|

Pusula:Kendine güven, görevleri başarmanın ön koşuludur

partizan.org/tanitim/wp-content/uploads/2010/05/kalem1.jpg”>Görev ve sorumluluklar yerine geti­rildikçe anlam kazanır ve yerine getiril­mek için alınır. Ve de militanların değer­lendirilmesi de yüklendikleri görevler karşısındaki duruşlarından bağımsız ola­rak ele alınamaz. İyi militan görevlerini yerine getiren, sorumluluklardan kaçma­yan militandır. Büyük küçük demeden her görevi yerine getirmek için ter dök­mekten kaçınmayanların ikna etme ve et­kileme güçleri de fazla olur.
Yine pratik çalışmalarımızda önümüz­de duran somut işleri yapmaktan çok, so­mut olmayan belirsiz işlerle uğraşmak, başka alanların çalışmalarına dair plan üs­tüne plan yapma uğraşları bir alışkanlıktan çok, bir görev haline gelmiştir. Bunun adı, görevden kaçmaktır. Ama bu kaçış, çoğu zaman başkalarının görevleri üzerinde yü­rütülen soyut tartışmalarla, içi boş büyük söylemlerle perdelenmeye çalışılır. Açık olan şu ki; büyük işleri başarmak, küçük işleri yapmakla başlar. Bu, tıp­kı nicel birikimlerin nitel bir sıçramaya dönüşmesi gibidir. Önünde duran küçük görevleri yerine getirmede aciz bir dev­rimcinin, tüm büyük söylemleri ancak kendi gerçekliğini gizlemenin bir belgesi olabilir. Bu belge, devrimci militanlık açı­sından hiçbir anlam ifade etmez.
Her görev yerine getirilmek için be­lirlenmiştir. Yapılmaması durumunda, devrimci çalışmalarımızı olumsuz yönde etkileyecektir. Bu bir tarz haline getirilir­se, ne tür olumsuz sonuçlara yol açacağı pratik tecrübelerle ortadadır. Bu tıpkı bir nehrin kayayı aşındırmasına benzer. Bu­radaki temel sorun, aşındırmanın yavaş ve sürece yayılmış olmasıdır. Küçük gö­revleri yerine getirmeyen, somut işlere kafa yormayan devrimcilerin de süreç içinde görev ve sorumluluk bilinçlerinin zayıflaması, gerilemesi kaçınılmazdır. Devrimci heyecan, devrimci so­rumluluk yerine getirilen pratik gö­revler üzerinde kökleşip gelişir. De­neyim ve tecrübe böyle kazanılır. Büyük işleri yapmanın temeli küçük işler yapıla­rak örülür. Oysa pratik görevlerden so­yutlanmış tüm büyük söylemler, devrim­ci heyecandan, tecrübe kazanmaktan, so­mutu kavramaktan uzaktır. Dolayısıyla bu soyut söylemler gelişmenin değil, an­cak ve ancak çürümenin, yozlaşmanın teminatı olabilir.
Devrimci çalışmalarımızda, üzerinde durmamız gereken diğer önemli bir so­run ise, planlı çalışmadır. Planlı çalışma, herhangi bir pratik faaliyete başlamadan önce ortaya çıkarılan tablodur. Devrimci faaliyetler planlamayı zorunlu kılar. Ön­celik ve sonralıkların tespitinde, günlük devrimci çalışmayı planlamada zaaflı bir duruş içinde olan her militan kendiliğin-denci, düzensiz bir çalışma tarzından kendini kurtaramaz. Zamanını doğru kul­lanmayan, plansız çalışmayı plan haline getiren bir devrimcinin görevler karşısın­daki duruşunun zaaflı olacağı tartışmasız­dır. Daha doğrusu çoğu zaman plansızlığı tetikleyen de bu zaaflı duruşun kendisi­dir. Çünkü asgari düzeyde sorumluluk taşıyan bir devrimci görevlerini yerine getirme konusunda titiz olur. Onun için görev hava ve su gibidir. Hava ve su ya­şamak için nasıl gerekli ve zorunluysa, görevlerin yerine getirilmesi de o denli zorunludur. Ve bu sorumluluk duygusu her koşulda ortaya bir planlamayı çıkarır. Tabii ki planlamanın düzeyi bireyin kavra­yış düzeyine paralel olacaktır. Ama her halükarda ortada planlı bir çalışmanın ça­bası olacaktır. Bu çabayla elde edilecek tecrübeler neticesinde ortaya daha derli toplu planların çıkarılması kaçınılmazdır.
Her militan bu konudaki yetersizlik-leriyle yüzleşme ve onları gidermek için azami bir çaba içine girme göreviyle karşı karşıyadır.
Tüm bu görevlerin başarıyla yerine getirilmesi için, bu görevleri omuzlayan militanların kendilerine duydukları güven, kararlı duruş ve yürüyüşleri önemli bir yer teşkil etmektedir. Kendine güven, ideolojik, siyasal, örgütsel donanımla, tecrübeyle sağlanır. Bu konularda yetkin olan her militan zorluklarla savaşmayı, karşılaştığı sorunları doğru yöntemlerle çözmeyi başarır. Yoldaşlarına ve kitlelere güven verir. Güvenin yaratılması, söy­lemlerin etki gücünü artırır. Bu da siyasal olarak emekçi kesimleri daha çok etkile­me, onları partinin çizgisine daha da ya­kınlaştırma anlamına gelir.
Devrimci çalışmalarımızda bu görevi yaratan militanlar şahsında, partiye sem­pati duyan ve süreç içinde onun çizgisiy­le bütünleşen insanların sayısı hiç de az değildir. Sonuç itibariyle, parti politikası kitlelere kadrolar ve militanlar aracılığıy­la gidiyor. Dolayısıyla politikayı kitlelere taşımada yetkin olanlar daha ikna edici ve etkili olurlar. Çözüm gücündeki bu zayıf­lık, kitlelere yaklaşımdaki yöntemde de problemlerin yaşanmasına neden oluyor.

Somut görevlerin tespiti, devrimde menfaati olan tüm emekçilerle iletişim sağlayacak bir dilin yakalanması, kitlelerle zayıf olan bağlarımızın güçlendirilmesi için gerekli ve zorunludur. Somutluk ve onu ifade edecek dilin kullanımı, iletişim köprüsünün kurulmasına vesile olur.

Bir cevap yaz