeki tek yanlılıklar ve tutsakların da bu tek yanlı bakışın dışına yeterince çıkamaması ve içeriyi dışarıya aktarmada eksik kalmalarının da etkisi vardır.

Bu korkunun nasıl oluştuğuna daha yakından bakacak olursak; özellikle burjuva basın-yayın kuruluşlarının o güne kadar devrimci güçlerin her türlü eylem ve sesini gizlemek, gizleyemediklerinde karalamak noktasında oldukça kararlı davranmaktalarken 19 Aralık katliamını günlerce en ince ayrıntıları ile işlendiğini görürüz. Bu görüntü ve haberlerde toplumun geniş kesimlerinde sistemin muhalifi olanların sonunun ne olduğu, devletin ne kadar güçlü ve yenilmez olduğu düşüncesinin oluşturulması amaçlanmıştır.

Devletin ortaya çıkışı ile birlikte temsil ettiği hakim sınıfların iktidar ve sömürülerinin devam etmesi için kolluk güçlerine ve hapishanelere her dönem ihtiyaç duyduğu ve önem verdiği bilinir. Tarihsel seyir izlendiğinde devletin uyguladığı şiddet ve baskı yöntemlerinin her dönem daha da incelik ve uzmanlaşma kazandığı bilinmektedir. Gelinen aşamada politik tutsakların F Tipi hapishanelerde tutulmaları, devrimci irade ve kimliklerinden koparılmaları amacıyla uygulanan her türlü yöntem, ilerici-devrimci düşüncelerin geniş halk kesimleri ile buluşmasının engellenmesini amaçlamaktadır.

Toplumun tamamının F tipleştirilmesini de amaçlayan bu saldırılar önemli oranda sonuç vermiştir. Ancak bu korkunun yaygınlaşmasında devrimciler cephesinin de payı bulunmaktadır. Bu payı ana hatlarıyla incelediğimizde; tutsaklarda da dışarıdaki devrimci-ilerici kitlede de devrimcilik görevinin mekan ve koşullar tarafından belirlenen değil, koşullara ve kitlelere müdahale ve yön veren bir kapsam olması gerektiği düşüncesinde yanılsamalı bir bakış oluşmaya başladığı görülecektir.

Devrimci basında hapishanelerle ilgili bol bol saldırı hak gaspları dökümleri yapılırken direnişlerin daha arka planda kaldığı bir gerçektir. Elbette yaşanan sürecin ve yapılan katliamların gündemde yoğun yer bulması doğaldır. Buradaki eksiklik devrimci iradenin rolü ve hapishanelerdeki her çeşit üretim ve kolektif yaşama çabasını dışarı yansıtmadaki sorumluluğun yeterince yerine getirilememiş olmasıdır. Bu fobinin oluşmasında tutsakların da payı olduğunu unutmamak gerekiyor. Öyle ki tutsaklarla en yakın teması olan ailelere bile hücrelerde devrimcilerin yaşama tutunma azimleri ve coşkuları yeterince anlatılamamıştır. Ailelerin bakışlarında insan üstü bir irade ve mücadele sürdüren ve yaşamları baştan sona bundan ibaret olan, yaşamla ölüm arasında varlıklar olarak görülmeye başlamıştır.

Aslında geçmişten bu yana mücadelenin bazı alanlarında (gerilla alanı gibi) ve devrimci iradeye bakışta çeşitli oranda subjektiflikler zaten bulunmaktaydı. Bu tür yanılgıların temelinde devrimci yaşamın militanın karşısına çıkaracağı zorluklara, öncesinden kafada tam olarak hazır olmak gibi yanılgılı bir bakışın olmasının da payı vardır. Her türlü koşullara ideolojik-politik-örgütsel olarak hazır olabilmek istenilen olumlu bir özelliktir.

Bir cevap yaz