|

TURKIYE’ DE UZUN SURELI HAPSETME VE TECRIT REJIMININ FIZIKI VE PSIKOLOJIK SONUCLARI

TURKIYE’ DE UZUN SURELI HAPSETME VE TECRIT REJIMININ FIZIKI VE PSIKOLOJIK SONUCLARI

Claude AIGUESVIVES (Tip Doktoru, psikiatrist, Thierry CHOUBRAC (Tip Doktoru, psikiatrist), Georgia COUFFIN-GUERIN (hemsire-psikiatride kadro), Carole DROMER (Tip Doktoru, acilci, Dunya Doktorlari Heyetler Muduru), Corinne GAL (psikolog), Anne-Marie GRANGEON-CHAZEL (Tip Doktoru, psikiatrist) Evelyn GRANJON (Tip Doktoru, psikiatrist), Bertrand GUERY (psikoterapist), José-Luis MORAGUES, (Klinik Psikoloji ve patoloji Doktoru, Montpellier III Universitesinde Docent), Bernard GRANJON (Tip Doktoru, Dunya Doktorlari Eski Baskani).

OZET

Tecrit rejimi ya da kotu muamelelere ugramak zorunda kaldiklari uzun hapisliklerden sonra turk hapishanelerinden yeni cikmis siyasi tutuklularla ilgili toplanan 60 klinik gozlemden itibaren, arastirmacilar bu felaketlerden dogan fiziki ve psikolojik izleri belirlemeye calistilar. Fiziki izleri yakalamak kolay oluyorsa da, ozellikle « olum orucundan » sonrakileri (bu raporun arkasinda bulunan, profesor Jean-Louis Gastaut ve TIHV’in doktorlariyla daha once yapilan 10 ekspertiz karsilastirilabilir), genelde magdurlarin saklamaya calistiklari psikolojik izleri saptamak ayni sekilde kolay olmuyor. Bununla beraber bunlar cok sik goruluyorlar ve yorucular, gorme bozukluklari, acouphenes (ugultu ya da duduk sesi duymak), bellek ve konsantrasyon bozukluklari, uyku bozukluklari, agorafobi (acik alan korkusu), iliski zorluklari, sucluluk duygusu, iskence sayiklamalari ve cesitli tanima, bilme bozukluklaridirlar. Hapishanede ugranilan fiziki ve psikolojik zulumlerin olusturdugu ek siddetin sonuclari olan bu izlerin ozelligi aile, toplumsal ve mesleki iliskileri bozmaktir. Ortaya konan sorun oyle buyuk ki bu eski tutsaklarin bireysel rahatsizliklarinin otesine gidiyor cunku turk toplumunun tamamina yayiliyor.

SUMMARY

PSYCHOLOGICAL AND PHYSICAL REPERCUSSIONS OF LONG-TERM IMPRISONMENTS

AND ISOLATION

Starting from sixty observations collected on political prisoners recently left the Turkish jales after long-term imprisonment during which they had to undergo insolation and ill treatments, the authors tried to determine the physical and psychological after-effects following up these adversities. If the physical after-effects are easy to apprehend, in particular after “fastings for death”, the same does not apply for their psychological after-effects taking into that the victims generally seek to hide. These after-effects imply family, social and professional consequences to which the Turkish society will have great difficulties to face.

60 GOZLEMIN ANALIZI

IZLENEN AMACLAR :

Bu calismaya girisirken, iki amaci izledik :

  • Rastlantisal sikayetciler ve onlarin avukatlarinin, talepleri uzerine, ekspertizler gerceklestirerek yapilan  hukuki bir amac.
  • Ozellikle, Avrupa Mahkemeleri seviyesinde, burada oldugu gibi buranin disinda da, hapishane kosullarinin iyilesmesi ve insan haklarina uyulmasinin ilerlemesini desteklemek icin gerceklestirilen bilgi amaci.

YONTEMBILIM :

Biri disinda, sorular sordugumuz kisilerin hepsi bizim kimliklerini aciklamamiza izin verseler de, biz bunu yapmamayi ve gozlemlerin her birine ekli isimleri yalnizca avukatlarina aciklamayi tercih ettik.

İnsani örnek Seçimi :

60 Görüşme içinde, söz konusu olanlar, uzun cezalar çektikten sonra, hapisten yeni çıkmış (bir vaka dışında),  Türk uyruklu siyasi tutuklu/hükümlülerdir.

Bu gözlemlerin hemen hemen hepsinde, görüşmeler derneklerin seçtikleri eski tutsakların bağlı oldukları deknek binalarında gerçekleşti. Yalnız bir tek görüşme görüştüğümüz kişinin çalıştığı gazete bürosunda gerçekleşti. Bu görüşmelerde, tecritte kalan eski tutsaklar dışında, hep aynı olan, bir tercüman, incelememizin gerekliliği için iki buçuk yıl boyunca değişmeyen psikolog ve psikiyatristlerden oluşan Dünya Doktorları Ekibinin iki üyesi bulunuyorlardı. Yalnız üç görüşme, hep hapiste olan ya da aralarından hapisliği sonucu biri ölmüş olanların yokluğunda, aile bireylerini içeriyor. Bazı eski tutsaklar bize kesin olarak bu görüşmelerin birçok kez acı çeken arkadaşlarının varlığında, yapılması arzularını ifade ettiler. Bazı durumlarda, çok sesli ifade edilen bu anlatımlar, konuşmacının kimliğini karıştırsa bile, buna karşı çıkmamız gerektiğini düşünmedik.

Bu araştırmanın önlemleri ve sınırları :

Tedavi izlemesini sağlamanın olanaksızlığına bağlı olarak istediğimiz anlatımlar sırasında bazen gözlemlediğimiz kuvvetli duygusal reaksiyonlar sık sık bizi olası travmaya neden olabilecek ya da çok samimi sorular sormaktan vazgeçmeye, bazı suskunluklara ya da unutmalara saygı göstermeye, hatta görüşmeyi kısa kesmeye götürdü.    Bunun dışında, özellikle kronolojik ve çoğrafik, belli sayıda veriyi kesinleştirmek çoğunlukla zor oldu. Gerçekte, açlık grevlerinden ve kişiliklerini yok etmeyi amaçlayan kötü muamelelerin sonuçlarından doğan bilinen izler nedeniyle, çoğunlukla açık olmayan hatta belirli bir kişiyi belirtmeyen ya da birbiriyle bağlantısı olmayan anlatımlarla yetinmek zorunda kaldık. Bu tanıklıkları değersiz saymaktan uzak olarak, bu eksiklikler bizim için gerçekliklerinin kanıtıdırlar. Bunlar gerçekte, acının devam ettiğine ve üreyen izlere tanıklık ediyorlar. Çoğunlukla konuşturmak için yapılan işkence, iradi susmayı doğuruyor! Bu yüzden verdiğimiz sayılar ve yüzdeler gereklilik olmadan istatistik olarak ama basit bilgiler olarak kabul edilmelidirler.

Kurtarici Anlatim :

Sik sik yapilan saptama : Bize boyle iclerini acanlar tarafindan hissedilen kurtaricilik memnuniyeti dememek icin diyecegimiz hem kolaylik hem de « acilarindan soz etmek, zaten kendi kendini teselli etmektir » demek dogrudur. Onlar icin kolaylastirici baska bir kanit anlatimlarinin bir durumun tanikligina ve bu durumun ilerlemesini destekleyecegine yarayacagini bilmeleridir. Pasif magdurlardan, geleceklerinin aktorlerine donuseceklerdir. Hic kusku yok ki, butun bu oykuler girisimimizin anlami onceden haber verilen ilgililerin tam tam rizasiyla toplanmistir. Birisi disinda hepsi isimlerinin tanikliklarinin karsisina yazilmasini kabul ettiler. Bunun icin hicbir gozlemi, tamamlayici bilgiyi gerektirenler icin bile, atlatmadik, kendimizi emanet memurlari gibi kabul ettik.  

INSAN ORNEGIMIZIN PROFILI :

Cinsiyet :

Inceledigimiz 60 tutsagin  80% i erkektir (48 erkek ve 12 kadin).

Yas :

Yaslar 17 ve 47 arasindadir, ortalama yas 33,5 dur. Yine de soyle dusunmek uygundur gorusme gunlerinde toplanan kesinlikler soz konusudur ve yaslar hapsedilme tarihinde kucuktur.

Kokenleri :

Sistematik bir bicimde sormadik. Eski tutsaklarin 64 % u bize kurt kokenli olduklarini soylediler, biri Ermeni kokenli oldugunu, bir digeri Suriye kokenli oldugunu soyledi.

Siyasi Mucadele :

Sematik olarak bu militanlar ya kurt davasina ya da Turk Solunun hareketlerine ya da her ikisine baglilar. Cogu bize bariscil katilimlarinin yalnizca bazen bir gosteride basit bir bicimde bulunmakla sinirli oldugunu ileri surdu.

Hapislikten onceki mesleki durum :

Hapsedildikleri zaman cok genc yasta olmalari nedeniyle, cogu ogrenciydiler (lise, universite, fakulte) digerleri zaten mesleki bir etkinlik icindeydiler (ogretmen, muhasebeci, kuafor, insaat iscisi, asci, marangoz…)

SUÇLAMA OLAYLARINDAN ÖNCEKİ TIBBİ DURUM :

Ensülin bağımlısı bir şeker hastalığı, bir Hepatit B ve bir astım dışında sorular sorulan bütün kişiler hapsedilmelerinden önce sağlıklarının iyi olduğunu açıkladı.

ANILAN ADLİ YOL :

Hapisliklerin Süresi :

Belirtilen hapislik süreleri 7 ay (kürt bir arkadaşının yanında bir gösteride alınan liseli) ve 20 yıl ve 6 ay arasında, ortalama 8, 94 hapishane yılı olarak sıralanıyor. Çoğunlukla sürekli hapislikler ama bazen süre birikimiyle birçok kez yinelenmiş hapislikler söz konusudur.

Hukuki durumlar :

Hukuki durumu kesin olarak belirlenmiş olarak düşünülebilenler çok seyrektirler. Eski tutsakların aşağı yukarı 70 % inin devam eden bir ya da daha çok mahkemesi vardır. Böyle bir tehdit, hapislik yıllarından sonra bile, tüm mesleki ya da aile projesini öyle bir ipotek altında tutar ki, militanlık, olanaklı olduğu zaman, “toplumsal entegrasyonun” tek biçimi olur. Burada söz konusu olan çoğunlukla bunu destekleyen yetkililer için tehlikeli olduğu kadar aykırı bir durumdur! Belirtmek gerekir ki eski tutsaklar tarafından yerel mahkemelere ya da Avrupa Mahkemelerine    yapılan suç duyuruları seyrektir.

UĞRANILDIĞI İLERİ SÜRÜLEN SALDIRILAR :

En azından ilgililere inanarak, saldırının eşlik etmediği tek bir hapislik not etmedik.  Kötü muamelelerin listesi uzun ve çeşitli ama ama uğranılan ve açıklanan olayların benzerliği doğruluklarının göstergesidir. Bize anlattıkları gibi bu kötü muameleler basit bir tokattan ya da aşağılamadan (sürekli aramalar, toplu soymalar) Filistin askılarına, elektrik işkencelerine, yakmalara, vücudun çeşitli yerlerine vurmalara, haya burmalara, tecavüz tehditlerine ve hatta tecavüzlere, zorla yutturmalara, boğmalara (plastik poşetle ya da banyo küvetinde), köpeklerle saldırılara, vücut aramalarına, soğukta bırakmalara, susuz, yemeksiz ve uykusuz bırakmalara, dışarı çıkmadan ve televizyondan yoksun bırakmalara ya da “ölüm oruçları sırasında” tam tersine zorla beslemeye, fiziki kötü muamelelere (postadan ya da ziyaretlerden yoksun bırakmalar, aşağılamalar, ölüm tehditleri, devamlı gürültü ve ışık, düşmanlarının sloganlarını atmaya zorlama ya da dini alışkanlıklarına aykırı davranmaya) kadar gidiyor.

Bu kötü muameleler çoğunlukla göz altı sırasında meydana geliyor ama daha uzun ya da kısa bir biçimde hapislikler sırasında da devam ediyor. Özellikle her türlü nakil sırasında meydana geliyorlar, söz konusu olan bir başka hapishaneye götürme, hakim ya da doktora götürmededir. Bu sonuncusu ulaşılabildiği zaman, kötü koşullarda oluyor (gizlilik yokluğu, olanakların yetersizliği ve hatta bazen olayı ve nedeni baskıcıların lehinde ele alan tıbbı personelin taraflılığı…)

Tecrit rejimi sistematik bir biçimde bütün uzun hapisliklere, çeşitli derecelerde ve çeşitli zamanlar için eşlik ediyor. Bu basit toplu gezmeden yoksun bırakmadan diğer tutsaklarla karşılaşma yasağından geçerek, hücrede ya da disiplin mahallesinde tecrite  gidiyor. Bu rejimler kötü muamelelerin artmasını dektekliyorlar. Tersine küçük hücrelerde birçok tutsağın üst üste yığılması da bize belirtildi.

Bu kötü muameleler, tek olayda, kadınların da katıldığı, genellikle toplu halde yapılıyor, aynı siyasi hareketin, aynı etnik ve kültürel kökenin ya da aynı ailenin tüm üyelerine dokunuyor. Burada basit tehditler ve zor ve şiddet yolları söz konusudur.

En belirgin anılar kuşkusuz panik ortamında, felaketin zirveye ulaştığında birçok zulme uğranılan 19 aralık 2000 hapishaneler saldırısının bıraktığı izlerdir.

AÇLIK GREVLERİ VE “ÖLÜM ORUÇLARI” :

Açlık grevleri bizim deneyimimizde sistematik değildirler. Bunları yine de 16 kez ortaya çıkarttık. Ortalama süreleri 153 gündü ve 30 günle 299 gün arasında değişiyorlardı, bu sonuncusu ölümle bitti. Belirtilmelidir ki, anıların belirsizliğinin eklendiği, iz bırakan bu büyük sayıda grev bu sayısal verilere belirleyici bir rol veremez.  Aynı zamanda alınan B1 vitaminlerine çoğu vakada, en azından bazı dönemler boyunca uyulmadı. Yoğun bir çok zayıflama  (50 kiloya yakın düşen tartı ağırlığı), aynı şekilde hastaneye kaldırılmayı gerektiren komalar ve zorla beslemeler ileri sürüldü. Hiçbir Adli Tıp saptaması, en azından resmi olarak, yapılmış görünmüyor.   Aucune constatation médico-légale ne semble avoir été effectuée, du moins de façon officielle.

FİZİKİ VE PSİKOLOJİK İZLER :

Açlık Grevlerinin İzleri :

Önce B1 vitaminsizliği sonucu doğan, açlık grevleri izlerini ayırmak gerekir. Bunlardan daha önce  TIHV’in yardımıyla sunduk sonra bunları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gönderdik. Burada, 60 görüşme boyunca, bunlardan, çeşitli derecelerde, 16 vakada gözlemledik. Bunlar denge bozukluklarından, yorgunluktan, görme bozukluklarından, kulak uğultularından, hafıza ve konsantrasyon bozukluklarından, uyku bozukluklarından, açık alan fobisinden, ve ilişki zorluklarında, suçluluk duygularından, işkence sayıklamalarından ve çeşitli tanıma karıştırmalarından oluşuyorlar…

Hapisliklerin Izleri ve ugranilan saldirilar :

  • Fiziki izler : Fiziki izlerin genellikle belli belirsiz ozelligi oldugunu belirtmek gerekir (birkac yara izi, yaniklar ve bazi cilt bozukluklari)  yine de bir organ kesilmesine, tedavi edilmeyen agir yanik izleriene ve filistin askilari yuzunden bazi ikincil kol sinir aginin uzama vakalarina isaret etmek gerekir.
  • Psisik izler : Degismez bir bicimde daha yukarida belirtilen psisik bozukluklarin bir kismi ayni sekilde aclik grevi yapmayan tutsaklarda da bulundu. Kabuslar, sikintilar, gucsuzluk, duygusal ilgisizlik ya da duygusal taskinlik, depresif sendrom, fobiler ya da uyaranlara karsi asiri duyarlilik ve de bagimliliklar yaratarak kisiligin derin ve gerileyen degisimleri post travmatik izlerin ortaya cikmasinin sikligiyla ilgili olarak bizi uyardilar.  Kesinlikle onlarin onemini kucumseme egilimimiz vardir cunku onlar cogunlukla savunma mekanizmalarinin icine alinmislardir ve sesizlikle gecistirilmislerdir. Ustelik onlar, bircok durumda, eski tutsaklara kendileriyle ilgilenmeyi haydi haydi kendilerinden yakinmayi yasaklayarak militanlikla yer degistirmistir. Diger yandan, gorusulen kisilerin hemen hemen tumu aileleriyle ya da mesleki yukumlulukleriyle baglari yeniden kurmaktaki olanaksizliklari ya da buyuk zorluklari belirttiler. O halde, ideolojinin ve militan baglanmanin tam da gercek bir destek rolu oynadigi gercek gorunuyor, bundan adli tutsaklar yararlanamiyorlar. Bu diger militanlarla iliskiyi daha da kacinilmaz ve tecrit rejimini daha da katlanilmaz kiliyor.
  • Bu hapisliklerin fiziki ve psisik sonuclarini degerlendirmek cogunlukla daha da fazla nicelendirmek cogunlukla zordur. Oyleyse, buyuk bir sakinimlilikla ve yalnizca dusunce duzeni vermek icin asagidaki degerlendirmeleri ilerletiyoruz : sonuclarin 77 % si agir olarak, 13% orta olarak ve  10 % da hafif olarak nitelendirilebilir.

HAPISTEN CIKISTAKI SAGLIK VE SOSYAL DURUMLARI :

  • Tedaviye ulasma : mali olanaklarin yetersizligiyle sinirlidir ve resmi bakimini ustlenme tamamen ve surekli olarak yoktur. Gercekte, tibbi harcamalarin odenmesini saglayan hic bir resmi “yesil  kart” verilmesini saptamadik. Bu lutuf gercekte siyasi muhalifliklerin tum gecmisinin hicbir zararina ugramamis sabirlilarina ayrilmistir.  Varoldugu zamanki aile destegi disinda, tek yardimlar  yaklasik vakalarin 43 % unde,  insan haklari derneklerinden ya da militan derneklerden gelmektedirler. Bunlarin sayesinde, eski tutsaklarin 38 % i, istedikleri tibbi ve psikolojik destekten yararlanabilmisler.
  • Devlet tarafindan engelin hesaba katilmasi: bu hicbir zaman bize belirtilmedi. En kucuk bir tazminat verildigini bile duyamadik…
  • Hapisten cikistaki aile durumu : eski tutsaklarin cogu bekardirlar ve de oyle kaliyorlar. Aile iliskileri en azindan, bazen yakin akrabalarin cografi olarak uzak olmalari, ya da travmatik deneyim sonucunda kopmus olmalari nedeniyle, yenilerinin yararina, bazilarinin “buyuk aile” dedikleri yani militanlarinki olan aile yararina en azindan gevsektir. Yine de, yaklasik vakalarin ucte ikisinde, tutulan bir aile iliskisi korunabilmistir.
  • Toplumsal ve mesleki durum : bircok eski tutsak is buldu ya da bir ciraklik donemine basladi. Ama cok azi, ozellikle idari nedenlerle, tutuklanmalarindan once basladiklari egitimlerine yeniden baslayabildiler. Bununla beraber aralarindan bir tanesi tutukllanmasindan once sahip oldugundan daha yuksek bir seviyeye ulasabildi (gercekte okumayi gizlice hapishanede ogrenmisti). Ama cogu (yaklasik 73 %  u) ya gereklilik yuzunden, ya butun zamanini mucadeleye adama secimiyle ya da aralarindan ikisi gibi, kendilerini resme ya da siire vermek icin simdi ya da yeniden issiz oldular.

SENTEZ

Uzun hapislik doneminden sonra hapishaneden yeni cikan tutsaklarda saptanan psisik acilarin cesitli nedenleri vardir. Bunlar Bunlar uygulanan fiziki ve psisik saldirilar  ve tedavinin eksikligi ya da hic olmamasi yuzunden ozellikle korkunc hapsedilme kosullarina baglidirlar.

Bununla beraber psisik acinin nedenleri sistematik gereksiz uzucu seylerin biraktigi derin izlerden, tecritten ve gercek asagilamalar, insanliktan cikarma girisimleri olarak ortaya cikan gardiyanlarin onceden kestirilemez ve tekrarlalayan davranislarindan daha az fiziki saldirilarin sonuclarina bagli gorunuyorlar. Bu “ek saldiri” nin dogurdugu kisiligin yok edilmesi riskleri onemlidir. Olum riskinin gercek oldugu boyle hapishane kosullarinda ve olaylari karsisinda, tutsak yok olma tehditinden kendisini korumak icin savunma mekanizmalarini ortaya koyuyor. Gorustugumuz kisilerin gosterdigi bozukluklar ve belirtiler “post travmatik sendromlari” (PTSD) dusunduruyor.

Bu sendromlarin ortaya cikma kosullarinin sunlarla iliskisi vardir:

  • Saldirilarin ozellikleri “kisiligi yok etmeyi amaclayan, sistematik, keyfi, ongorulemez, tekrar edici… (gereksiz uzucu seyler, cezalar, saldirilar, olum tehditleri)
  • Hapisliklerin suresi,
  • Hapisligin kosullari : tecrit, butun iliskilerin sistematik koparilmasi, olanakli hicbir basvurunun olmamasi.

Acinin belirtileri ve gorunmesi soyle olabilir:

  • Travmatik olaylarla direk baglantili olarak : duyumsal bozukluklar, korkular ve titremeler, sikinti goruntuleri, uyku bozukluklari ve tekrarlayan kabuslar, ve de intihar girisimleri
  • Ya da bireysel uyum olanaklarina ya da ozneler tarafindan yerlestirilen savunma mekanizmalarina bagli, dolayli olanlar: hafiza bozukluklari,  (« konusmama kelimeleri unutturuyor »), travmatik bulanik anilar, depresif sendromlar,

Izler az cok agir belirtilerdeve engellilerde goruluyor:

  • Anormallik ve iskence duygulari (gercekle az cok iliskili), fobiler, ofke bozukluklari (tezkizarlik, istekler) ve duygu bozukluklari (bagimlilik ve sevme yetersizligi), gucsuzluk hatta duygusuzluk, dusunce bozukluklari ve hafiza bozukluklari, ve de topluma yeniden donmeyi zor hatta olanaksiz kilan iliski bozukluklari.
  • Kisiligin yeniden orgutlenmesi :

Ya psikotik egilim uzerinde sayiklama dusuncesi (sizofreni, iskence sayiklamalari) (“Devlet beni zehirledi ve bellegimi yitirdim”) ve tutarsiz dusunce, hallusinasyonlar “hayaletler gorunuyorlar ve vucuduma giriyorlar.”gibi.

Ya da kisiyi tum toplumsal yasamdan vazgecebilecegi, hatta icinde yasamini feda edecegi asiri bagliliklara goturebilen kisiligin yeniden orgutlenmesinde olabilir.

  • Bedensellestirme risklerini unutmadan, vucut bellegin getirdigi ama aninin hazirlamadigi olanakli  depo yerini olusturur.

Son olarak, yayilan(gecen) : listede adi bulunanlarin icindeki kisi ya da gruplarin otesinde, yasam deneyimi olarak, bunlari yasamislar tarafindan, hazirlanamamis olan bu travmatik yasamlardan gelecek kusaklara neler gececektir? Butun Turk toplumu icin bu ek siddetin sonuclari neler olacaktir?

Dusunulemezi dusunmek icin olanaklara sahip olmayacak gelecek kusaklarin uzerindeki etkilerini ve izlerini bilmek icin kesinlikle cok erkendir.

Ama gorusmeler sirasinda, tutsaklarin cocuklarini ilgilendiren sunun gibi,  bazi acilari algilayabildik,

  • İliskilerin kopmasi, kirilmasi,
  • Duygusal surekliligin kaybi (ozellikle anne babanin kisilik degisikliklerinden ileri gelen) hatta olumu.
  • İliskilerin degismesi (kaynasmis ya da uzak baglar) : « Bes cocugum var ve onlarla ne yapacagimi bilmiyorum, aramizda bir diyalog eksikligi var, hapishanede gecen bunca zamandan sonra onlari tanimiyorum.”
  • Sucluluk, kalit olarak utanc
  • Anlamsiza anlam vermeye calismak icin cocuklardaki ideolojik sapma riskleri
  • Bazen tutarsiz ve anlasilmaz olan anlatimlarda, yandas olmayan yasamlarla ilgili sessizlik kusatilmisliklarinin gecisinin (yayilmasinin), deneyin ve Tarihin bize ogrettigi gibi, diger zamanlarda ve diger durumlarda yeniden canlanmaya elverisli siddet tohumlari olusturma riski vardir.

Butun bu isaretler ve bu belirtiler ugranilan travmatik sokun gostericileri oldugu gibi, cevaplar da herseye ragmen ayakta kalmak icin az cok uyarlanan cevaplardir.

Eger vucut travmanin ilk kayit yerini olusturuyorsa, psisizm burada olanakli olan butun yeri isgal etmek icin sikintilarin icine yerlesecegi toplanma yerini olusturur.

Hapisten ciktiktan sonra:

Hapishaneden cikinca belirtiler kaybolmazlar, tam tersine hapishane yasamiyla yeni yasam arasindaki kopukluktan daha da guclenebilirler: “Hapishane yasamina uyum saglamam cok zaman aldi. Simdi de bana cok tuhaf gorunen yeni yasamimda guclukler hissediyorum…”

Hapishanede ayakta kalmak icin surekli mucadele bir kere ozgurluk bulundu mu az cok ciddi izler olusturan post travmatik yeni semptomlarin ortaya cikmasina yer verir.

Disarda, dunya hapishane ortamiyla karisiyor (“hapishanenin disi buyuk bir hapishane olmus”),onlar,  bazilari gercek olan tehditlerin (devam eden mahkemeler, surekli polis denetimi, hapishaneye donme riski), digerleri tehdit eden hatta zulum yapan , “Benim gelecegim yok” diyen, cevresine karsi net bir kucumseme ve dusmanlik duygusuyla birlikte giden, hayali tehditlerin tasiyicisidirlar.

Tutsagin hapisliginden onceki toplumsal, aile ve  dostluk ortami sureklilik ve guven ozelliklerini  kaybetmistir.

Tutsak toplumla iliski kapasitesini kaybeder, cogunlukla bunu kirar ya da en azindan eski iliskileriyle (hapislikten oncekiler) araya mesafe koyar, kendi icine kapanmaya calisir, toplumsal yasamini, evinde kapali kalmadigi zaman (en gerekli alisverisleri yapmaya) en aza indirger.

Hapishane kosullarinin etkisi davranisi uzerinde etki eder ve eski tutsak ceza evi ritminde yasamayi surdurur, ayni saatlerde kalkar: “ilk gunler sabah uyaniyordum ve bana yemegimin getirilmesini bekliyordum” kendisine ragmen hapishanenin sinirli mekanini yeniden uretiyor  : “Havalandirmada uzunlamasina on bir adim atiyordum, ciktigim zaman da onbir adim atiyordum ve duvari ariyordum!”. Tekrarlanan ve insanliktan cikaran zorlamalariyla hapishane dunyasi eski tutsak tarafindan icsellestirilmistir ve tahliyesinin ilk anindan itibaren aktif olarak kalir : « Hapisten ciktigimda iki tarafimda asker olmadan yurumeye sasiriyordum”.

Eski tutsagin topluma uyum saglama ve iletisim sorunlariyla, ugranilan travmalarla direk iliskili olacak bir dizi bozukluk (sorun) saptiyoruz.

En korkunc olgularin -hapishanede ya da yakalanmasi sirasinda ya da karakolda goz altinda yasananlar - -  yeniden yasanmasi korkusu post travmatik semptomatolojiye gore “klasik” savunma mekanizmalari tarafindan yenilirler.

Dinledigimiz eski tutsaklar uyku bozukluklarindan (kabuslar) ve uyuklamadan (uykusuzluktan), migrenlerden, dusunce bozukluklarindan (bellek kaybi) yakiniyorlar. “Beni dusuncelerimden soymak istediler” diye acikladi yalnizca kendisine yemek veren bir gardiyanla iliskisi olan tek kisilik bir hucrede iki hafta tek basina kalan tecritte kalan bir tutuklu.

Ama vakalarin cogunda, travmatik olaylar “kafada surekli olan film gibi” butun dusunceyi kaplayan kabus sahneleri seklinde ortaya cikiyorlar. Yasanan, orada kalan arkadaslarinin anisina bagli sucluluk duygusu: bir parcasi hapiste kalmis olarak,  kafasini birakmaz.

Son olarak, bu psisik sureclerle (daha yukarida belirtildi) uyum halinde olan vucutla ilgili rahatsizliklar gorulur. Bunlar disarisiyla icerisi arasinda ve kendisiyle baskasi arasinda bir ayrimi surdurmenin zorluguyla iliskilendirilmelidir.

Tecrit hucresindeki uzun sureler, duyumsal yoksunluklar karistirma ve iskence duygularini siddetlendirir. Bunlar : sese asiri hassaslik, gorme keskinliginin azalmasi (az aydinlanmis hucre), soguga ve neme karsi mucadele, zaman isaretlerini kaybetme (bellek yitimi ve/veya zamani karistirma), uyku bozukluklari… ve vucut cilt hastaliklarinin ifade alanidir (egzama, sac dokulmesi), aftlar ve bazen hallusinasyonlar.

Bir tutsak bize sunu diyordu: : « [mucadele etmek icin ] vucudumuzdan baska hicbir seyimiz yok”.

Kisilik degisimi :

Gorustugumuz bir cok kisi kisiliklerinin  ve yasam secimlerinin  “degistiginden” soz etti. Gozlemlerde bize soylendigi gibi hapishane dunyasinin insanliktan cikarilmasi hedefi tutsagin diger tutsak arkadaslariyla (icerdeki), ailesiyle, avukatiyla ve arkadaslariyla (disardaki) butun baglarini yok ederek gerceklesir.

Hapsetme tutsak icin sosyal ve ic dunyasiyla birlikte bir kopmayi temsil ediyor. Tutsak sadece kendisine guvenebiliyor ve kendi kendisiyle yaptigi bir ic diyalogu (entellektuel ve duygusal) surdurme kapasitesine guveniyor yoksa gerileme ve hallusinasyonlu sayiklama riski olur.

Bazi tutsaklar bundan digerlerine gore daha iyi kurtuluyorlar cunku okuma yazma bildiklari icin okuyabiliyorlar, yazabiliyorlar, esyalar yapabiliyorlar, bitki yetistirebiliyorlar (!). (Aralarindan bir tanesi hapiste, gazete parcalarindan okumayi ogrenmeyi basarmis).

Diger tutsaklar militanliklari nedeniyle “ugradiklari deneyimlerden guclenmis” guclenmis olarak cikiyorlar. Siyasi mucadeleleri, hapsihane icinde ve disindaki bir agdan ayni dusunceleri paylasan erkekler ve kadinlar topluluguna bagliliklari onlara tutsakliklari boyunca daha iyi direnmeyi sagliyor. Bircok tutsak bize, iskencecileri karsisindaki bu ofkeden soz etti : « cesaretini kaybetmeden cok  ofkeden» dedi bize aralarindan birisi. Ama hapisten ciktiktan sonra bile anlatilmasi guc bir ofke.

Ideolojiler olaylarin tumune bireysel ve kollektif bir anlam vermeyi sagliyorlar. Bagliliklari, baski ve saldirilara daha iyi dayanmalarini sagliyor. Bu kosullarda hapishane deneyimi asildigi zaman yeni hapisliklere hazirlanmayi saglayan ek bir guc veren bir sinav oluyor.

« Deneyimde kazandim. Olgunlastim. Orada hayatimin kitabini okudum ».

BITIRIRKEN SUNLARIN ALTINI CIZIYORUZ:

* Her zaman kucumsenen psisik travma belirtilerini disari atmanin zorlugu. Diger yandan bize anlatilan anilarin kapladigi zaman-mekan yon degistirmesi oyle buyuktur ki tutarli bir anlatim olusturmak cogunlukla cok tehlikelidir. Zaten tum zamansal ufkun sadece bozuldugu (koptugu) gunu gunune yasama, simdiden baska bir sey dusunmenin bu zorlugu bizim altini cizmemiz gereken psisik travmanin essiz bir belirtisidir. Bu yuzden mucadeleden baska gecmis, kavgadan baska gelecek yoktur!

* Diger ulkelerde oldugu gibi Turkiye’de de zulumlerin yenilenmesi bizim “ek siddet” olarak adlandirdigimizi olusturur: klasik iskencelere bireyin, ailesinin, ideolojisinin, toplumsal aidiyetinin sistematik yok edilmesini destekleyen psiko travmatik amacli (tecrit rejimi, cesitli asagilamalar) kotu muameleler eklenmistir.

* bireysel ve zaman icinde sinirli hapsihane-cezadan toplu ve surekli ceza-yoketmeye gecilmistir.

* Tibbi kurumun, bu yok etmelere karsi basvuru olmasi gerekirken, bundan uzak oldugunu, ne yazik ki, cogunlukla ceza kurumunun suc ortagi olarak ortaya ciktigini gozlemledik.

* O halde, bu zulumlerin bir parcasini olusturan tecrit rejimi iskencenin diger bicimlerinin aynisi olarak aciklanmalidir.

*  Boyle bir yoketme yalniz birey ve cevresi icin degil ama icinde gelistigi toplum icin de sonuna kadar felaket olarak ortaya cikar. Hersey olasi bir yeniden baglanmayi onlemek ve muhaliflerden arinmis bir toplum dogurmak icin yapiliyor. Bu yuzden, etik dusunceler siyasi endiselerle birlesiyor!

* Oysa, uzun yillardan beri, Turkiye’de muhalefetin eylemini tamamen siyasi ya da insani alanda surdurmek icin sirtini silahli mucadeleye donmeye egildigi elverisli siyasi bir baglam basliyor. Hersey bu gelisimi desteklemek icin yapilmalidir.

  • Toplu bir travmaya yalnizca zulumlerin aciklanmasinin ve cezasiz birakmaya karsi mucadelenin temel bilesenlerini olusturdugu toplu tedavi cevap verebilir. En azindan bu basit calismanin varolmasinin nedeni budur.

WE WANT TO EMPHASIZE :

* the difficulty in flushing out the signs of the psychic traumatisms which one always has tendency to underestimate. In addition it is very often hazardous to build a coherent account so much is large the temporo-space confusion which invades the memories which are reported to us. It is besides a sign of traumatism which we could emphasize that this difficulty of projecting another thing that present, a life from day to day, where any temporal horizon can be only in rupture. Consequently there is not other past than fight, not other future that the battle !

* renewal of exactions noted in Turkey and elsewhere: with the traditional exactions were added the ill treatments specially in the area psycho traumatic, (modes of insulation, various humiliations) contributing to the systematic destruction of the victim, his family, his ideology, his social membership.

* from the prison-punishment individual and limited in time one passed to the collective and perennial sanction-destruction.

* we observed that the medical profession, far from constituting a recourse against this destruction, often appeared auxiliaries of the torturers.

* the mode of insulation which is one of this exactions must thus be denounced as well as the other forms of tortures.

* such a destruction proves to be catastrophic not only for the individual and his circle but also in the long term for the society in which he evolves. All is made to prevent a possible reintegration and to generate a population of excluded and opponents. Isn’t this destruction of individualities the best way of making kamikazes? Consequently the ethical considerations join the political concerns !

* but, for several years, it has started in Turkey a favourable political context in which the opposition tends to turn one’s back on the armed struggle to continue its action in one political or human field.

* a collective traumatism request a collective treatment whose denunciation of exactions and fight against impunity constitutes one of the main components. It’s at least the reason of this modest work.

GÖZLEM 1: Şükrü DUMAN. Bernard

Görüşmemiz ilk seansta yaklaşık dört saat, ertesi gün ek iki saat sürdü. “Yüz Çiçek Açsın” Kültür Merkezinde oldu.

Bu ilk gözlem, 47 yaşında Malatyalı, TUYAB Derneği tarafından gönderilen, eskiden marangoz olan, dul, çocuksuz bir kişiyle ilgilidir. Birçok hapislikten sonra (1980 eylülünde üç aylık gözaltı, 1982-1987 arasında beş buçuk yıl, 2003-2006 arasında iki buçuk yıl hapis) sonra 10 gün önce hapisten çıkmış.

İlk göz altısında, üç aylık süre boyunca, kendisinden zorla bilgi ve ihbar almak niyetiyle günlük bir biçimde, kendisine her çeşit işkence yapıldı. İşkenceler esas olarak fizikiydi: elektrik işkencesi, Filistin askısı, tırnakların çekilmesi, soğuk tazyikli su, falaka, hayaların burulması, kaburgaların kırılmasını getiren darbeleri içeriyordu. İkinci göz altısı sırasında, işkenceler esas olarak aşağılamalarla, ölüm tehditleriyle, tecavüz başlangıcıyla, tecrit hücresine götürme tehditiyle maneviydiler. Bu ikinci aşama birincisinden çok daha dayanılmaz olarak hissedildi. Her iki durumda da, izlenen amaç aynıdır. Tüm iradeyi kırmak, tüm umut  ve mücadeleyi yok etmek. Böylesi işkencelerde, adli tutuklular genel olarak dayanamıyorlar. Ama onun gibi olanlar için mücadeleleriyle desteklenenler için özellikle grup oldukları zaman, hapisteyken olsun, çıkınca olsun adli tutuklular gibi olmuyor.

Ona Türkiye’nin sahip olduğu çeşitli hapishane tipleri ve onların alfabenin harfleriyle adlandırılmasının anlamını sorunca, bize bu sonuncuların, daha özel bir sistem gösterdikleri yanıtını verdi.

Böylece, Türkiye’de 11 F Tipi hapishane var.

TEKİRDAĞ, İstanbul’a en yakın olanı, ! no.lu ve 2 No.lu diye iki kısımdan oluışuyor.

EDİRNE

KANDIRA ‘DA 1 VE 2 NO.LU OLMAK ÜZERE İKİ KISMDAN OLUŞUYOR.

SINCAN  Ankara yakınlarında, ve 1 ve 2 no.lu.

KIRIKLAR , izmir’de,

BOLU,

KÜRKÇÜLER, Adana’da,

DİYARBAKIR, D Tipi.

Göz altında işkenceler sistematik ve şiddetlidir. Hapishane yılları boyunca da devam ederler. Bunlar hem şiddetli biçimde (başka bir hapishaneye nakilde, doktora götürmede, sistematik dövme) olarak hem de daha ince biçimde devam ederler. Böylece, bazen günde birçok kere, gardiyanların aşağılamalarını ve bundan çıkan zulümleri arttırma açısı altında bunlara razı olmama tavsiye edilir. İnce borucuk olmadan birkaç saniye soluk borusunu açmışlar!

Tüm hapishane binalarındaki aşırı yankılanma özellikle sifon sesi, WC sesleri çekingen tutuklular tarafından özellikle duyularak, çok kötü hissediliyor.  En dayanılmaz olanı üç kişilik hücreler çünkü uzun süre sonra, birisinin diğer ikisi tarafından dışlanmasıyla sonuçlanıyor. İşkenceciler tarafından aranan başka bir şey, önceden tutukluları ait oldukları politik partilere göre gruplandırıyorlardı. Şimdi artık bunu yapmıyorlar.

Belirtmek gerekir ki, bu hücrelerde (üç kişilik hücreler için 5 metreye 3 metre) duşla birlikte banyo, günde 3-5 dakika sıcak suyu akan duşla birlikte ve köşede mutfak var. Fransız hapishanelerinde bu durum yok.

Tam üç tabağın sığdığı ama yemek olmayan bir masa var. Burada ancak bir kişi çalışabilir. Hücrenin tavanı çift eğimli, tabutu düşündürüyor, sansür komitesinden kaçabilirse, üç kitaptan fazla bulundurmak yasak… Günlük volta 13 e 7 m lik bir avluda yapılıyor. Yalnızca “pişman olmuşlar”, yani işbirlikçiler spor yapabiliyor. Radyo gibi en basit bir cihaz almak normal pazarın iki buçuk kat daha fazla ödeyerek olanaklı. Avukatlar, hücre cezası dışında, müvekkilleriyle görüşebilirler ama yazılı not alamazlar ve gerekli gizliliğe her zaman sahip olamazlar. Tıbbi muayeneler değişmez bir biçimde sakinleştirici reçetesine dayanırken diş tedavisi sistematik diş çekmede çözümlenir.

Hapisten çıkmasından beri, 10 gün öce, Kendisini biraz saldırgan, açık alandan korkan, en küçük gürültüye karşı çıkan, sistematik bir biçimde kuşkulu hissediyor. İşlevsel gidişli (kabızlık) sindirim bozuklukları ve uykusuzluk betimliyor. Tersine, zorunlu bir kardeşlik ihtiyacı duyuyor ve adli tutukluların tersine, mücadelesiyle ve devrim için olan umuduyla desteklendiği için kendisinin şanslı olduğunu açıklıyor.

Davası devam ediyor ve bugün bir belge eksikliği yüzünden karar vermeyen Yargıtay’da bulunuyor…

GÖZLEM 2: Serafettin YER Bernard

27 yaşında birisi onun konuşması bir öncekiye karışmış. Onun yeniden görüşememekten, önceden haberli olmasına rağmen, gözlemi bana diğerlerinden ayırmak olanaksız görünüyor.

GÖZLEM 3: Özgür EKER. Bernard

Otuz yaşlarında bir kişi söz konus, eski marangoz, beş yıl hapisten sonra tahliye olmuş, ama davası sürüyor. O da özellikle 15-20 dakika boyunc a  Filistin askısıyla işkence görmüş, sonra TEKİRDAĞ ve KÜRKÇÜLER hapishanelerine götürülmüş. Tecrit ona iletişim olanaksızlığı yüzünden yıkıcı görünmüş: Gardiyanlar bile onlardan gözlerini  kaçırıyorlar. “Kuşkusuz onlar da acı çekiyorlardır?”

Çıktığından beri, saldırganlık dalgası, algı bozuklukları, uykusuzluklar, görme bozuklukları, karnın üst bölgesinde ağrılar ve deri dökülmeleriyle tutulduğunu hissediyor. Tütün zehirlenmesinden çılgına dönüyor. Bu tip tedaviye karşı önyargısı olmasına rağmen TOHAV’da psikoterapi tedavivi görmek istemiş. Belki yeniden mesleğine başlayacak ama her halükarda demokrasi ve maoist devrim için mücadeleye devam edecek.

GÖZLEM  4 : Hıdır ACIKEL. Bernard

Bu gözlem taslağı 37 yaşındaki bir adamla ilgilidir. Daha yeni 9 yıllık bir hapisten çıkmış. Kongreye atılan ve 17 kişinin ölümüne neden olan bombalamanın kurbanlarının cenaze törenlerine katılmış olmaktan yeni bir dava tehditi altında.

S.3

GÖZLEM 5: ASUMAN. Bernard

“Yüz Çiçek Açsın” Kültür Merkezinin yöneticisi. 12 buçuk yıllık hapisten çıkmış ve 19 Aralık 2000 saldırısını yaşamış. 2000 ve 2003 arasında aralıklı açlık grevleri yapmış. 8 m2 lik bir hücrede hapsedilmiş.

Kalıcı birçok rahatsızlık gösteriyor. Uzağı görme ve mesafeleri değerlendirme zorluğu var. Buna küçük bir denge kaybı, bazı baş dönmeleri, tamamen özellikle zaman noktalarıyla ilgili hafıza kaybı, açık alan korkusu ekleniyor.

Gözlem 6: Sezgin ÇELİK. Bernard

Bu gözlem 40 yaşında, eski berber, aralıksız 13 buçuk yıl süren hapislikten iki buçuk ay önce çıkan bir erkekle ilgili.

Göz altısı 14 gün sürüyor. Fiziki, psikolojik ve ideolojik işkencelere uğruyor. Böylece, dövülüyor, elektrik işkencesi, tazyikli su, aynı anda çekme eklenen çok çeşitli asmalar, üzerine küçük tuvaletlerini yapma, milliyetçi ve faşist dinci Osmanlı marşını zorla dinletme gibi birçok aşağılamalar yapılıyor. Bütün bu zulümlere ihbar etme talepleri eşlik ediyor. O zaman açlık grevine başlıyor, bu birçok şiddeti ve 19 Aralı 2000 saldırısından sonra kurulan F Tipi hapishaneye hapsetme tehdidini getiriyor.

Hapisliği hücrede dört kişi oldukları Bayrampaşa hapishanesinde oluyor. Yemekhanede yemek yiyordu ve günde uzun saatler avluda gezinebiliyordu herkese, adli tutuklulara bile yasak olan kültürel ve sportif bütün etkinliklerden çıkarılmıştı. Beslenme patatesli çorbalardan, birkaç zeytin ve peynirden oluşuyordu. Öğlen nohut, kuru fasulye ya da dönüşümlü olarak un çorbası oluyordu. Akşam biraz ete hakları oluyordu. Sonra, yatakhanede 22 tutuklu olan E Tipi bir hapishaneye götürüldü. Üç günde bir saat çıkma hakkı vardı. Bu iki hapishane arasındaki yolculuğunda birçok zulüm yaşadı (çok sıkı kelepçeler, düzenli dövülme, birçok kez soyma, zorla saç kesme, sopayla tecavüz). Sonra üç yıl üç kişilik bir hücreye kondu. Sonra kendisine bağlanan çok sıkı bir disiplinle tecrit hücresine kondu. Fiziki şiddet ama bir de günde 24 saat geri zekalı bir müziği sürekli dinletmek, büyük yoğunluklu çeşitli gürültüler, gece uyandırmaları, sürekli aramalar, her çeşit aşağılamayla psişik şiddet de vardı.

1994 den 1997 ye kadar duruşmalarına gitmesini yasakladılar. Buna izin verildiğinde oraya çıplak ayakla gitmek zorunda kaldı ve yeniden birçok onursuz aramaya uğradı.

Doktorlar işkence izlerini saptamayı ve bunlardan söz etmeyi reddederek bu baskıya katılıyorlar. Her türlü tıbbi talebe, tek bir tedaviyle cevap vermeyi biliyorlar; sakinleştiricilerle!

Bugün hala yargılanmış değil ve davası tutukluluğunun altıncı ayında başlamış, gelecek günlerde, tam olarak, gelecek 24 martta bitmesi gerekiyor.

Hapisten çıktığından  beri, sürekli sıkıntılarla, baş ağrılarıyla, sıkıntı dalgalarıyla, çarpıntılarla ve yürüme zorluklarıyla karşı karşıya bulunuyor. Üstelik, dokuz tane dişini kaybetti.

GÖZLEM 7: Birol ABATAY. Bernard

38 Yaşında bir erkek. “liseyi bitirmiş” 14 yıl hapisten sonra F Tipi Hapishaneden çıkarken, Yargıtay Mahkemenin kararını tanımadı. Önce, özellikle zamanında çıkamayan kadınlar koğuşuna, korkunç yanıklar doğuran, tavandan açılan deliklerden atılan kimyasal bombalar zamanında 19 Aralık saldırısında 12 kişini öldüğü Bayrampaşa hapishanesinde hapse kondu. Ona da bomba parçaları geldi ama kimyasal yanıklardan kaçabildi.

O da, sırası geldiğinde, arama için sabahın üçünde gardiyanların hücresine baskın yapmasını, hastaları muayene etmeyen doktorları, tarihi geçmiş ilaçları, sıcak su ve ısıtmanın olmamasını, kitaplar, el sanatları malzemeleri üzerindeki sınırlamayı, başka bir hapishaneye götürülecek tutukluların sabah altıda kaba bir güçle götürülmelerini, baskı olarak 200 mektubun imhasını anlatıyor… Öyle de olsa, mücadelesi ona çok yardım ediyor. Zaten, bu yüzden,  siyasi tutsaklarda intiharın adli tutsaklara göre daha az olması iyi biliniyor.

Hapisten çıkışından beri, tutuklulukları sırasında  ve önce tutukluların hakları için mücadeleyi bırakmadı. Kendi annesi ve hapishane arkadaşları mücadenin ilk sırasında oldular.

S. 4

Gözlem 8: Bülent KEMAL. Bernard

26 yaşında, iki yıllık hapisten çıkmış birisidir. İki yıl önce, 30 haziranda, gece yarısı TEKİRDAĞ F Tipi hapishanesinin 2 No.lu bölümüne zorla götürüldü. Salih SEVİNEL’in öldürülmesine tanık oldu. O 38 yaşında bir tutukluydu ve kalp krizinden öldü (bu akciğerdeki ödeme benziyor). Gardiyanları uzun uzun çağırdı. Onun isteğine cevap vermek yerine zilin kordonlarını çeken gardiyanlar onu çok geç hiçbir şeyden anlamayan doktorun bulunduğu revire götürdüler. Zaten her zaman şikayetler hep psikolojik olarak kabul edildiğinden doktor başka tedavi yapmadan sakinleştirici verdi. Tecritin amacı: tutukluları bencil, diğerlerinin acısına duyarsız kılmak ve kişiliği yok etmektir.

Onun da mahkemesi devam ediyor ve şimdi Avrupa İnsan Hakları mahkemesinde.

Gözlem No 9: Sadi ÖZPOLAT, Bertrand ve Bernard

(Görüşmenin ilk bölümü bir avukatın evinde oldu)

Erkek, 37 yaşında, bir aylık evli. Devrimci ve aydın.

İdeoloji zindancıları tarafından tutukluların kimliklerinin yok edilmesi girişimine karşı tek kaledir. Etkilerini düşünüyor (ilk kişiye kendisinden çok az söz ediyor) ve mücadele arkadaşlarının tümüne genelleştiriyor.

Ağır ve ciddi, görüşme sırasında heyecanının çıkmasına izin vermiyor.

Çevirmene hitap ederek yalnızca profilden görünüyor.

Sağlığım iyi. Rahatsız olan birine sorular sorsanız daha iyi olur.)

Önce tek kişilik sonra iki kişilik bir hücrede tecrite uğramış. Yeni çıkmış. İki kere hapis edilmiş.

Tutsakları koruyan DHKP-C’nin temsilcisi. Hem Türkiye’de hem de yurtdışında onların sözcüsü.

Fiziki ve psikolojik büyük sağlık sorunları olan eski tutsaklarda karşılaşılacak zorluklardan söz ediyor. Çok hasta olanlar kurumlarıyla bağlarını korumayanlar. Bazıları yurt dışına gitmişler.

Maraşlı, İstanbul Üniversitesinde Mimarlık okumak için İstanbul’a gelmiş. 1990 da tutuklanıyor ve 12 yıl hapiste kalıyor. 2002 de serbest bırakılıyor. 2004 te yeniden hapse konuyor. Anti-emperyalist düşüncelerinden dolayı suçlanıyor. Yalnızca bir kısmı beraat eden toplu bir davanın sonunda, 5 ay önce tahliye oluyor.

“19 Aralık 2000” hapishanelere saldırının tarihidir.

2002 de tamamen tecrit edilmiş.

2004 ten sonra, hücrede tek kalıyordu ama 15 ay havalandırmaya 2 ya da3 kişi olarak çıkıyordu.

Bu Adalet bakanlığının emriyle oldu.

S.5

Bu zaman zarfında moraliniz var mıydı?

İdeali nedeniyle moralini korudu: “Hapishane için hazırlıklıyız. Bizi kurtaran niçin hapsedildiğimizi bilmemizdir.”

Her şey ilişkileri sürdürmek için yapılmıştır. Mesajlar küçük top yapılmış kağıtlara yazılır ve bazen gönderilen tutuklu ve hükümlüler tarafından okunur.

Gardiyanlarla ilgili: “Sen onların elindesin. Tamamen onlara aitsin. Bir hücre de yalnız olsan bile çağrı sırasında özellikle çıplak ellere vuruyorlar.

Bu yok etme çalışması manevi nedenler yüzünden yırtılan mektupları da etkiliyor.

(TAYAD’da görüşmenin devamı)

“Tecrit bir yıkım aracıdır ama ideoloji bizi ayakta tutuyor”.

Yalnızlık düşünceleri düzenlemeyi zorlaştırıyor. Konuşmamak sözleri, arkadaşların isimlerini  unutturuyor Bazı olayları arkadaşları ona hatırlatıyor çünkü onlar daha iyi hatırlıyorlar.

Aile ilişkileriyle ilgili olarak, onlar sürüyor: ayda bir babası ya da avukatı, ailesinden birinin haftada bir ziyareti oluyor.

Aileleriyle görüşenlerle görüşmeyenler arasında bir fark var mı?

Evet, ama bu hapsedilmeden önceki psikolojik durumlarına da bağlıdır. Herkesin psikolojik problemleri var. Böylece, “19 Aralık” filmini görmek tüm politik tutsaklar gibi beni sıkıntıya boğuyor.

Hapisten çıkarken neler hissettiniz?

12 yıllık hapisten ilk çıkışında, yanında askerler olmadan yalnız yürürken şaşırdı.

Tüm problemlerimiz o zaman çıkıyor.

Sıradan insanlar tekrar hapishaneye dönmek istiyorlar. Evsizler 3 ay, kışı geçirmek için buna uygun suçlar işliyorlar.

Çıkışta direk olarak ailesinin Ankara’dan onu bulmaya geldiği derneğe gitti.

Yeniden kavuşmalarında çok heyecan vardı ama hüzün de vardı. Yatışmayla karışık hüzün vardı. Hüzün arkadaşlarını hapiste bırakmanın üzüntüsüydü: “İnsan kendisini daha da sorumlu hissediyor”.

O hemen şehit ailelerini ve  ölüm orucu yapan gazileri ziyaret ediyor.

Toplumsal yaşama yeniden dönmeniz nasıl gerçekleşti?

Mücadelem değişmedi çünkü bu ülkedeki toplumsal koşullar değişmedi.

Ya işiniz?

İş aramadan hemen mücadeleye döndü: “Mimarlık yaparak zaman kaybetmek istemiyorum. Toplumun iyi devrimcilere acilen ihtiyacı var. O halde, ne zaman ne de sayı var. Bir çok insanı harekete geçirmek gerekiyor.

Evliliğiniz?

Mücadeleye göre ikinci planda kalıyor, mücadeleye de bağlı olarak evleniyor bununla beraber evliliği saygı ve sevgiye dayanıyor.

Hapishanedeki ortak deneyim evlilik bağında bir neden oldu mu?

“Hayır,düşünmüyorum.”

Kişisel bir projeniz var mı?

“Şimdilik yok. Gerçekten, Türkiye’de acil bir değişim ihtiyacı var ama şimdi bizim için geleceği silip götürmüyor. Önceliği politik projeye veriyoruz.

Bugün kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

“Mücadele için sağlıklıyım.”

Bir doktorunuz var mı?

“Bir doktora gidebilmek için birçok insanda bulunmayan ekonomik olanaklar gerekli çünkü altı aydan beri sosyal güvencesi yok.

GÖZLEM No: 10, Gülizar ÖZPOLAT, Bertrand ve Bernard

(Görüşme TAYAD’da yapılda)

Bu görüşme dizisindeki tek kadın -33 yaşında- Bir aylık evli (Yukarıda belirtildi).

Çok mücadeleci –Ailesinde böyle olan tek kişi. B1 vitamini almadan 69 gün ölüm orucu ölüm orucu yapıyor, “19 aralığı” yaşıyor.

Her zaman taşıdığı içinden bir öfkeyle canlı kalıyor. Sakin hemen hemen çekingen, acılı yıllarına rağmen çok kararlı…devrimci mücadele için inançlarında güçlenmiş.

Görüşme sırasında bazen gülümsüyor ve gülüyor. Sade bir giyimi var.

9 yıl 6 ayı BAYRAMPAŞA’da olmak üzere 12 yıl hapiste kaldı.

1 Nisan 2004 te (solu hedefleyen polis operasyonu çerçevesinde) yeniden tutuklandı ve 2 yıl 2 ay hapiste yattı.

19 Aralığa kadar birlikte kalıyorduk. 19 Aralıktan sonra birçok birlikte kalan tutuklu direnme ve hapishanede politik eylemler yapmakla suçlanarak 6 – 7 kişilik küçük hücrelere nakledildiler. Tutulma koşulları F Tipi hücrelerdekilerle aynıdır. Diğer hücrelerdeki tutuklularla konuşamıyorduk.

Diğer hücrelerdeki bayan tutsaklarla olanaklı konuşma yoktu. Tek iletişim yazılı yapılıyordu (atılan kağıttan toplarla).

Bununla beraber, kadın hapishanelerinin erkeklerinkinden daha az sert bir disiplini var. Böylece, hiç dövülmüyorlar mı? Soyunmayı reddederlerse erkekleri çağırıyorlar…

Bazen çok sıkı kelepçeler ya da tıbbi muayenelerde reddettikleri sıkı tutulmuş kelepçeler tarafından yaralanıyorlar, Aynı şekilde, bu aynı muayeneler sırasında bir denetçinin varlığı… Doktor gardıyanların suç ortağı olunc, muayene yapılmıyor.

Sağlık durumunuz nasıl?

19 Aralıkta yanmış olarak hapishanede tedavisiz bırakıldı, arkadaşları yardım etti. Yüzünde, başında ve ellerinde, sırtında (25%) yanıklar var. Hastaneye yatağa ayaklarından kelepçelenerek kabul ediliyor. (Hastanede bir buçuk ay kalıyor).

O zaman ki duygularınız neydi?

“Özellikle benden daha fazla yanan yoldaşları görünce, cesaretimi kaybetmekten çok öfkeydi.”

Bu öfke duruldu mu?

“Hayır, devam ediyor.”

“F Tipi Hapishaneye gitmeyi bekliyorduk ama ideolojimiz bizi destekledi ve bize saldıran güçleri yenmemizi sağladı. Ama ölülerimizin önünde gülen gardiyanları hiçbir zaman unutmayacağız.”

Ve uyku durumu?

“19 Aralığı” izleyen yedi ay boyunca kabuslar ve bazen de uykusuzlukları oldu.

Diğer hücrelerle çok az ilişkisi oldu.

Hapisten çıkışta neler hissettiniz?

Mutluydu “adli tutukluların tersine bizim bir davamız var: Devrimci mücadele.”

Tahliye olunca çıkışta kendisini karşılayan arkadaşlarını kucakladı. Coğrafi uzaklık yüzünden ekonomik nedenlerle kendisini sık sık ziyaret edemeyen ailesiyle bağlarını korudu.

Hapisteyken ailenizin tepkileri nelerdi?

“Neden bunu yaptın?” dediler ona. Görüşlerde ailesiyle onun arasında tartışmalar oluyordu. Bu karşıt tepkileri korumanın gösterilmesi olarak yorumladı.

İlk hapsedildiğinde 20 yaşındaydı. 1996 da, B1 vitaminsiz 69 gün ölüm orucu yaptı. Bundan dolayı, hafıza bozuklukları, denge bozukluğu var. Bu bugün iyileşti. Bir gözü iyi görmüyor.

(1) ANKARA (AP) – Türkiye, Almanya, İtalya, Belçika, ve Hollanda’da terörizm kuşkusuyla Marksist bir Tür grubuna karşı kordoneli bir operasyonda solun 41 aktivisti tutuklandı, bunu İçişleri Bakanı, 1 nisan 2004, Perşembe günü doğruladı.

İstanbul Polisi DHKP-C (Devrimci Halk Kurtuluş Partisi/Cephesi: Amerikan Devleti ve AB tarafından yasak terörist örgüt olarak sınıflandırıldı) Türk aşırı sol örgütünün şüphelenilen 25  militanını sorguladı.

Diğer on altı şüpheli yukarıda sayılan ülkelerde tutuklular.

Bugün hala ailenizle bağlarınız var mı?

“Evet evet, büyük ailemle var.”

Peki Küçük ailenizle?

Yedi kardeşi var. Yalnız o mücadele ediyor.

Niçin?

Herkes örgütlü olamaz ve aynı yolu seçemez.

“Bizim cesaretimiz yok” diyor erkek ve kız kardeşleri.

Kişisel bir projeniz var mı?

Hiçbir kişisel proje yok.

Hapse girmeden önce ne yapıyordunuz?

“İstanbul’da muhasebeciydim.”

Hapsedilmesiyle bıraktığı bu mesleği bir daha yapmak istemiyor.

Hapiste düşündü, bu onu düşüncelerinde güçlendirdi.

Hiçbir ilaç kullanmıyor ve iyi uyuyor.

09.07.2008

S. 7

GÖZLEM No:11, Mehmet YAYLA, Bertrand ve Bernard

(Ğörüşme TAYAD’dayapıldı)

Erkek – Bekar, 26 yaşında.

Bu “mesleği devrimci” olan genç adam belki de çok çabuk olgunlaşmış. Bugün belirttiği gibi “onu  olgunlaştıran deneyim” bir dizi deneyimin sonucu, güçlü bir politik bağlanma sayesinde dayanabildiği bir çok ruhsal ve bedensel acılardır.

Bize, hapishanenin işleyiş koşullarıyla ilgili hemen hemen takıntılı detaylı bilgiler veriyor. Bunlar hapishane dünyasına aşırı duyarlılıkta yankı yapıyorlar: algı bozuklukları (ışığa ve gürültüye) ve birçok somatik-psişik belirtiler.

Ağır ve hüzünlü, zaman zaman gülüyor, isteyerek konuşuyor. Sürekli baktığı çevirmenle empati içinde.

1 Nisan 2004 de tutuklandı.

İki yıl iki ay F Tipi hapishanede kalıyor. Bunun 5 buçuk ayı tek kişilik hücrede, geri kalan zamanda iki kişilik hücrede kalıyor.

Önceden, İstanbul Üniversitesinde Jeoji öğrencisiymiş.

Bize hapishanedeki günlük programı anlatıyor:

7.30           Kalkış

8.30           Sabah kahvaltısı

Sayım

Havalandırmaya çıkış

9.30 – 12.00 Okuma – yazma

12.00 – 13.00 Öğlen yemeği

14.00 – 15.00 Gazete okuma

15.00 – Havalandırmada yürüme,

Yazma (küçük topları oluşturma)

Kitap, dergi okuma

Televizyon, tartışma

(Eğer satın alırsan hapishanede TV ye sahip olma olanağı var. Ama onun parası yoktu.)

Ceza olarak TVden mahrum bırakma ve boş hücreye koyma oluyor.

22.00 – 01.00 okuma

Haftada bir duş

Yazın havalandırmada spor

Artı avukat ve aile ziyaretleri.

Ceza için bahaneler nelerdir?

-          Açlık grevleri,

-          “19 Aralık saldırısını” protesto,

-          Gardiyanların aramaları ve saldırıları.

Onun kendisi de dövülmüş ve bazı ekimozlar var.

Hastalandınız mı?

Evet midem ağrıyor. Neon ışıklarına karşı ışık fobisi var, gürültüye karşı özellikle geceleri sifon sesine karşı hassasiyet var. Baş ağrıları, başın saçlı kısmında enfeksiyonlar var.

Zor anlar yaşadınız mı?

Evet, TV’de Devlet tarafından yapılan zulümlere baktığım zaman müdahale edememeye bağlı sıkıntı ve cesareti kırılma, öfke anları oluyordu.

Sibirya soğuğu geleceği ilan edildiğinde kalorifer bozuldu. Bu onları ısınmak için havalandırmaya çıkmak zorunda bıraktı.

Birçok gün boyunca sudan yoksun kaldılar. İdare aynı zamanda dikenli tel döşerken tamir için para olmadığını söylüyordu.

“Aynı hücrede iki kişi olunca konuşuluyor. Yalnız olunca iştah kesiliyor ve öfke artıyor. Güzel şeyler düşünmek gerekir ve herkesin bir disiplini ve programı olmalıdır.”

Neyi güzel şeyler olarak adlandırıyorsunuz?

“Halkın acısı, Türkiye’nin sorunları ve bütün bu acıları çözmeye yarayacak devrimci sorumluluğumuz.

Niçin burada, hapiste olduğumuzu bilme avantajımız var.”

Ailenizi? Arkadaşınızı düşünüyor muydunuz?

“Çok fazla değil.”

Erkek kardeşi ve annesi de mücadele ediyor.

“Ölüm orucu yapan arkadaşlarımı ya da devrimci yoldaşlarımı düşünüyordum.”

Hapishane örgütlenmesiyle düşünce hapsediliyor mu?

“Diğer tutuklularla yüzeysel tartışmalarımız oluyor. Yalnızca teorisyenimiz olan X le ciddi bir biçimde tartışıyorum.”

Hapisten çıkışta ne yaptınız?

“Ölüm orucu yapan avukatı görmeye geldik.

Daha önce ilişkiden yoksunken, birçok kişi tarafından kucaklanmak heyecan verici.”

3 hafta sonra ailesini görmeye gitmiş (4 ay önce, 22 mayıs 2006 da hapisten çıkmış).

Ailesini görmek için neden bu kadar beklemiş?

Daha önce arkadaşlarını görmeyi tercih ediyordu. Hapisteyken ailesini düzenli görüyordu.

Çıkışınızdan beri sizin için ne değişti?

“Deneyim kazandım. Olgunlaştım. Orada hayatımın kitabını okudum.”

İnsanlarla ilişkinizde olumsuz bir yan kalmadı mı?

Tecrit beni psikolojik olarak etkiledi. Tecriti bilmekle yaşamak arasında çok büyük bir fark var. İlk 4 ay çok zordu. Sık sık ağlıyordum.”

Bir hücrede iki kişi buluştukları zaman hiç yoktan tartışıyorlardı. Örneğin arkadaşının çiğneme sesine ve gece sifon sesine dayanamıyordu…

Uyuyacağı zaman ezici bir sıkıntı hissediyordu. Sloganlar atarken hayaletler görünüp kayboluyordu. Vücuduna giriyorlardı. Kendisiyle birlikte kalan diğer tutukluyla tartışırken bu oluyordu.

Bunun dışında güçsüzlükten yakınıyor.

Kokular?

“Hayır, bazen tuvalette.”

“Hapisliğim sırasında bu sorunları önlemeyi başardım. (Hapse girmeden önce ve çocukluğundaki hastalık sırasında aynı halüsinasyonları vardı).

İlk defa çocukluğumu düşündüm.

Mutlu muydu?

“Evet.”

Hapisteki hareketsizlik onu geçmişe atmış, bu bir geriye gitmeyi gösteriyor ve özlem olarak tehlikeli.

Projeleriniz nedir?

Her zaman bu tecrit işkencesinin biteceği umudunu taşıyorum. Bu haksızlığın ve zalimliğin bitmesi için halkımın karşısında kendimi sorumlu hissediyorum.

Bu hapishaneye dönmemi olası kılıyor. Ama bu sefer deneyimliyim!

Kişisel projeleriniz var mı?

Benim mesleğim devrimcilik ve geri kalan her şeyi feda etmek. Bu bir seçim.

Ekleyecek şeyiniz var mı?

AB den beklenti, Türkiye üzerinde Türk Devletinin zulmüne karşı baskı yapması. Bizler tecritin kalkması için ölüyoruz ve sizler Dünya Doktorları olarak bize yardım etmek için bir şeyler yapabilirsiniz.   

GÖZLEM 12: Aziz NARÇÇI: Bertrand ve Bernard

(TAYAD’da görüşme yapıldı)

Erkek- 37 yaşında- Bekar

Hapsedilmesinden önce aktif bir mücadeleciydi. Ailesi terk etmişti.

Otistik hareketlerle Wernicke Korsakoff’un hafif sekellerini taşıyor.(Tecrit, dışarıya çıkmaktan korkuyor) Hiçbir ilerleme kaydetmeden beş yıl ailesinin yanında kalmış.

Hazirandan beri TAYAD’da bazı ilerlemeler kaydetmiş (okuyor).

Çok işkence görmüş ve tecrit hücresine konmuş. 66 gün B1 vitamini almadan ölüm orucu yapmış. “19 Aralıkta” hapisteymiş.

Fiziksel açıdan ve psikolojik açıdan çok zayıflamış olarak, mücadelesine devam etmek istiyor.

Bir gün önce bize görüşmeyi istemeyeceği söylendi. Onun için onunla görüştüğümüze sevindik.

Hafif bir kekemeliğe rağmen Bize bakıyor, isteyerek konuşuyor.

Psikiyatrikten çok nörolojik sekelleri olduğu izlenimi veriyor. Önemli hafıza bozuklukları gösteriyor.

İstanbul’da eski Tıp öğrencisidir. Hapse girmeden önce eğitimini bırakmış. Sekiz buçuk yıl hapiste kalmış. 2001 temmuzunda tahliye olmuş.

Sekiz farklı hapishanede kalmış. Diyarbakır’da yakalanmış, orada yer olmadığı icin Elazığ’a gönderilmiş, BAYRAMPAŞA (İSTANBUL), işkence edildiği ve dövüldüğü MARDİN hapishanesinde kalıyor. ANTEP’e, Ölüm orucu yaptığı BURSA’ya gidiyor. Ölüm orucu yarım bıraktırılıyor, SİNCAN’a (ANKARA), naklediliyor sonra tahliye olduğu BARTIN’a götürülüyor.

Neden bu yer değişiklikleri?

-          Yer yokluğundan

-          Aileden coğrafi uzaklık için

-          Tutsaklar arasındaki bağları kırmak için sürgün

Bu değişiklikler zor oldu mu?

“Evet. Tüm tutsaklar için zor. Çünkü işkence bu yer değiştirmelere eşlik ediyor.”

Hangi işkenceleri gördünüz?

-          Asma (özellikle Filistin)

-          Elektrik işkencesi

-          Köpeklerin saldırtılması (hatta leoparların ve kurtların(!!) – bundan böyle bu son iki çeşit öldürülmüş).

İşkence bireysel mi grup halinde mi yapıldı?

“Her ikisi de.”

Tecrit hücresinde ne kadar zaman kaldınız?

Bir ay sonra bir gün ve bir hafta

Diğerlerinden daha kötü durumda olan hapishaneler var mı?

“Onlarla birlikte ve onlarsız anlar var”

Hafif bir biçimde kurşunla yaralanmış.

Psikolojik olarak etkilendiniz mi?

“Hayır, sıkıntım yok”.

Tedavi oldunuz mu?

“Evet, 3 kere. İşkence gördükten hemen sonra.”

“B1 vitaminsiz 66 gün ölüm orucu yaptım.”

İki ay komada kaldı. Hedefi oldukları kötü muamelerden ailelerine söz eden tutsaklar sayesinde yapılan bir basın kampanyası onun hapishanede tedavi olmasını zorunlu kıldı.

Ziyaret yapabiliyor muydunuz?

“Avukatım değil. Politik tutukluların avukatı yok.”

Ailesi düzenli ziyaret ediyordu.

Aileniz gelmeyince endişeleniyor muydunuz?

“Evet, ama tüm halkım için endişeleniyordum.”

Çok siyasi tutsak tanıdı ama hiçbirinin psikolojik problemi yoktu, yalnızca aldıkları darbelerden fiziki sorunları var.

Hayır, kabuslar görmüyor. Her hapishane değiştirdiğinde tutsaklarla yeniden bağlar kuruyordu.

Çıkışından beri onlarla bağlarını korudu mu?

Evet, birlikte hapsolduğu beşiyle koruyor.

Hafıza bozukluklarınız var mı?

“Evet, polisler beni zehirlediler”

Hala rahatsızlıklar gösteriyor musunuz?

Evet, hafıza bozuklukları var, vücudumu ağır hissediyorum.

Tedavi görüyor musunuz?

Tedavi yok çünkü en iyi tedavi aile ve mücadele ortamıdır. Çıkış tarihini anımsamıyor. Ölüm orucu sonunda 3 ay komada kalmış.

Şimdi çok rahatsız. Arkadaşlarının isimlerini unutmuş, ailesinin telefon numaralarını unutmuş. Şimdi ailesiyle, DİYARBAKIR’da yaşıyor. Burada kısa bir süre için kalıyor.

O iki erkek ve iki kız kardeşin ağabeyi.

Onlarla mı yaşıyor? Onlar da mücadele ediyorlar mı?

“Size cevap veremem”.

Mücadele etmeye devam etmek istiyor. Bunun İSTANBUL’da mı yoksa DİYARBAKIR’da mı olacağını bilmiyor.

Görüşme

Erkek no.17 Aziz (erkek) TAYAD’da görüşüldü. Corinne ve Evelyn

6 yıl önce serbest bırakıldım. Sonra hasta değildim ama hapishaneden çıkarken, faşist Devlet beni zehirledi.

Hapiste, iyi tedavi edildik ve çıktıktan sonra Devlet beni zehirledi ve hafızamı kaybettim. Hafıza kaybımın geçici olduğu söylendi ve bu beni çok rahatsız etmiyor.

B’yi hatırlıyor ve onun dostluğundan etkilendiğini gösteriyor. Biraz İngilizce konuşuyor.

Burada, kendisini nasıl hissediyor?

Burada yaşamaktan mutluyum, burada çok zaman geçirmedim. Arkadaşlarım benimle ilgileniyorlar ve bu olumlu.

Bu sizin güç ve hafızanızı yeniden bulmanıza yardımcı oluyor mu?

Bu bana bu konuda yardım etmiyor ama hafızam için iyi ve burada arkadaşlarımla kalmayı tercih ediyorum.

Zehirlenme?

Ben, arkadaşlarımın isim ve soy isimlerini açıklamıyordum ve bunun için Devlet beni zehirledi. Devlet beni üç kez zehirledi. İlk ikisinden iyileştim çünkü konuşmak istemiyordum.

Hapiste iyi hissediyor muydu?

Hapiste ölüm orucu yaptıktan sonra, iyileştim ama serbest bırakılmamdan sonra zehirlenme sonucu, üç kere komada kaldım. İnsanlar hep bana bunu hatırlatıyorlar. Bunun için bunu hatırlıyorum ve ben dün ne yaptığımı hatırlamıyorum.

Hafıza mı iyi işlemiyor?

Evet.

Bundan söz ederken üzülüyor mu?

Yalnızca gençliğimi hatırlıyorum. Bundan söz etmek beni üzmüyor. Gençliğimi başkalarına anlatamam, onları uzun süredir tanıyorum.

Zehir hala duruyor mu?

Evet, Az zaman önceydi.

Ondan kurtulmayı mı bekliyor?

Teşekkürler. Yakın geçmişte zehirlenmiş.

Başka şeyler sizi rahatsız ediyor mu?

Hayır. Kabus görmüyor. Erkekler burada bir arada uyuyorlar. İyi uyuyorum.

Duyguları?

Sorun yok çünkü arkadaşlarım benim durumumu biliyorlar. Beni bununla tanıtıyorlar ve insanlar bana iyi davranıyorlar. Benim hafızam diğerleri.

Hatırlamak için yazıyor musun?

Yazmıyorum çünkü bana yardımcı olmuyor.

Zehirin tamamen gitmesini mi bekliyorsun?

Evet.

Doktorlar hala zehirden kurtaracak bir şey bulamadılar mı?

Doktorlar iyi ama üç ay hapiste kaldım, bunun iki ayı de komaydı.

Mücadeleniz?

Hiçbir şey yok. Anlatamam. Bu anlatılmaz.

Ailesi onun mücadeleye bağlılığını kabul ediyor mu?

Ailemin onayını almadan hiçbir şey olmaz. Birler. Beş erkek ve kızlar. O en büyükleri.

Eğitimleri var mı?

Biri lise mezunu, üçü mühendis ve ben Tıp fakültesinden ayrıldım.

Hangi branştı?

Henüz seçmemiştim. Dördüncü yıldan sonra seçiliyor.

Başka bir şey var mı?

Yeter.

Bizi kalabalık karşıladılar.

M. Aziz’le ilgili:

Aziz diğer birçok tutsak gibi, B1 vitamini almadan, 1996 da ölüm orucu yapmış. 69. Günün sonunda zaferi elde ediyorlar ama hükümet sözünü tutmuyor. Aziz zaten Korsakoff olmuştu. Ölüm orucu yaptığında  Bartın Cezaevindeydi.

19 Aralık 2000 katliamından sonra, Aziz Ankara F Tipi hapishanesine götürüldü. İlk önce tek kişilik hücrede daha sonra iki kişilik hücrede kaldı.

Bartın’dayken Devletin saldırısına uğradı.

1993 ten 2001 e kadar hükümlüydü.

Serbest bırakılmasından sonra, bir süre ailesinin yanında kaldı. Ailesi devrimcilere yakın, düzenli arkadaş ziyareti vardı.

Geçen yıl buraya gelip yaşamaya karar verdi. Erkek ve kız kardeşleri onu getirdiler ve bizimle birlikte yaşıyor. Ailesi gelip görüyor.

Aziz’in diğer Korsakofflu hastalardan farklı bir klinik tablosu var. Sosyal güdüsü yok. Tek kalıyor, içine kapalı, hep burada kalıyor. Hep ona yapması gerekenlerin söylenmesi gerekli. Yemek ve çıkmak için zorlamak.

Tıp öğreniminin ikinci yılında tutuklanıyor. Giriş sınavında başarmak çok zordur, çok yüksek bir seviye gerekli.

Bana söylenen, sosyaldi, çok konuşurdu, tam bir militandı, çok aktifti, bu yüzden tutuklandı. Ölüme dönen yaşamdan uzak değil, şimdi sakin.

İnisiyatifleri yok mu?

Evet.

Bir şey yapması için ısrar edince sinirli oluyor. Kendinden geçtiği de oluyor.

Sürekli “Benim hafızam yok” diyor. Hep hafızasını kaybettiğine inanıyor, yeteneklerini harekete geçiremiyor. Hiçbir şey yapmıyor ve yapabilecekken hiçbir şey yapmıyor.

Nörolog normal zekasının olduğunu söyledi. İsterse, yapıyor.

Kötü bir dengesi yok Yürüyebiliyor.

Bir psikiyatrist tarafından takip ediliyor ve tedavi altında, M onun tedavi olmadığı zamandan daha aktif buluyor. Hep “Ben bir şey yapamam. Hafızam yok” sözlerini mekanik bir robot gibi tekrar ediyor. Orada olan birisi: Ona neden Üniversiteden atıldığını sorduğum zaman, bana “çünkü çok kan verdim” diye yanıt veriyor. Bu mantıklı değil. Öğrenciyken çok kan verdiğini ve bunun için atıldığını söylüyor. Söylediği bu.

M yeniden sözü alıyor: Onu Fakülteye götürdüm, Onun mutlu ve daha aktif olduğunu hissettim. Orada farklı bir görüntüsü vardı. Kalabalık olunca hemen kaçıyor.

Hapishaneden söz ediyor mu?

Az konuşuyor. Onunla aynı hücreyi paylaşan arkadaşları onu ziyarete geldiklerinde küçük, kısa cümlelerle konuşmaya katılıyor.

O Kürt. Önceden iyi dans ediyordu (oynuyordu), tüm halk oyunlarını biliyor. Halk oyunlarını, müziği seviyor. Şimdi bir kutlama varsa yine oynayabilir.

Ailesiyle görüştünüz mü?

Evet, erkek ve kız kardeşleri iyiler.

Bu belirtiler hemen çıkar çıkmaz mı yoksa sonra mı ortaya çıktılar?

Hemen. Hapishanede bile kötüydü. İnatçıydı. Hapisteyken yürümesi için ona cesaret veriyorduk ama o kabul etmiyordu, duvara tekme atıyordu. Şimdi iyi. Erkek ve kız kardeşleri onu bayram için çağırdılar ama oraya gitmeyi reddetti.

Orada buluna bir adam şöyle dedi: 96 da ölüm orucu yaptık ve hemen mücadele etmek için doktora gittim oysa 17 ailesinin yanına gitmiş. Sağlığı için mücadele etmemiş. İyileştirilemez hastalığım var diye doktor raporum var ama doktorum bana aktif olmamı söyledi, iyileşebilmesi için hastaya ne olduğunu söylememiş. Onun tavsiyelerini dinledim ve iyileştim.

Hastalık yüzünden cezamı bitirmeden çıktım, ve hemen ölüm orucu yapanlara refakat etmeye gittim.

M. yeniden sözü alıyor: Tıp fakültesi profesörü, Korsakof uzmanı 17 nin ağır olmayan bir çeşit Korsakofu olduğunu söyledi, bir fark vardı. Önce, biz ondan bir şey istediğimiz zaman bize teoki gösteriyordu. Şimdi önce yapmayı reddettiği şeyleri yapıyor.

İyi bir tarafı var, doktorlara büyük saygısı var, onlara güveniyor.

Birşeylerle meşgul oluyor mu?

Böyle kalıyor, ona “okuyabilirsin” dersek onu  yapıyor. Yalnızca ondan istenince yapıyor. Odası burada ve hep insanlardan uzaklaşıyor, gelmesi için ona gelmesini söylemek gerekiyor.

Uyuyor. İştahı var.

Kendiliğinden traş olmuyor, yıkanmıyor, saçlarını kesmiyor, bunları yapmasını ona söylememiz gerekiyor.

Ailesinde, hiç çıkmıyordu, annesi yaşlı, ondan kendisine yardım etmesini  isteyince (yer süpürmek gibi) onu yapıyordu.

Ona söylemek gerekiyor. Biz onun dış uyarıcılarıyız. “Yapman gerekiyor”, yoksa hiçbir şey yapmıyor. Onu çok seviyoruz, sevgimizi ona hissettiriyoruz, bunun için burada kalıyor.

GÖZLEM 13 Salih SEZGİ, Bertrand ve Bernard

(Görüşme Özgür Gündem Gazetesinde yapıldı)

Erkek – 43 yaşında – bekar

Nazik ve güler yüzlü ama çok güvensiz, çok kırılgan büyük heyecan gösteriyor (ağlamalar, susmalar).

Bu, görüşme sırasında bizi sorularımızın seçiminde çok büyük ihtiyatlılığa zorluyor. Sürekli izlenen tetikte duran bir av hayvanı gibi.

17 yaşından beri, 20 yıl hapislik topluma yeniden uyumunu özellikle zor kılmış. Ergenliğinde okuma yazma bilmiyorken, tahliyesinden itibaren hemen kitaplar ve makaleler yazmaya koyuluyor. Bu yazıya çekilme, hapishane yıllarının tanıklığı, hapishanede geçmiş uzun ve acılı yaşamının bir kısmına anlam vermekte eksik bir girişim gösteriyor –çünkü hatırlama her zaman travmayla oluyor- . Onun durumunda, mücadele psişik yok olma riskine yeterli bir koruma sunamıyor.

Apartmanın penceresinden bizi selamlıyor.

Biz, onun, evinde bizi, eşiyle kabul ettiğini düşünüyoruz. Onun hiçbir şeyi yok. Bizi onunla birlikte Özgür Gündem’in bürosunda çalışan arkadaşıyla birlikte karşılıyor. Özgür Gündem kapatma tehditi altında bulunan bir Kürt muhalif gazetesi.

Yayınlanmış iki kitabın ve gazetesi için makalelerin yazarı. Yayınlanacak metinler için Dünya Doktorlarından yardım istiyor.

Özellikle, tek kişilik bir hücrede iki buçuk yıl tecritte kaldığı SİNOP Cezaevi hakkında yazıyor. Orası müze olunca oraya gitmiş. Diğer 7 tutukluyla gezdiği hapishane (diğer deniz seviyesinin altındaki  hapishanelerdeki gibi su sızıntısı olduğunu düşünüyor.)

Osmanlı İmparatorluğu zamanının çok eski hapishanesi. Burada ünlü yazarlar (örneğin Nazım Hikmet) kalmışlar. Bir filmde de kullanılmış.

12.09.1980 askeri darbesinden önce 17 yaşında hapishaneye giriyor. Bugün 43 yaşında.

Hapse girmeden önce bir kahve garsonu olarak çalışıyordu ve ülkenin güneyinde pamuk toplamada mevsimlik işçiydi.

PKK saflarında silahlı mücadele yürütmekten ölüme mahkum oldu, 06.05.1980 de tutuklandı, 20 çeşitli yerlerdeki hapishanelerde kaldı.

5 yıl Diyarbakır’da, 3 buçuk yıl SİNOP’ta, 10 yıl AMASYA, sonra ANKARA, ADANA, İSTANBUL. En korkunçları: DİYARBAKIR, SİNOP AMASYA’YDI.

Okuma yazma bilmiyordu. Hiçbir şey bilmiyordu. İşkenceyi bilmiyordu.

Askeri bir hapishanede, 2000 tutsağın olduğu bir kışladaydı. Korkmaya başlamıştı. Onunla birlikte olan diğer tutsaklar ona çok yardım ettiler. DİYARBAKIR’da yer altında bulunan bir hapishaneye gitti.

Kan tükürmeden ve duvarlar tarafından ezilme duygusundan söz ediyor.

Ağlayamıyordu.

Önce 12 kişilik sonra TV si olan büyük bir koğuşta kaldı.

Hapisliğe dayanamadığı zaman çıkış hızını kazanan birçok sinir krizi geçirdi. Başına gelen tecrit hücresinden çok korkuyordu. O çok gençti. Onu top oynamaya götüren birlikte kaldığı tutsaklardan çok yardım gördü. Doktor dışında kimseye anlatamadığı bir sıkıntı kaplıyordu içini. Burada, gözlerinde yaşlarla DİYARBAKIR deneyimini anlattı.

Sık sık görülen işkenceler:

Daha yaşlılar karşısında toplu soymalar. Karşılıklı etkileşim olanaklarıyla sopa kullanılması. “Ellleri ve ayakları bağlı olduğu için kendilerini koruyamıyorlar. En korkuncu diğerlerinin bağırması”. Gürültüye çok duyarlı olarak kaldı. Bugün hala bu işkenceleri yazarken yeniden yaşıyor.

Doktorların rolü neydi?

Hapishane doktorları iyi muamele etmiyorlar. Hastanedeki doktora gelince, askerin varlığı onları korkutuyor. Yalnızca bir bayan doktor ona karşı iyiydi. Hatta onun hapishaneye dayanamayacağını kanıtladı ve ona dava açıldı.

Tek kişilik hücrelerdeki koşullar?

Çok zor çünkü iki üç yıl işkenceye dayandı. Çok üşüyordu ve yalnız bir pijaması vardı ve buna dayanamıyordu intihar girişiminde bulundu, onu hastaneye götürdüler, orada kan tükürüyordu, tüberkülozdu.  

SİNOP’ta 2 yıl tecrittekaldı, DİYARBAKIR’daysa az bir zaman için tek kaldı ve çeşitli hücrelerdeki tutsaklarla iletişim içindeydi. Gözlerinden yaşlar akıyor. Konuşmasını kesiyor. Yer altı hücresinde 6 kişiydiler. Bir çok kez açlık grevi yaptı. En uzunu 37 gün sürdü. Bu onun 18 gün ayakları betona bağlı kalmasını doğurdu (Lerzan ağlıyor) Bu onun yürümesini engelliyordu. (uzanmış duruyordu).

Hayali idamlar yaşadı. Onu sabahın 2 sinde 3ünde hücresinden alıyorlardı ve idama götürdüklerini söyleyerek dolaştırıyorlardı.

Hapishanedeyken arkadaşlarıyla ilişkisi var mı?

SİNOP’tayken evet çünkü ailesine uzak değildi. Başka yerlerde ekonomik nedenler yüzünden imkansızdı. Yılda bir kez geliyorlardı. Aldığı mektuplar sansürleniyordu hatta yırtılıyordu. Nakiller sırasındaadli tutuklularla konuşma hakkı yoktu.

Okuma yazma öğrenme nasıl geçti?

Dövülme cezası altında ATATÜRK ilkelerini okumaya zorlandıkları DİYARBAKIR’da öğrendi. Gazeteleri kopya ederek yatağın altına saklanarak diğer tutuklularla öğrendi.

Hapisten çıkışı nasıldı?

1999 da, 7 yıl önce “hapiste büyüdükten sonra”. Savcı ona tahliyesini söylediği zaman, buna inanamadı. Ailesi tarafından karşılandı ama uzun süre kendisini özgür hissetmiyordu. Çocukken bıraktıkları büyüyüp olgunlaşınca onları tanıyamıyordu. Karmakarışık hislerle doluydu. Hep hızlı yürüyordu. Hapiste birlikte kaldığı arkadaşlarını bıraktığı için büyük bir suçluluk hissediyordu.

Yıkılmış olup inşaat halinde bir evi gördü ve yıkılmadığını anladı. Yalnızca betonda yürümüştü. Şöföre durmasını söyledi, iki eliyle toprak aldı ve yüzüne sürdü.

Çıkıştaki sağlık durumunuz nasıldı?

Kronik bronşitten, tüberkülozdan, astımdan söz ediyordu, kırık burnu bir operasyon gerektiriyordu, diz probleminden söz ediyor. Kusmalarla birlikte senede iki ya da üç defa migren olduğunu söylüyor.

Yazılışının onu çok sıktığı kitabını yazdığından beri, işitsel sıkıntıları, bazı kabusları var.

Son günlerde genel olarak yalnız yaşıyor. İki ay içinde yeğenleriyle bir apartmana yerleşmeyi öngördü.

Projeleriniz nedir?

“Dolaşmada, restorana gitmekte zorluklar hissediyorum ama insanlarla ve özellikle çocuklarla konuşurken zorluk hissetmiyorum”.

HADEP’te (Muhalif Kürt Partisi) çalışıyor.

“Bir ölüm mahkumunun geceleri”ni yazmak istiyor. G gazetesine yardım ediyor sonra Diyarbakır Hapishanesiyle ilgili ikinci bir kitap yazdı ve yazacağı üçüncü kitap  tanınmayan kahramanların, kayıp tutsakların portrelerinden oluşacaktır.

Şimdi yaşamını düzenlemek istiyor.

Nasıl?

G.’nin bürosunda oturuyor, yedi yıldır orada çalışıyor. Şimdi kendisine ait bir ev istiyor. Hapishaneyi ziyaret etmek onu etkilemiş ve psikolojik sorunlarını yeneceği inancını vermiş. Asılmaktan kurtulduğu için mutlu. “Sefilleri” okumuş. Paris’e gidince Victor Hugo’nun Paris’ini görmek için Eiffel Kulesine çıkıyor.

İşkencecisiyle karşılaştı ama ona karşı kini yok. Kitaplarından birisi ismiyle değil ama birlikte kaldığı hapishane arkadaşının ismiyle imzalı.

Gözlem No:14: Sedat ADALMIŞ, Bertrand ve Bernard

(Görüşme TUAD’ın bürosunda yapıldı)

Erkek – 30 yaşında – Bekar

Bu eski tutsağın bize söz ettiği bu “iç dünyanın daralması” yaşamla yeniden ilişki kurabilmesi için gerekli olan uzun ve zor psişik çalışmayı iyice gösteriyor.

Hapiste uzun yıllar geçtikten ve yeni bir tahliyeden sonra( birkaç ay önce çıkmış )günlük  yaşamı yabancılık duygularıyla bozulmuş. İşkence mağduru (özellikle cinsel) tecrit hücresine konmuş, kendisini yakmaya çalışmış. Yanmış ve tedavi görmemiş.

Açık bir yara gibi psişik acısı bazen kesmek zorunda kaldığı heyecan dolu anlatımı boyunca açıkça görünüyor.

Uğradığı şiddeti yeniden hatırlama düşüncesini kaplıyor ve etkilerini taşırıyor. Hiçbir zaman politik bir mücadele istemeyen bu adam kesinlikle iki dünya arasındadır.

Sakin, çekingen, gülümseyen biri, sırrını açan tonda konuşuyor.

Çevirmene ve özellikle acılı bir içe bakışın monoloğunda kendisine bakarak (özellikle görüşme için yer değiştiriyor).

7 Yıl hapiste kalıyor ve bunun 4 yılı İSTANBUL’da ve 18 ayı TEKİRDAĞ F Tipinde geçiyor. Siyasi tutsakların hapisliğe adlilerden daha çok dayanabildiğini söylüyor. 144 intiharın yalnızca 31 i siyasi tutsak. 1999 yazında hapse giriyor ve oradan 2006 ilkbaharında çıkıyor. “Hapisteki arkadaşlarım için sizin çalışmanıza çok önem veriyorum.” Ermenilerin çok olduğu TATVAN’da kuyumcuydu.

Hapisliğinin ilk günleri nasıl geçti?

İlk altı ay çok şaşırmıştı. Uyum sağlamak için çok büyük çabalar gösterdi. 10 – 12 gün süren işkencelerle göz altı çok zordu (çok heyecanlı, bir an duruyor). Cinsel işkenceye de uğruyor. Nöbet değiştiren polislerle günde 18 saat sürüyor.

Sonra onu 4 saat yalnız kaldığı başka bir hücreye  (başka bir binada)götürüyorlar. 10- 12 günün sonunda, kendisini hapse koyan savcının önüne çıkıyor.

Önceden nerede hapsedileceğini biliyor mu?

Hiç bilmiyor.

“19 Aralık katliamını” yaşıyor. (Güçlü bir heyecan kaplıyor).

Barbar şiddetten, yanık et kokusundan söz ediyor. Onları ayırıyorlar, başka hapshaneye koyuyorlar. Gerçekten ateş edilen Türk Solunun tersine Kürt tutsakların hepsine bir dereceye karşı iyi davranılıyor.

Bu saldırıdan sonra fiziki ve psikolojik baskının önemli bir güçlenmesi oluyor. İşkencelerin yeniden artması, tecrit hücresine konma. Ziyaretler ortadan kalkıyor. Sıkıntı iki katına çıkıyor. İstanbul’dan az uzak TEKİRDAĞ F Tipi Hapishanesine gidiyor. Kürtlerin koşulları daha iyiydi ve bazıları daha geç 2004 de götürüldüler.

Bir tecrit hücresinde fiziki durumunuz neydi?

ÜMRANİYE Hapishanesinde kendini yakma girişiminde bulundu. F Tipi hapishaneye götürüldü. Yanmıştı ama tedavi edilmedi. Tüberküloz, ülser ve Hepatitten söz ediyor. Çok kötü bir psikolojik durumda, üç yıl çok hasta ve tedavisiz kaldı. Uyum sağlamada ve duygularını düzenlemede çok büyük zorluğu var. Ayakları yandığında kendisiyle birlikte kalan diğer mahkumlar tarafından tedavi edildi.

Bize sıkıntınızı anlatabilir misiniz?

“İç Dünyanın daralması. Düş kırıklığı duygularımdan kurtulamıyorum. Ve ayrıca, bunu yapmayı istemiyorum.”

“Hapishane yaşamına uyumda çok uzun zaman harcadım. “Şimdi “bana çok garip görünen” yeni yaşamımda zorluklar hissediyorum.”

Sigara içmek istedi (Ara verildi)

Hapisten çıkışınız nasıl geçti?

Bunu beklemiyordu ve karmakarışık duygular yaşadı. İlk 2  -3 gün hiç hapsedilmemiş izlenimi vardı. Ama sonra fark etti ki, sosyal kapasitesini, ilişki kurma, orada yalnız ve onun dışında var olunmayan hapishane kuşatmasını kırma kapasitesini kaybetmişti.

Orada hiçbir şeye karar verilemiyor ve irademiz artık yok.

Yaşadıklarınızı çevrenizle paylaşmakta zorluk çekiyor musunuz?

Evet, 6 ay tekti. Zaten hapse girmeden önce de kişisel sorunları vardı.

Ne içerde ne dışarıda acılarını anlatamadı.

İstese bile, kendi iç dünyasını başka birisiyle paylaşamadı.

Ve aile çevreniz?

Aile ve dost bağlarım hatta beni düşmeye bırakan bir kız arkadaşım vardı.

S. 15

Tutsaklığı geçmişini sorgulamasına önceki arkadaşlarıyla olan iki yüzlü ilişkileri yargılamasına ve dost ve aile ilişkilerinin geçerliğini sorgulamasına yaradı.

Onu hapiste ziyaret eden ailesi gerçekten onu anlamıyordu. (Söyleminde geçmişle geleceği karıştırıyor). Hapishanede 150 tutsağın birlikte hapis kaldıkları büyük koğuşlarda sosyal ilişkilerini geliştirdi.

Projeleri nelerdir?

Hapisteyken toplumla ilgilenmeyi düşünüyordu. Bu konuda çalışan derneklerde çalışmak istiyordu ama hala yapmadı çünkü çok karmaşık hislerle dolu,

Bir doktora ya da psikiatriste baş vurmadınız mı?

İki psikiyatriste gitmiş. Ama onlar onu anlamamış. Onlar gericiler. Ona, psikiyatristler onu yeni bir sorguya alıyorlar izlenimi veriyorlardı.

Arkadaşları için bizden tanıklık yapmamızı istiyor. TUAD’ın çocukları için çalışmak istiyor ve kendisini resme veriyor.

Gözlem no: 15 İSMAİL ÖZTÜRK, Bertrand ve Bernard

(Görüşme TUAD’da yapıldı).

Erkek – 18 yaşında – bekar.

Bu görüşme için özellikle babasıyla Ayazma’dan geldi. Orada, öylesine bulunurken bir gösterinin sorumlularından birisi olarak gösteriliyor.

Bu genç çocuk 7 ay hapiste kalıyor. Hapishane deneyimi “felaket” bir kırılmadır.

Önceden görüldüğünden daha sarsıcı bir olay olarak meydana geliyor. Hala lisede. Çok sıkılıyor ve özellikle hapisliğin başında kabuslar görüyor.

Öfkenin, ama özellikle haksızlığın neden olduğu güçlü bir isyan duygusu ona yakalanmışlığa dayanma gücü veriyor. Ve bazen gardiyanlara ve polise karşı çıkma gücüveriyo: bir bildirim imzalamaya karşı çıkmak, soyunmaya karşı çıkmak vb.

Hemen şimdi yeniden bulduğu özgürlükle (yalnızca bir hafta önce çıkmış) ama alt üst olmuş, yedi ay önce bıraktığı yaşamına yeniden dönmeye çalışıyor.

Genç, çocuksu, bu olayın aptallığına isyankar. Yere bakıyor.

Babası görüşmede bulunmak istiyor. Çevirmen bu mümkün değil diyor.

Bir hafta önce hapisten çıkmış. Lise sonda, ikinci dönemde tutuklanmış.

Hükümet karşıtı bir gösteride bir arkadaşıyla karşılaşıyor. O bu gösteride hiçbir şey yapmıyorken, arabayla geçen polisler onları durdurup, nereli olduklarını soruyorlar. O Siirt’ten diyor, arkadaşı Erzurum’luyum diyor. İkisi de Kürt illeri.

18 yaşında olduğu için 7 ay hapiste kalıyor. Arkadaşı 17 yaşında olduğu için 1 ay kalıyor. Göz altısında işkence görmüyor ama dövülüyor ve hakaret ediliyor. Adli Tabibin önüne getiriliyor. Muayenede asker bulunduğu için uğradığı şiddeti açıklamıyor. Ondan suçluluk bildirimi imzalamasını istiyorlar. Reddediyor.

Gösterideki sorumluları bulamayan polis uyduruyor. Bir buçuk ay adkilerle çocuk hapishanesinde kalıyor ve sonra TEKİRDAĞ’a tecrite getiriliyor.

Savcıya çıkarılıyor. Adlilerle büyük bir özgürlüğe sahip oluyor. Oysa, F Tipi hapishane çok zordu.

Sevk sırasında tamamen soyunması emredildi. Bunu yapmayı reddetti.

S.16

Bu ona dövülmeye ve susuz bir hücrede 10 gün tecritte kalmaya mal oluyor. Sonra üç kişilik bir hücreye konuluyor. Ama hep susuz, TV siz ve radyosuz ceza ve mektuplaşma olanaksızlığıyla birlikte.

(Görüşmenin sonunda, babası ondan haber alamama, nerde olduğunu bilmeme sıkıntılarını doğruluyor).

Bu 10 Günlük tecrit nasıl geçiyor?

“Kötü. İkinci gece bir kabus gördüm. Rüyamda, iki haftadır gelmeyen anne ve babamın öldüğünü gördüm”. Sıkıntısı öyle büyük oluyor ki hergün ne okuyabiliyor ne yiyebiliyor.

Üç kişiliklere geçince nasıl oluyor?

Diğer tutuklularla iyi anlaşıyor, kendi yaşındakiyle de daha yaşlı olanla da iyi anlaşıyor.

Kendisinden bir robot yapmak isteyenlerin emirleriyle rahatsız edildiği için okumaya konsantre olma zorluklarıyla karşılaşıyor.

Mahkemesi oluyor ve beraat ediyor.

Ama 13.30 da serbest bırakılma kararı verildiğini öğrendiğinde, saat 20.20 ye kadar hapishanenin avlusunda elleri kelepçeli beklemek zorunda kalıyor.

Hapishaneden çıkarken ne hissettiniz?

Özgür olmanın sonsuz sevinci ama arkadaşlarını hapiste bırakmanın üzüntüsünü hissediyor.

İlk karşılaştığı kişi kimdi?

Kendisinden birkaç ay önce çıkan aynı zamanda tutuklandığı arkadaşı.

Bugün sağlık sorunları var mı?

Daha önceden de olan cilt hastalığı var. Saç dökülmesi, nezle.

Projeleri nedir?

Nerede kaldığını tam bilemiyor. Sınavları vermek  sonra Üniversiteye gitmek istiyor.

Hangi branşı istiyor?

Bilgisayar

Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

“Hapishane tam bir felaket”.

GÖZLEM 16: Gülcan GÖRÜROĞLU (kadın) Küçük Armutlu’da görüşüldü (Corinne ve Evelyn)

34 yaşında

Onunla İstanbul’un yoksul bir mahallesinde ve uzun bir ölüm orucundan sonra tedavi olmak için bulunduğu bir evde görüştük.

Antakya’da doğmuş, Adana’da oturuyor.

İki kızı var. Biti 14 diğeri 17 yaşında, güneyde yaşıyorlar. Okullarına devam ediyorlar. Yeni ölüm orucu ekibiyle dayanışma içinde olmak için ve iki çocuk annesi bir kadın ölüm orucu yapmaya karar veriyor diye kamuoyu üzerinde etkili olmak için ölüm orucuna başladı…

Bu evde gidip gelen birçok kadın vardı…İki yaşlı kadın, bir hemşire, refakatçi…

Bize söylediği ilk şey ağzında çok acı çektiği aftların olmasıydı..

Bize hoş geldiniz dedi, bizi orada kalmaya davet etti.

Çevirmen yapılan çalışmayı açıkladı.        

S.17

Her birimizin göreviyle ilgileniyor, birimiz psikolog birimiz psikiatristiz… Çevirmene, çevirmenden geçtiğine göre gizlilik kuralının nasıl olduğunu soruyor… Bize direk olarak söyleyemediği için hiçbir kişisel şey söyleyemeyeceğini söylüyor.

Fransa’da ilginç hastalarımızın olup olmadığını merak ediyor.

Sağlığı?

Psikolojiyi merak ediyorum. Baş parmağıyla süper işareti yapıyor.

Fiziki güç az olunca belki psişik güç de az oluyor mu?

200 günlük ölüm orucundan sonra, çoğunlukla sinirlilik durumundaydım. Ruhsal durumum çok değişiyordu, 3 saniye neşeliyken hemen sonra çok öfkeli oluyordum. Arkadaşları çağırıyordum ama beni duymuyorlardı, çok sinirliydim.

İnsanlar bana soruyorlardı: “Sen bunu nasıl yapabilirsin? Çocuklarını bırakmak?!” ve bu beni çok sinirlendiriyordu.

Kızlarım çok üzgünlerdi.

Onlarla bununla ilgili konuştunuz mu, neden olduğunu söylediniz mi?

Evet. Bazen onları kendi aralarında konuşurken duyuyordum. Küçük annesinin şehit olacağına inanmıyordu. Büyük : ”Neden gerçeği kabul etmiyorsun diyordu. F Tipi hapishanelerin ortadan kaldırılacağına inanmıyorum ve annemizi kaybediyoruz… “ diyordu.

Bana : “Eğer sen ölürsen intihar ederim” diyordu.

Adalet Bakanlığına mektup yazdılar.

2000 yılında hapishanede daha önce yaptığı için kızları zaten ölüm orucuna alışıktılar. Her anneler gününde ona çiçekler getiriyorlardı, bazen gardiyanlar onları içeri sokmuyordu.

Hep birlikte hayaller kuruyorlardı: çıktığım zaman bir evimiz olacak, çiçeklerle bir bahçe, birçok çiçek olacak ve hep birlikte şarkı söyleyeceğiz…

Büyük şöyle dedi: “Bu hayallerimiz ne olacak? Ve küçük şöyle dedi: “ben bakan olsaydım F Tipi hapishaneleri kaldırırdım.

Bir kere, üçümüz, bir çok saat konuşmadan, birbirimize yakın öyle durduk…

O 5 yıl hapiste kalmış ve F Tipinde kalmış.?

Çocuklar anlıyorlar çünkü hapishane koşullarını, tecriti  iyi biliyorlar. 2000 de, hapishanede ilk defa ölüm orucu yaparken, bana zorla müdahale ettiler, 6 ay hastanede kaldım, sonra hapishane değiştirdim.

Bazen gardiyanlar ziyarete gelen kızlarının içeri girmesine izin vermiyorlardı; bazen iki aydan fazla süre onlara yazamıyordum. Disiplin cezaları yüzünden, örneğin göz altına konmayı reddettiğim için.

Görüş kabininde kızlarımla görüşürken bazen gardiyanlar onların gözleri önünde beni dövüyorlardı. Koşulları biliyorlar, beni anlıyorlar.

Kızlarımın rüyalarını bozduğum için acı çekiyordum ama hükümet tüm çocukların rüyalarını bozamaz.

Burada oturan iki kadın ölüm orucunda öldüler. Birincisinin bir oğlu vardı. İkincisinin bir oğlu bir kızı. Çocukları küçüktü ama benim kızlarım daha büyükler ve ergenlik zor bir dönem.

Hapiste ya da dışarıda ölüm orucu yapan birçok kişinin olduğu bir çevreyi hatırlatıyor.

İki kızının iyi tanıdığı ve diğerlerinin de çocukları olduğu çevre.

5 yıl hapiste kaldım, iki kere annelerini kaybetme korkusu yaşadılar. 2000 de ve 2007 de.

Kızları okul tatilinde 10 gün geldiler. Biz fiziksel olarak çok yakınız, birlikte uyuyorduk.

Bize göstermek için kızlarının fotoğraflarını arıyor. Anneleri ölüm orucunda ölmüş diğer ergenlerle birlikteler.

Kızlar bütün tutsakları tanıyorlar.

Oradaki hemşire kızlardan birinin 2000 ölüm orucunda annelerini kaybettiklerini hatırlatıyor. Annesinin gömülmesi sırasında onun en sevdiği türküyü söylemiş. Bu kız çok sevimli, şimdi yatılı okulda okuyor ve hafta sonları eve geliyor.

Gürcan’ın kızları babalarıyla birlikte oturuyorlar. “Ne yazık ki” diye ekliyor.

Projeleri?

Devrimcilik mesleğime, mücadeleme devam edeceğim. Ölüm orucuna ara verdik. Yetkililer görevlerini yapmazlarsa, ölüm orucuna yeniden başlayacağız.

Tecrit kalkmadı. Bedel ödemeden hak alınmıyor. Ara verdiğimizi dünyaya açıkladık ve açıklamamızdan vazgeçemeyiz.

Başka mücadele biçimleri?

Siz ne öneriyorsunuz? (Cevap agresif).

Bütün mücadele biçimlerini denedik ama tecrit hiçbir zaman kalkmadı. Vüdudumuzdan başka bir şeyimiz yok. (güçle, inançla, hareketlerle konuşuyor…)

Yeniden ölüm orucuna başlanmaması için hepimizin görevleri var, sizler, doktorsunuz, toplumda bir kariyeriniz var, bundan televizyonda söz edebilir, yazılar yazabilirsiniz… Olayları duyurabilirsiniz ve bunu tamamen ortadan kaldırabiliriz… birlikte mücadele edebiliriz.

Biz, Hükümete göre teröristiz.

Bir noktada başardık, eğer devam edebilirsek. Yetkililer için bir doktor heyeti çok önemlidir. Çalışmanızı değerli buluyorum, bütün yabancı heyetler çok çalışıyorlar ve tecritin tamamen ortadan kalkması için devam etmenizi istiyoruz. AİHM’e baskı yapmanızı istiyoruz.

Çıkıyor.

Hemşire bize onun refakatçisi için endişeli olduğunu söylüyor. Refakatçi hapishanede ölüm orucu yapan erkek kardeşini kaybetmiş ve kız kardeşi hala hapiste. O sinirli göğsünde bir kist var. Ona bir ilaç yazmamızı diliyor…

Kadınlardan birisi iki çocuğundan söz ediyor. Kızı hapiste ve damadı 1996 da ölüm orucu yapmış. Oğlu infaz edilmiş. Sokakta kurşunlanmış. Hükümet Darbesinden önce erkek kardeşini kaybetmiş, birden kaybolmuş, 20 yıldan fazladır kayıp. Kendisine yalnız burada yaşayan kızı ve damadı kalmış.

İki kadından diğeri söz konusu damadın annesi. Damadın ölüm orucundan sonra Atipik şizofreni teşhisi var. Tedavi gördü, hastanede bir süre yattı. Şimdi burada yaşıyor. Hapiste ölüm orucu yapmış. Hapiste 9 buçuk yıl kalmış. Sonra hastalanmış. Önce “normal”di, çok aktifti… Şimdi annesine bakıyor.”Yıllardır, tarihimizi anlatıyoruz…”

Gürcan hemşirenin getirdiği bebek için sıvı besin kutusuyla geri geliyor. Birkaç gündür çocuklar için olan yemeklerden yiyor, sabah akşam 1200 kalori. Ocak sonunda ölüm orucunu bırakmış, B1 vitamini alıyordu.

Şunları belirtiyor:

-          Uyku bozuklukları, uykusuzluk. İlaç almazsa hiç uyuyamıyor, onu aldığı zaman sanah 3 te uyanıyor.

Refakatçi onun gece birçok kabus gördüğünü söylüyor. Onun ağladığını, bağırdığını duyuyor.

Geri dönen kabuslarını anlatıyor: ölüm orucunu görüyor, devam ettiğini düşünüyor ve yediğimi görüyorum ve kendimi çok kötü hissediyorum. Ölüm orucu sürüyor ve ben yiyorum…

Bugün, diğerlerinin önünde yiyemiyorum, bittiğine inanamıyorum, şehitleri görüyorum…;

Ailesi onun mücadeleye bağlılığını kabul ediyor mu?

Ailemin onayını almadan hiçbir şey olmaz. Birler. Beş erkek ve kızlar. O en büyükleri.

Eğitimleri var mı?

Biri lise mezunu, üçü mühendis ve ben Tıp fakültesinden ayrıldım.

Hangi branştı?

Henüz seçmemiştim. Dördüncü yıldan sonra seçiliyor.

Başka bir şey var mı?

Yeter.

Bizi kalabalık karşıladılar.

M. Aziz’le ilgili:

Aziz diğer birçok tutsak gibi, B1 vitamini almadan, 1996 da ölüm orucu yapmış. 69. Günün sonunda zaferi elde ediyorlar ama hükümet sözünü tutmuyor. Aziz zaten Korsakoff olmuştu. Ölüm orucu yaptığında  Bartın Cezaevindeydi.

19 Aralık 2000 katliamından sonra, Aziz Ankara F Tipi hapishanesine götürüldü. İlk önce tek kişilik hücrede daha sonra iki kişilik hücrede kaldı.

Bartın’dayken Devletin saldırısına uğradı.

1993 ten 2001 e kadar hükümlüydü.

Serbest bırakılmasından sonra, bir süre ailesinin yanında kaldı. Ailesi devrimcilere yakın, düzenli arkadaş ziyareti vardı.

Geçen yıl buraya gelip yaşamaya karar verdi. Erkek ve kız kardeşleri onu getirdiler ve bizimle birlikte yaşıyor. Ailesi gelip görüyor.

Aziz’in diğer Korsakofflu hastalardan farklı bir klinik tablosu var. Sosyal güdüsü yok. Tek kalıyor, içine kapalı, hep burada kalıyor. Hep ona yapması gerekenlerin söylenmesi gerekli. Yemek ve çıkmak için zorlamak.

Tıp öğreniminin ikinci yılında tutuklanıyor. Giriş sınavında başarmak çok zordur, çok yüksek bir seviye gerekli.

Bana söylenen, sosyaldi, çok konuşurdu, tam bir militandı, çok aktifti, bu yüzden tutuklandı. Ölüme dönen yaşamdan uzak değil, şimdi sakin.

İnisiyatifleri yok mu?

Evet.

Bir şey yapması için ısrar edince sinirli oluyor. Kendinden geçtiği de oluyor.

Sürekli “Benim hafızam yok” diyor. Hep hafızasını kaybettiğine inanıyor, yeteneklerini harekete geçiremiyor. Hiçbir şey yapmıyor ve yapabilecekken hiçbir şey yapmıyor.

Nörolog normal zekasının olduğunu söyledi. İsterse, yapıyor.

Kötü bir dengesi yok Yürüyebiliyor.

Bir psikiyatrist tarafından takip ediliyor ve tedavi altında, M onun tedavi olmadığı zamandan daha aktif buluyor. Hep “Ben bir şey yapamam. Hafızam yok” sözlerini mekanik bir robot gibi tekrar ediyor. Orada olan birisi: Ona neden Üniversiteden atıldığını sorduğum zaman, bana “çünkü çok kan verdim” diye yanıt veriyor. Bu mantıklı değil. Öğrenciyken çok kan verdiğini ve bunun için atıldığını söylüyor. Söylediği bu.

M yeniden sözü alıyor: Onu Fakülteye götürdüm, Onun mutlu ve daha aktif olduğunu hissettim. Orada farklı bir görüntüsü vardı. Kalabalık olunca hemen kaçıyor.

Hapishaneden söz ediyor mu?

Az konuşuyor. Onunla aynı hücreyi paylaşan arkadaşları onu ziyarete geldiklerinde küçük, kısa cümlelerle konuşmaya katılıyor.

O Kürt. Önceden iyi dans ediyordu (oynuyordu), tüm halk oyunlarını biliyor. Halk oyunlarını, müziği seviyor. Şimdi bir kutlama varsa yine oynayabilir.

Ailesiyle görüştünüz mü?

Evet, erkek ve kız kardeşleri iyiler.

Bu belirtiler hemen çıkar çıkmaz mı yoksa sonra mı ortaya çıktılar?

22 Temmuz,

S. 19.

Dün X’le konuştum ve hep öleceğimizi düşündük. Yemek yediğim zaman tereddüt eden duygularım var.

İhanet ediyor gibi mi?

Evet.

Kaç yaşındasınız?

Her zaman yaşlılık kompleksim oldu. Hep gençken ölmek istedim. 34 yaşındayım.

Küçükken de yaşlanma korkunuz var mıydı?

Şimdi de var. Görünüş önemli.

Anne babası hayattalar. Onlarla her gün telefonda görüşüyor. Onlar üzgündüler, şaşırmadılar çünkü beni  tanıyorlar ama üzgünler.

1990 dan beri mücadele ediyor: ikinci kızına hamileyken, boşanıyor ve 19 yaşındayken devrimcilerle karşılaşıyor. Çok genç evlenmiştim.

Çevirmen onunla ilgili “mücadele içinde” bir makale okuyor. O evliliğini hatırlatıyor/12 yaşındayken satılmış. Kaynanası ve kocası tarafından dövülmüş. O pamuk toplayıcısıymış.

Suriye kökenli , anne babası Türkiye’ye göç etmiş.

J’ECRIRAI L’ARTICLE DELA REVUE APRES.  JE LE PRENDRAI DE LA REVUE. JE N’AI PAS BESOIN DE LE TRADUIRE, JE LE PRENDRAI DE LA REVUE.

S. 20.

Toplu Görüşmede şunlar var:

17  Ufuk KESKIN. Fahrettin Keskin’in oğlu (erkek) TAYAD ‘da görüştük. Corinne ve Evelyne

18. Feridun OSMANAGAOGLU (erkek) TAYAD ‘da görüştük. Corinne ve Evelyne

19. Naime EMLIKoğlum için, FIKRET KARA (erkek)  TAYAD ‘da görüştük. Corinne ve Evelyne

18. Oğlum 1 mayıs 1998 den beri hapiste, davası bitti, ömür boyu hapse mahkum edildi. 1976 da doğdu ve Tip 1 diabet hastası. Normal olarak, günde dört kez ensülin alıyor.

Devletin hapishanelere saldırmasından sonra, sınırda bir ilin hapishanesine götürüldü (Edirne) sonra Kandıra F Tipi hapishaneye götürüldü.

Oğluma hastalığı yüzünden tahliye talebinde bulunmasını önerdim, reddetti. Ona rağmen ben yaptım, bana şöyle söylüyordu: “bu devletten hiçbir şey istemem!” talep sonuçsuz kaldı.

9 yıldan beri çok acı çekiyoruz, o da acı çekiyor. Ölüm orucu yaptı ve bizler eylemler yaptık, yolları kestik, sembolik mezarlar koyduk…onları kurtarmak için.

Devlet F Tipi hapishaneler yaptı ve Avrupa gibi, lüks hapishaneler dedi. Yalan! Bunlar işkence hapishaneleri. Bir Genelde kazandık (27.01.2008) ve uygulanmıyor.

Genelgenin uygulanması için zaman?

Göreceğiz.

18. Oğlunu görmeye gitmiş. Oğlu gardiyanların Genelgenin uygulanmayacağını ileri sürdüklerini söylemiş. Bizim yalan söyleyen Hükümete güvenimiz yok.

20. 2000 de, Adalet Bakanı F Tipi Hapishanelere nakilleri durduracağını açıkladı. Uzun süre görüşmeler yapıldı. Bir hafta sonra, hapishanelerde katliam yaptılar.

23.08.2008

S. 23

Bu katliam bir yıldan beri programlanmıştı ve aynı zamanda yalnızca yalanlar olan görüşmeler yapıyorlardı. F Tiplerine götürülmeme elde ediliyor ve bir hafta sonra, katliam yapıyorlar ve daha fazla ölüm beklediklerini söylemişlerdi…

Biz katliam beklemiyoruz çünkü artık buna ihtiyaçları yok ama 22 ocak Genelgesinin uygulanmasını yakından izlemeliyiz. Biz kendimiz sözlerini tutmamalarını yaşadık.

Hapishane müdürü ve hükümet birlikte çalışıyorlar. Hapishaneler sorumlusu tüm hapishanelerin genel müdürüydü ve 2000 de devletin saldırısı olduğu zaman, hapishanelerde 28 kişi öldü. Biz ona karşı suç duyurusunda bulunduk, dava açılmadı ve Yargıtay üyeliğine terfi etti. Buna karşın, hükümet katliama uğrayan tutuklulara karşı dava açtı.

Bu operasyon sırasında devlet yıkım araçlarıyla hapishaneleri yıktı ve şimdi de tutukluları hapishaneleri yıkmakla suçluyor.

Tutsakların hapishanede ölüm orucu yapmaktan başka bir silahları yoktu.

19: Hapishanede önemli bir ölüm orucu olduğundan, devlet bu hareketi kırmak için tutukluları serbest bıraktı ve devlet zorla ölüm orucu yaptırıyorlar diyerek örgütleri ve dernekleri karalıyordu. O zaman, tutsaklar örgütlerin kendilerini zorlamadığını göstermek için hapishane dışında ölüm orucunu sürdürdüler.

Ben erkek kardeşimi ölüm orucunda kaybettim.

Tecritin kalkması için hapishanede ölüm orucu yapan bir kitle vardı ve o zaman onlar sözlerinden dönmemek için, hapishanenin dışında da devam ettiler.

Kardeşim 19 yıl hapiste kalmıştı, bir kere 10 yıl, sonra 7 yıl, sonra 2 yıl.

19 ölüm orucu sırasında kardeşinin refakatçisiydi.

Biz yaşamı çok seviyoruz. İnsan doğanın en değerli varlığıdır ama çocuklarımız haksızlıkları çözmek için yaşamlarını feda ediyorlar. Devlete muhalif kesim devrimcilerdir. Biz aileler olduğumuz için, onları desteklemeliyiz, bu dünyanın hiçbir yerinde olmadı. Seyirci kalamıyoruz ve mücadele ediyoruz. 2000 operasyonundan önce çocuklarımızın arkasındaydık, şimdi, onlarla yürek yüreğe, omuz omuzayız…

Duvarda asılı şehit resimlerini gösteriyor: bazıları askerler tarafından öldürülmüş.

20. Oğlum 1998 de 19 yaşındayken tutuklandı. Bir de kızım var.

Hapishanede ölüm orucunun ikinci ekibindeydi ve 19 aralık katliamından sonra Kandıra F Tipi hapishanesine götürüldü.

Devletin saldırısı sırasında yaralandı, yaralarına ve ölüm orucuna rağmen, ağır yanıkları tedavi edilmedi. Onu ölüm orucunu bırakmazsa bacağını kesmekle tehdit ettiler.

Üç kişilik hücredeydi ve sonra, ölüm orucunda olmasına ve yaralı olmasına rağmen, arkadaşlarının yardımı olmasın diye tek kişilik bir hücreye kondu. Bu insanlık dışıdır.

Onu ziyaret etmemizi bazen engelliyorlar, her defasında, bize tecrit kabul edilmemelidir diyordu, Bize her zaman “Ben bir insanın, insan haklarımızı istiyorum” diyordu.

Oğlumun yetkililere korkunç bir kini var.

Bazı tutsaklar B1 vitamini almayı reddettiler ve tam tecrite kondular. Sonra hapishane idaresi onlara beyaz bir hap veriyordu, ama kuşkulanarak, kutusunu görmeden ilacı almayı reddettiler. İlacın kutusunu görme talebi hep reddedildi.

Dilekçelerini sunarak yalnızca su ve şeker alıyorlardı.

180 günlük ölüm orucundan sonra, ayakya duramıyordu, tek kişilik hücresinde kalıyordu, tecriti ağırlaştırmak için etrafındaki hücreleri de boşalttılar. Onun etrafında kimse yoktu. Oğlum bir örgütün içindeydi ama kimse onu ölüm orucu yapmaya zorlamadı.

Hepsi ölüm orucunun derneklerin zorlamadığı, kendi kararları olduğu üzerinde ısrarla duruyorlar.

216. gün, onu hastaneye götürdüler çünkü bilincini kaybetmişti.

Ve biz, baş savcıdan bilgi aldık, bize onun komada olduğunu bildirdi ve zorla müdahaleyi uygulamak için imzamızı istedi. Biz bu olanaksız diye cevap verdik, 216 gün mücadele yürüttü ve bunu onun isteğine karşı yapamazdık. Biz onun ölmesini istemiyorduk ama imzalamadık. Tecrit hücrelerinin işkenceyle ölüm olduklarını biliyoruz.

26.08.2008

S.24, 25

Zorla müdahaleye izin vermek oğluma: tecriti kabul etmelisin ve işkenceye gitmelisin demekti. Yaşaması için tecritin ortadan kalması gerekir. Hastanede 10 gün sonra biraz kendine geldi ama kimseyi tanımıyordu, hatta büyük annesini bile (tüm toplu görüşmede iç çekmeler ve farklı söylemlerin küçük gürültüleri vardı).

Hastanede zorla müdahale ettiler, yatağa zincirlenmiş olarak, bir seferde  ve yavai yavaş değil, serum verdiler kafası alt üst oldu.

Evde yakalandığı zaman çok sağlıklıydı ve onu bitki gibi yaptılar. Tedaviden sonra, biraz kendisini toparladı. 399. Maddeye göre onu serbest bıraktılar (sağlık nedeniyle) ve onu hastaneye götürdüler.

20 ekim 2000 de, ölüm orucunun ilk ekibi vardı, o ikinci ekipteydi.

19: 4. Ekibe kadar Hapishanelerdeki katliamı protesto etmek için B1 vitamini almadılar. 4. Ekipten sonra B1 aldılar.

20: Hafızasını kaybetti. 96 dan 2006 e kadar hiçbir şey hatırlamıyor ve geçmişi kısmi hatırlıyor. Bir amcasını hatırlıyor, diğerini hatırlamıyor, ve büyükannesini hatırlamıyor.

Bir tedaviden sonra yürümeye başlıyor ama polisler bizi rahat bırakmıyor, arama için eve geliyorlar. Kontrol ediyorlar. Sokaklarda eylem yapıyoruz, ben ve eşim ve tedavi olmak için çok çaba harcıyor.

Davası 2003 e kadar sürüyor ve müebbet hapse mahkum ediliyor, onu tutuklamaya geliyorlar ve onu bulamıyorlar ve şimdi kimse onu bulamıyor. Ben ondan haber alamıyorum. Haber alamıyorz ama iyi olduğunu düşünüyoruz.

Bu bir oyundu, bizi aldatmak için onu serbest bıraktılar, hapiste ölmesin diye serbest bıraktılar, yeniden kolayca hapse koyacaklarını düşünüyorlardı. Kamikazeler için  “canlı bomba” olmakla suçlandı.

Korsakoflu eski tutsaklar var ve Devlet gösterilere katıldıklarına göre bunlar artık hasta değiller dedi. Devlet onların etkinliklerini durdurmalarını istiyor.

Bir şey yapmak istedikleri zaman, bunu kolayca yapıyorlar:

-2000 deki hapishanelere saldırı,

- 399. Maddeye göre tutsakların serbest bırakılması. Bu maddeyi  ölüm orucu eylemini kırmak için yaptılar ve sonra yeniden eski tutsakları yakaladılar.

Bu insanlıkdışıdır.

Oğluma refakat ederken hastanelerini gördüm, tutsakları yer altı odalarında, çok küçük pencereli ve demir parmaklıklı yerlerde tutuyorlar. Tutsakları ellerinden ve ayaklarından yatağa zincirliyorlar. Oğlum 84 kg idi ve hapiste 32 kg ya düştü, bir elini kaldıramıyordu ve onu güvenlik için zincirlediler. Onu gördüm, bilincini yitirmişti. Bizim refakatimize ölüm orucunu kırmak için, annelerin ağlayıp “bırak” demeleri için izin verdiler. Hastane odalarını hücreye çevirdiler. Tutsaklar birbirlerini görmesin diye perdeler koydular, Hastanede de tecrit içindeydiler. Bu hükümete inanmak için hiçbir nedenimiz yok Çocuklarımızın haklı olduklarına inanıyoruz. Tutsaklar için insan hakları istiyoruz.

19. Bizler baba, anne, erkek kardeş olarak hatta ölüm orucu , ölüm olarak birçok şey yaşadık. Çocuklarımıza tecavüz ettiler. Benim erkek kardeşim tecavüze uğradı. Her türlü zalimliği yaşadık ve bunun için ölüm orucu gerekli. Erkek kardeşim ölüm orucu sırasında tecavüze uğradı.

Başta gazeteler erkek kardeşimin öldüğünü açıkladılar, bu yalan haberdi, ama o bulunmuyordu ve bilinmiyordu. Birgün bir gösteri sırasında yakalandım ve Kandıra hapishanesi otobüsünde bana şöyle dediler: “sen V nin ebisisin”. Hapiste, kardeşimi gördüm. O bana ölüm orucunu bırakması için copla tecavüze ve her türlü işkenceye uğradığını söyledi.

Ailem onun nerede olduğunu bilmiyordu ve onu hapishanede yeniden buldum. Arkadaşlarına ihanet etmeyen ve ölüm orucunu bırakmayan kardeşimden gördüğü işkenceleri öğrendim. Ölüm orucunda kardeşime refakatçilik ettim, o da Kocaeli hastanesinde 20 ile aynı şeyleri yaşadı.

Kardeşi 399. Maddeye göre serbest bırakıldı ve ölüm orucunun 299. Gününde öldü.

S.25

20. İşte bizim hikayemiz. Yetkililerle görüşmeye gittiğimiz her sefer bize hapishanelerin Avrupa modelinde olduğunu söylüyorlar. Avrupa Birliği bürosu önünde gösteriler yaptık, tecriti anlatıyoruz ve işkenceleri açıklıyoruz. Onlara şöyle bağırıyoruz: “Türk devletinin bu suçuna ortak olmayın ve Türk Devleti “bunu bize Avrupa önerdi “ diyor.

İki yıl önce 8 martta polis tarafından dövüldük, Avrupa şiddetle tepki gösterdi, ama bu tepkiyi F tipi hapishaneler için göstermiyor. Neden?

Biz Avrupa’da da hapishanelerin iyi olmadıklarını duyduk.

Bizi susturamayacaklar. Kimse bize yalan söylüyorsunuz demedi. Oğlu üniversiteye girmeye hazırlanıyordu.

19 un erkek kardeşi İstanbul Üniversitesinde Fransız Edebiyatındaydı.

10. Avrupa hapishaneleri ziyaret ettiği zaman gardiyanlar onlara yalnızca iyi olanları gösteriyorlar: spor salonunu, kütüphaneyi, yani yalnızca vitrini.

O ekliyor: önce polis insanları tutukluyor, sonra suçlamaya karar veriyor. Oğlu bir örgütün üyesi olmakla suçlandı, kanıt yok ve cezası müebbete çevrildi…

18. in oğlu 14 yıl kanıtsız, hapis yattıktan sonra serbest bırakıldı, yalnızca işkence altında imzalamış olduğu polis ifadesi geçerli.

20. Le görüşme. CEM ÖZCAN (erkek) TAYAD’DA görüşüldü Corinne ve Evelyn

- 23 yaşında

- İstanbul’da doğdu, ailesi orta Anadolu’dan geliyor

- bir ay önce hapisten çıktı.

- Orada 4 buçuk ay kaldı.

Tutuklanması?

İsrail’e karşı basın açıklamasına katılmıştım, bir buçuk ay sonra geldiler ve benim arandığımı söylediler ve beni böyle illegal bir örgütün propagandasını yapmaktan  tutukladılar.

Çalışmalar?

Lise ikinci sınıfta: okulun idaresinin hoşuna gitmeyen biz ideolojiye sahip olmaktan okuldan atıldı.

Göz altı?

Yakalandığım zaman beni karakola götürdüler ve diğer 4 kişiyle birlikte bir hücreye koydular. Araştırmalar yaptılar ve beni  hücrede yalnız bıraktılar. Polis beni hırsızlardan ve katillerden daha tehlikeli buldu. Polis ailemin ziyaretine izin vermedi, avukatımı arayamadım ve sonra beni hapse koydular. Psikolojik işkence yaptılar, dövülmedim, Anneme, kız kardeşime küfür ettiler, bu psikolojik işkencedir.

Niçin tutuklandığını kendisine söylediler mi?

Beni savcının önüne çıkardıkları zaman, bana “illegal bir eyleme katılmışsın” dediler” . İsrail’e karşı basın açıklamasından söz ediyorlardı.

Beni İstanbul’da H Tipi bir hapishaneye koydular.

Girişte, askerler çırılçıplak soyunmaya zorladılar, ben bu mantıksız dedim çünkü karakolda birçok kez üstüm aranmıştı. Beni çırılçıpla soydularve aşağılayıcı hareketler yapmaya zorladılar, bu mantıklı değil dedim ve çok ağır bir şekilde dövüldüm.

Hapishanede, beni karantinaya aldılar, tuvaletsiz, yalnızca yatmak için bir tahta olan bir hücreye koydular. Tuvalet için yalnızca sabah 9 da, günde bir kere götürüyorlardı…

Sonra, 14 kişiyle birlikte 4 gün küçük bir hücrede kaldım. 4. Günün sonunda , beni Tekirdağ F Tipi hapishaneye götürdüler.  

27.08.2008

S. 26

Üç kişilik bir hücrede yalnız kaldım. Toplam 24 m2 lik iki kat var. Üç yatak, 3 dolap, tuvalet masaları var. 6 gün havalandırmaya çıkamadım, hücreden çıkmadım, gökyüzünü görmedim.

Bu kapatılmayı protesto etmek için 6 gün açlık grevi yaptım ve beni 8 m2 lik tek kişilik bir hücreye koydular.

Girdiğim zaman, zorla soyunmam gerekti, karşı çıktım ve gardiyanlar beni dövdüler, burnumu kırdılar. Tedavi görmedim, Tşörtüm kan içindeydi.

Gardiyanlar bizi sayarlar ve bizi saymak için bizden ayakta durmamızı isterler. Hücrede tek olduğumdan neden bunu yapacağımı sordum ve beni yine dövdüler. 3 günde 9 kere dövüldüm.

Sonunda, anladılar ve ısrar etmediler, boyun eğmeyeceğimi anladılar.

Bütün sigaralarımı aldılar.

Tutuklandığımda kalın lacivert montum vardı, onu aldılar (lacivert ve yeşil yasak) Montumu aldılar ve hapishanede kışın kalorifer yanmıyordu, bana örtü ve yastık vermediler. Beni kırık burunla bıraktılar. Burnum için doktora gitmek istedim ama beni götürmediler.

İki kaburgam da kırılmıştı, biri solda diğeri sağda. Orta parmağım da iki yerden kırılmıştı.

Parmağım için beni Devlet hastanesine götürdüler, onu alçıya aldılar. Hapishane raporunda parmağımı kendimim duvarlara yumruk atarak kırdığım yazılı. Şöyle cevap verdim: neden izler yok. Ve Niçin tek bir parmak kırılmış?

16 gün boyunca hiç kimseyi görmedim, hiçbir ses duymadım. Ailem hapiste olduğumu biliyordu ama beni çıplak soymaya çalışan gardiyanlara direndiğim için bir ay ziyaret yasağım ve 45 gün mektup yasağım vardı.

16 gün boyunca yalnızca bana yemek veren tek bir gardiyanı gördüm.

Bağırdım, sesimi duyurmaya  çalıştım ama benim hücremin çevresindeki tüm hücreler boştu. Eski gazeteler vardı, her birini 3, 4 kere okudum.

Beni düşüncelerimden soymak istediler. Çok kinim vardı. Beni teslim almak istediler. Karşı çıktım. O anda çok kinim vardı.

Uyumak?

Karın üstü yatarak uyumak alışkanlığım vardı ama kırık kaburgalarım ve kırık burnumla sırt üstü uyumak zorundaydım. Gece bazen de gündüz uyuyamıyordum. Uyumam için bana iğne yapıyorlardı ve tüm gün boyunca uyuyordum.

Sonra, 3 kişilik bir hücreye geçtim. Psikolojik olarak iyi değildim, beni yıkmayı biraz başarmışlardı. F Tipi Hapishaneler tutsakların psikolojisini bozuyor. Üç kişilik hücrede, çok sorun var, sen birisiyle konuşuyorsun ve diğeri birbirine daha yakın olan iki kişiye karşı öfkeleniyor.

Üçüncü gün, üç kişilik hücrede, arkadaşlarım bana anlattı çünkü ben hatırlamıyorum, alçının satgısıyla kendimi asmaya çalışmışım.

Hareketini hiç hatırlamıyor, ona yapılan iğneler yüzünden olduğunu düşünüyor. Arkadaşları gardiyanları çağırarak onu kurtarmışlar.

Hatırlamıyorum, parmağımın alçısını tutan bir ip vardı kendimi asmak için onu kullanmışım. Bir jiletle (damarlarını kesme hareketi yapıyor) jileti nereden aldığımı bile bilmiyorum!

Yapılan tedavini adı: Acination (kırmızı hap) ve diazem (yeşil hap)

Bu ona niçin yapıldığını ve ilaçların ismini bildirmeden yapılan bir tedavidir, ona aynı tedaviyi uygulayan hastanede öğrenecekti.

Sinüzit yüzünden başım ağrıdığı için bir kere hapishane doktoruna gittim, beni muayene etmedi ve bana bir tedavi uyguladı!

İstanbul akıl Hastanesinde 22 gün kaldım.

Benim ihtiyacım olmayan aynı tedaviyi yaptılar. Hapishanenin mahkumlar koğuşunda kaldım, benimkinden daha ağır durumda olan diğer tutsakları gördüm. Çok hasta olan bir tutsak gece çırılçıplak soyunuyor ve tuvaletlerde, yerde uyuyordu. Bir diğeri soyunup kadın olmak istediğini söylüyordu, cinsel organının kesilmesini istiyordu, bunun için yalvarıyordu…

28.08.2008

S. 27

Benim psikolojik problemlerim yok, hapishane idaresi bana yaptığı muameleyle beni hasta etti.

Aile?

Evet, onları görebiliyordum. Perşembe bir saat. Yalnızca, yakın akrabalarımı görüyordum demir parmaklıkların arkasından. Nüfuz kağıdı olmadığı için bir yaşındaki yeğenimi almadılar. Bebekleri de arıyorlar. Kız kardeşimin sütyeninin kopçası ötüyordu. Sütyenini çıkarmayı reddetti ve ben onu göremedim.

Hastaneden sonra?

Hastanede 22 gün sonra, 13. Gün 7 doktordan oluşan bir heyet vardı, bir şunu hatırlıyorum, onlar, bu psikolojiyle hapishaneyi kaldıramayacağımı  söylediler. Ve bu sonuca rağmen 22. Gün aynı hücreye geri döndüm.

Örneğin, kapı var, yemek verilen yer altta, gardiyan: “yemek almak için bizim önümüzde eğilmeniz gerekir  diyordu. Biz kabul etmiyorduk ve yemek yiyemiyorduk.

Bir kere bana sigara içmememi söylediler ve beni dövdüler. Üç kişi için 30 – 40 kişi geliyorlar. Her zaman bir tehdit ortamı var.

Vakit geçirmeyi biliyoruz: Şiir yazmak, ekmekten heykelcikler yapmak, okuyorduk, yazıyorduk… Birçok tutsak tüm bunları yapamıyordu ve yıkılıyordu.

Havalandırmada, demir parmaklıklar arasından gökyüzü görülebiliyordu, duvarlar 10 m yükseklikte.

Tahliye?

Hastaneyle birlikte 4,5 ay hapishanede kaldım. Bazıları 14 yıldan beri orada. Daha önemli sorunları vardı çünkü uzun süre kalıyorlar. Yazışıyoruz.

Dava?

Devam ediyor. 7 Mayısta duruşmam var. Eğer beni mahkum ederlerse: bir basın açıklamasına katılmaktan 4 buçuk yıl yatacağım. Aynı durumda 8 kişiyiz, diğerleri bir ay fazla hapiste kaldılar çünkü onlardan bir ay sonra tutuklanmıştım. Bana arandığımı söylediler, bilmiyordum. Normal bir biçimde eve gidiyordum.

F  Tiplerini bilmeme rağmen böyle bir şiddet beklemiyordum. Mücadeleye devam ediyordum, bu soruna duyarlıyım, basın açıklamalarına katılıyordum. Mücadeleyi kırmak için, bizi tutukladılar ve bizden sonra kırk kişi kadar daha tutukladılar.

Şimdi?

Çıkınca 3 gün uyuyamadım, tutuklanmaktan korkuyordum ama mücadeleye devam edeceğim. Ölüm orucu yapanları destekliyorum ama yaşamak başka bir şey.

Gerçekten bizi teslim almak istiyorlar.

Eğer hapishanede bir emre uyarsan, her gün ilaveleri gelecektir. Sen eğildikçe aşağılamalar artıyor.

Proje?

Mücadelenin dışında hangi proje? F Tipine karşı mücadele ediyorum çünkü 122 şehit mücadele etti. Guantanamo’ya benziyor. Tecritin kalkmasından sonra başka haklar için mücadele edeceğim. Beş yıldır çalışmıyorum. F Tipi Hapishanelere karşı mücadele ediyorum. Çünkü F Tipi Hapishanelerden birinde yakın bir akrabamı kaybettim.

Bu beş yıldan önce, hayallerim vardı. Okulu bitirmek, evlenmek, çocuk sahibi olmak, çalışmak… ama bu sorun önemli ve açlık, yoksulluk var. Tamamen mücadelenin içinde olmak istiyorum. Ailemin ölen bu kişisi ölüm orucunun 88. Şehidiydi, ailemden biriydi. Uzun yıllar hapiste kaldı ve sonra ölüm orucu yapmaya karar verdi.

Aile?

Babam yok ve annemle aram pek iyi değil. Hapisten sonra, beni mücadelemde desteklemiyor ama engel de olmuyor. Koşulları gördü. Bağlanan insanlar ölüyorlar ya da hapiste kalıyorlar ve bunu benim için istenmiyor.

Avrupalı heyetler geldikleri zaman, hapishane tutsakları seçiyor, onları bazı yanıtları vermeye zorluyor. Ve sonra Avrupa her şey iyi diyor.

5 Septembre 2008,

P. 29

La suite de l’observation 21 Kemal AYDIN (homme) rencontré a’ TUAD Corinne et Evelyn

Mektupları da yok ediyorlar, gazete ve dergileri vermiyorlar.

Tüm F Tipi hapishaneler farklılar. Sincan’da kurallar kitabı yok, bizim var. Kurallar hep keyfi.

Benimle aynı dosyadan yargılanan bir tutuklu mahkemeye getirilmedi, ben getirildim.

F Tipi hapishaneler hafızayı da bozuyorlar. Daha önce görüşmüş olduğumuzu söyleyen bir kişiyi tanımadım.

Hapishane hesabımda biraz para vardı ve çıktığım zaman hücre arkadaşıma verme hakkım yoktu. İstemediler. Ortak yaşamı kırmak istiyorlar, diğerleri için para vermeyi kabul etmiyorlar.

Maddi bile olsa direk bağlar yok. Örneğin bir hapishanede, renkli zarfa izin veriliyor, bir diğerinde verilmiyor. Renkli kalemler için de aynı şey.

Kırmızı, sarı, yeşil ve koyu mavi renkleri yasak. Bir bayan bir tutsağa hediye olarak bir kolye gönderdi, hapishane müdürü ona vermeyi reddetti ve şöyle dedi: “sen kadın değilsin, kolyeyi ne yapacaksın?”

Görüşme

22. Behçet DENİZ (erkek) TUAD’da görüşüldü, Corinne ve Evelyn

1976 da, Bitlis’de doğdu. Kürt;

21. Kemal AYDIN (erkek) TUAD’DA görüşüldü, Corinne ve Evelyn, 1961 de, Mardin’de doğdu. Kürt. Dosyası Avrupa Insan Hakları Mahkemesinde

22. hapse girmeden önce sağlığım iyiydi, bir ailem vardı, özgürlük ve düşüncelerimiz yüzünden suçlandık. 1995 te yakalandığım zaman 30 gün göz altında kaldım, 22 günü Kürdistan’da ve 7 günü İstanbul’daydı.

İşkence gördüm.

25 polis ona aynı anda soru soruyor, durmadan dövülüyor: sırtına ek bir ağırlık asılarak Filistin askısına asılıyor, araba tekerleği, ayak parmaklarına, penisine, parmaklarına, göğsüne, ağzına…  elektrik veriliyor… Bilmediği bir cisimle sırtına vuruluyor ve sırtta kırıklar bırakıyor. Göz altısı boyunca hep gözleri bağlı kaldı.

16 farklı işkence gördüm. Bu 30 gün boyunca doktor görmedim. Kürdistan’da işkence daha şiddetli. İstanbul’da iki tip polis var: birinci tip PKK suçluları için, ikinci tip siyasi suçlular için. PKK lı olmakla suçlandım. Göz altından sonra, Adli Tıptan bir doktor gördüm.

23. Adli Tıp doktorları bize bakmıyorlar, bizi muayene etmiyorlar, “Ayakta durabiliyor musun? O zaman iyisin” diyorlar. Doktorlar işkence raporu yazmıyorlar çünkü o rapor AIHM’e gönderilebilir. Bunu doktora söyledim, ısrarım yüzünden polisler beni yeniden işkenceye götürdüler.

22. Savcıya gittim. O sırada DGM’de askeri yargıç vardı. Bu mahkeme 1980 de darbeyle kuruldu.

22. Başımıza gelenleri size anlatıyoruz ama diğerleri için ve arkadaşlarımız için hep aynı şeyler oluyor.

23. Yargıç insanların işkence altında imzaladıkları ifadelerine göre karar veriyor. Bir savcı ve 3 yargıç var.

2000 yılında, AB’ye girme sürecinde, başkanın davasında, askeri yargıç kaldırıldı çünkü AB askeri yargıcın kararlarını kabul etmiyordu. AB için Türk Devleti DGM’yi kaldırdı ve Organize Suçlar İçin Ağır Ceza Mahkemesini kurdu. Yalnız ismi değişti. Yargıçları, kurallar, mantık aynı.

Uzun süreden beri davam devam ediyor.

Biz de ölüm orucu yaptık ama bu sağlığa zararlı ve iyi bir yöntem  değil ve 1984 De bırakmaya karar verdik. Ama sol devam ediyor, bizde yalnız açlık grevi yapılıyor.

21. Kemal AYDIN (erkek) TUAD’da görüşüldü, Corinne ve Evelyn

Yaşadığını hesaba katarak bu girişimi anlıyor: 5. Günden beri kendini yakabilir!  122 şehit benim gibi gençlerin F Tipi hapishanelere gitmelerini önlemek için ölüm orucu yaptılar.

Devlet dışarıda kendisine karşı olanları öldürüyor ve yakaladıklarını da psikolojik olarak öldürmek için hapse koyuyor.

Bu ülkede çok işsizlik ve yoksulluk var ve devlet kendisine karşı olan insanları öldürmek için F Tipi hapishaneleri kurmak için çok para harcadı.

İlişkiler?

Arkadaşlarla ilişkiler çıktıktan sonra iyileşti. Hücrede 3 kişiydik. Bir adam bana 5 gün boyunca yaşamını anlattı , konuşmak için konu yok ve çıkılınca, diğerleriyle ilişki özlemi oluyor. Diğerlerine karşı, ilişkilere şeyleri kırmamak için daha  dikkatli oluyorsun.

Önce, şiirler, öyküler yazmayı düşünmezdim. Hapishanede vakit geçirmek için denedim. 4 ay boyunca çok kitap okudum.

Gülüyor. Görüşme sırasında gittikçe daha gergin oluyor, kendiliğinden konuşuyor, bazı şeyleri mimiklerle anlatmak için ayağa kalkıyor.

İyi bir mirasımız var. Diğerleri şekit vermeden mücadele ettiler ve kazandılar, bize daha çok işkence yapacaklardı. Benim kişisel zaferim yok. Onların sayesinde biraz başardık.

Ben orada yalnızca 4 buçuk ay yaşadığım için, söyleyecek fazla bir şeyim yok, orada 16 yıl yaşayanların sizlere anlatacak daha çok şeyleri olacaktır.

Ziyaretlerde başka bir problem var, bir anne ya da baba ana dilinde konuştuğu zaman (Kürtçe ya da Arapça), gardiyanlar konuşmayı kesiyorlar ve tutsağı geri götürüyorlar.

Gardiyan seni revire götürdüğü zaman ve yolda başka bir tutsakla karşılaştığın zaman, saklamak için ve tutsakların birbirlerini görmemesi için gardiyanlar ceketlerini açıyorlar.

Siyasi tutsaklar ve adliler ayakkabılarıyla ayrılıyorlar. Siyasiler ayakkabısızlar. Tutsaklar bunu anlamak için ayaklara bakıyorlar. Ayakkabı aramasını protesto etmek için. Onların bize verdiklerinden başka bir şeyimiz yok. Bunu protesto etmek için giymiyoruz.

Her 15 günde bir gardiyanlarla kısmi arama var ve ayda bir kez de askerlerle arama var. Bu çok şiddetli oluyor, dolapları boşaltıyorlar, fotoğraflarımızı atıyorlar, kaymasın diye diktiğimiz çarşafları yırtıyorlar. Bize çöpü dışarı koyma emri veriyorlar, bu yapılmazsa, çöpü içeriye boşaltıyorlar…

Havalandırmada, uzunlamasına 11 adım atıyordum, çıkınca 11 adım atıyorum ve duvarı arıyorum!

18. Oğlum 1 mayıs 1998 den beri hapiste, davası bitti, ömür boyu hapse mahkum edildi. 1976 da doğdu ve Tip 1 diabet hastası. Normal olarak, günde dört kez ensülin alıyor.

Devletin hapishanelere saldırmasından sonra, sınırda bir ilin hapishanesine götürüldü (Edirne) sonra Kandıra F Tipi hapishaneye götürüldü.

Oğluma hastalığı yüzünden tahliye talebinde bulunmasını önerdim, reddetti. Ona rağmen ben yaptım, bana şöyle söylüyordu: “bu devletten hiçbir şey istemem!” talep sonuçsuz kaldı.

9 yıldan beri çok acı çekiyoruz, o da acı çekiyor. Ölüm orucu yaptı ve bizler eylemler yaptık, yolları kestik, sembolik mezarlar koyduk…onları kurtarmak için.

Devlet F Tipi hapishaneler yaptı ve Avrupa gibi, lüks hapishaneler dedi. Yalan! Bunlar işkence hapishaneleri. Bir Genelde kazandık (27.01.2008) ve uygulanmıyor.

Genelgenin uygulanması için zaman?

Göreceğiz.

18. Oğlunu görmeye gitmiş. Oğlu gardiyanların Genelgenin uygulanmayacağını ileri sürdüklerini söylemiş. Bizim yalan söyleyen Hükümete güvenimiz yok.

20. 2000 de, Adalet Bakanı F Tipi Hapishanelere nakilleri durduracağını açıkladı. Uzun süre görüşmeler yapıldı. Bir hafta sonra, hapishanelerde katliam yaptılar.

2 Eylül 08

S. 31

Meslek:

Yapı İşleri.

Bütün tutsakların görme sorunu var, benim de var. Kımıldayamıyorduk. Tüberküloz da var. Birçokları tüberkülozdan ölüyor. F Tipi hapishanelerde ışık 24 saat açık kalıyor. Hiç gün ışığı bulunmuyor. Hapishanede bir tek hücrede gün ışığı var ve bu TV de gösterilendir. TV de bu bizi güldürüyor, şöyle diyoruz: “TV bizden daha iyi görüyor.” Hükümet bunlara oda diyor, bunlar benim için tabuttur.

Çıktığı zaman Aile?

İkisi de aile ortamına alışamadıklarını yazıyorlar.

23. Çok sinirliyim, herkese ve her zaman tepki veriyorum. Hep endişeliyim ve aile her zaman anlamıyor. Bu problemlere neden oluyor.

22. Benim beş çocuğum var ve onlarla ne yapacağımı bilmiyorum. Aramızda bir diyalog eksikliği var. Bütün bu hapishane zamanından sonra onları tanımıyorum. Çocuklarıma size anlattığım gibi, büyük kızım benden çok uzaklaşmış, benim başıma gelenin onun da başına gelmesinden korkuyor. 16 Yaşındaki oğlumun polislere karşı hini var, dağlara gitmek istiyor. Polislere kızıyor.

Barış için ısrar ediyoruz ama çocuklarımızın büyük öfkesi var, onları tutamıyoruz.

Biz herkesin özgürce düşüncelerini ifade etmesini istiyoruz. Ama egemen sistem buna izin vermiyor. Ailelerimiz çok acı çektiler, her şeyimizi kaybettik, topraklarımız, köylerimizi, işlerimizi… Aileler büyük şehirlere geliyorlar ve kayboluyorlar ve eş (koca) 10 yıl hapiste kalınca, daha da zor oluyor. Onlar çok acı çektiler.

Hapiste çok acı çektim, Kızımın ve erkek kardeşimin dağda gerillada öldükleri haberini alınca çok üzüldüm.

Bizi dinlediğiniz için teşekkürler, sizden çok şey bekliyoruz.

Zehirlenen başkanımız için AB’den bir tepki bekliyoruz. Hapishanede 30 yıl kalabiliriz ama başkanımızın başına bir şey gelmesini istemiyoruz.

Çok acı çekiyoruz. Doktorlara güvenimiz yok, onların hapiste bize ne kadar kötü davrandıklarını gördük ve bunun çok daha kötüsünü başkanımıza yaparlar…

23. Başkan İsa gibi, adada yalnız. F Tipinde radyomuz var. O yalnızca Devlet kanallarını dinleyebiliyor. Haber yok ve hiçbir şey diyemiyor. Hiç kimse bu adada 3 yıldan fazla yaşamadı. İklimi çok nemli ve 8 yıldır orada yalnız yaşıyor. Türk, İran Devletleri serseriler! Biz ABD’yi fazla sevmiyoruz ve ama AB’den çok şey bekliyoruz, O bu insanlık utancı karşısında sessiz kalmamalı.

22. Benim çabuk birleşen devletler için bir sempatim yok ama insan hakları dernekleri için var.

23. F Tipleri yüzünden bende izler kaldı. Onlar insanı toplumsallığından soyuyorlar, bu da insanı hayvandan ayırandır, kimseyle konuşulamıyor. Üç ayda, unutuluyor. Sokrat bile Atina halkı uyuyor onu uyandırmak gerekir demiş. Onları değiştirmek için uyandırmak gerekir, sorular soruyor. Devlet devrimcileri Sokrat gibi görüyor. Bu yüzden, onları insanlıktan çıkarmak için F tiplerine koyuyor.

Ben 3 yıl F Tipinde kaldım.

Hafıza sorunlarım var. Örneğin, bazı yere gidiyorum ve ertesi gün oraya nasıl gittiğimi bilmiyorum. Bir şeyi buraya koyuyorum sonra onu nereye koyduğumu hatırlayamıyorum. Önce, bir kitap okuyordum ve anlatıyordum, şimdi hafızamda bir şey kalması için 10 kere okumam gerekiyor.

Telefon numaramı hatırlamıyorum, onu yazmam gerekiyor, adresim de aynı. Diğerleriyle konuşurken hemen öfkeleniyorum. Herkese karşı tepkiliyim, kimsenin yanına yaklaşamıyorum. İnsan kokusu duymak istemiyorum. Her uyandığımda hücre arkadaşlarımı arıyorum. Kendimi hapishanede zannediyorum. Kabuslar görüyorum ya da gardiyanların saldırdıklarını görüyorum. Geceleri bağırıyorum ve annem gelip uyandırıyor.

2000 de, birlikte hapisten çıktık ve birbirimizle ilişkideyiz. Aynı problemlerimiz var.            

3 Eylül 2008,

S. 32

22. Benim de hafıza problemlerim var. Demir bir kapı görünce kendimizi hapishanede hissediyoruz. Kabuslar görüyorum, kendimi F tipinde görüyorum. Kaçmaya çalışıyorum, kara bir tünelden çıkıyorum.

23. Gözlerim hasta. F Tipinde çok küçük bir hücrede kalıyorum. Havalandırma, gökyüzünü görmek için çok küçük, gözlerimi kırpıştırıyorum. Şimdi, hep gözümde siyah bir band var, artık gazete ve dergi okuyamıyorum.

Birçok kişi aynı anda konuşunca, sesleri ayırt etme  sorunum var. Ve yankı da yapıyor.

22. Kulaklarım uğulduyor. Hapishane beni doktora gönderdi ama 6 ay sonra ve oraya dönemedim. 19 Aralık 2000 saldırısında bütün tıbbi raporlarımı kaybettim.

23. Çıktığım zaman TIHV’e gittim, doktorlar bana analizleri yaptıracak olanakları olmadığını söylediler. Bana yalnızca sakinleştirici verdiler. Ailemin ekonomik durumu zayıf, tedavi olumuyor.

Sosyal güvenceleri yok.

Derneklerimizin ve bizim tedavi olanaklarımız yok.

Hapiste, Kürtler arasında Hepatit B çok yaygın. Su çok pisti, suda fareler, kedi ölüleri vardı.

22. Vitaminsizlik var ve şimdi diş etlerim çekiliyor.

23. F Tipinde hiçbir hakkın yok ve bütün isteklerin sana karşı bir işkence oluyor. Diyet yok, birisinin midesi hastaysa ve diyet yemeği istiyorsa, ona acılı yemekler veriyorlar.

Doktora gidemiyorsun çünkü hep cezalar var.

Bir kere davan bitince, hükümlüler artık avukatlarını göremiyorlar. Annelerimiz Kürtçe konuşunca iletişimi kesiyorlar. Kürtçe kitaplar ve elbiseler alma hakkımız yok. Türkü söylersen disiplin cezası alıyorsun.

22. Bir telefon kartı alırsan yakın akrabalarını 10 dakika konuşma için arayabiliyorsun.

Bir şey düşünce, kulaklarımda yankılar oluyor. Önce, Devlet hapishanelerde operasyonlar yapıyordu ve onlarca tutsağı öldürüyordu, saldırıyordu ve sonra birbirimize yardım ediyorduk, pansuman yapıyorduk. F Tipinde, Yavaş yavaş ölüyorsun, katliam yok ama yine de bizi öldürüyorlar…

Ölüm orucunda, 12 tutsak öldü, ölümü onlarla birlikte taşıdık. Ama F Tipinde birisi ölse kimse bilmiyor.

23. Başkalarını üzmek istemiyoruz ama başkalarının bilmesini istiyoruz.

Bir bayanla ikinci görüşme No: 23 Filiz GULKOKUER(bayan) Anne-Marie ve Claude’la daha önce görüşmüş. Yaşam Evi’nde Corinne ve Evelyn’le görüşüyor.

C ve AM G tarafından daha önce görülmüş.

24. Son görüşmede hastalığımı anlattım, tedavimi nasıl engellediklerini, hastalığımı hapishanede nasıl yaşadığımı anlattım. Sonra, onlara 19 Aralık 2000 saldırısını nasıl yaşadığımı anlattım. Hapishanede de saldırıya uğrandı. Saldırı sırasında, sonuna kadar ellerimden ve ayaklarımdan yatağa zincirlenmiştim. Diğerlerini getirdiklerinde yanıklar ve yaralılar vardı.

CA ve AMG’yle karşılaştığım zaman kısa süre önce çıkmıştım, ama ondan beri toplumsal uyum, diğerleriyle konuşma, örneğin bilgisayar kullanma zorluklarım var.

Yakın arkadaşlarımla sorunlarım yok ama ailemle arada mesafe var. Sıradan ilişkilerde de zorluklarım var. Nasıl tepki vereceğimi bilmiyorum…; Zamanla düzelecek…

Kendimi iyi hissediyorum, diğerlerinden daha iyi hissediyorum.

Gazeteci olmayı sürdürüyorum, eski mesleğime geri döndüm ama eski gazetecilikle bugünün gazeteciliği arasında fark var.

CA ve AMG ile görüşme yapıldı ve söyleme katılmakta zorlanmıştım, şimdi burada kendimi daha rahat hissediyorum. Kalabalık yerlerde kendimi iyi hissetmiyorum. Agorafobi.

GÖZLEM 39 Bayan Filiz GÜLKOKUER Claude A. Anne-Marie C.

Bu kişi 1966 da, Mersin’de doğdu.

Mücadelesi:

Ergenlik çağından beri devrimcidir. Devrimci olarak belirttiği bir gazetenin muhabiri. Solun bir üyesi.

İlk göz altıları 1992 ve 1993 te başlamış.

Hiçbir zaman yılmadığını ve gazetecilik işini ve mücadelesini sürdürdüğünü açıklamıyor. Gönüllü, çalışmalarında çok aktif görünüyor.

Uğradığı şiddet iddiaları:

1997 de, bir haftalık göz altısı sırasında, işkenceye benzeyen şiddete uğradı. Elektrik, cinsel taciz, dövüldü ve aşağılandı. Direndi ve 18 yıl hapis cezasına mahkum oldu. 9,5 yıl hapiste kaldı. Bu kişi 16 ekim 2006 da hapisten çıktı. Bizim incelememiz çıkışından bir yıl sonra oluyor.

Çocukluğundan beri bir sağlık problemi olduğunu belirtelim. Talasemi’si  (Akdeniz Anemisi) var. Söz konusu olan Alyuvar hastalığı. En sık görülen belirtisi anemi (kansızlık).

Hapiste kaldığı süre boyunca bu hastalık hiçbir zaman tedavi edilmemiş. Sağlık sorunu konusunda hapishaneyi bilgilendirmiş.

Önce ADANA sonra ANKARA hapishanesinde kalmış. F Tipi tecrit hücresine konmuş. Gittiği son hapishane, eylül 2000 de, GEBZE.

Hapisteyken polisin saldırısına uğramış. Bu operasyonda on tutsak katledilmiş.

Hassas bir sağlığı var. Hapishanelerdeki tedaviyle ilgili bir görünüm sunuyor “muayeneler sırasında askerler yanımızda kalıyorlardı ve doktora söyleyebildiklerimizi kontrol ediyorlardı”. Bu uygulama iyi biliyoruz ki tıp etiğine aykırıdır. Türkiye’nin anlaşmalarıyla da çelişkilidir.

O hiçbir zaman tıbbi aftan yararlanmadı.

Şimdiki zarar:

O gün post travmatik stres sendromundan rahatsız. “Flashs-backs” tipinde travmatik bulanık anılar belirtiyor. Anksiyete yüksek.

Ağır uyku bozuklukları var. Yaşadığı şiddet sahnelerinin tekrar yaşanmasıyla uyanıyor.

Bu kişi aynı şekilde duyumsal bozukluklar da belirtiyor. Aşırı bir uyanıklık not ediyoruz, bu paranoyak boyutlu tepkileri doğurabilir.

Bir duyarlılıkla birlikte aşırı heyecanlılık saptıyoruz. Bu eski tutsağın üstün fikirleri var, bunlar şimdiki psişik etkinliğine bağlanıyorlar. Psiko travma kistleşmiş kalıyor, bu kişinin bir şey yapma kapasitelerini donduruyor.

Uygun tedavilerden yararlanmıyor.  

Görüşme No:24 ve 26 Cem (erkek)  TUYAB’da görüşüldü ve Haydar (erkek) TUYAB’da görüşüldü Corinne ve Evelyn

Üç haftadan beri hapishaneden çıkmış, Orada üç kişilik bir hücreyi diğerleriyle paylaşmış.

25.

1977 de İstanbul’da doğdu. 7 yıl ve 10 ay hapiste kalmış, 25 günden beri çıkmış.

1999 Mayısında tutuklanmış. Büyük koğuşlar olan Ümraniye Hapishanesinde bir buçuk yıl kalmış, orada işkence görmemiş;

Göz altı?

7 Gün işkence görmüş. Beni sokakta döverek yakaladılar ve beni polise, Terörle Mücadele Dairesine götürdüler. Orada, işkence sistematiktir: iki dolap arasında bir odun var. Beni oraya asarak Filistin askısı yaptılar. Bu kasların kangrenine kadar gidiyor, sonra işkenceciler masaj yapıyor ve seni tekrar asıyorlar. Sen asılıyken işkenceciler senin bir daha hiçbir zaman erkek olamayacağını söyleyerek hayalarını buruyorlar. Bu aynı zamanda psikolojik işkence.

Sonra, ters yönde asıldığın için, çok ısınıyorsun ve beni tazyikli soğuk suyun altına koyuyorlardı ve beni cereyanda bırakıyorlardı.

Sonra çıplak bir buz yatağının üzerine kondum. Donana kadar bacaklarımın arasına buz koydular ve sonra beni sobanın önüne koyuyorlardı, sonra yine buzun üstüne, sonra yine sobanın yanına bu birçok kez devam ediyordu.

Hep gözlerim bantla kapalıydı.

Açlık grevi yapıyordum ve bunu kırmak için bana zorla meyve suyu içiriyorlardı.

Başımı zorla sigara dumanıyla dolu plastik poşetin içine sokuyorlardı. Bu işkenceler 7 gün boyunca yinelendiler. Elektrik işkencesi görmedim. Onlara bilgi vermeyi reddettim, Düzenledikleri sahte raporu imzalamayı reddettim. Terörle Mücadele Şubesi yakaladığı herkese bütün bu işkenceleri yapıyor, bu sistematiktir.

Aynı işkenceciler işkencede bir sendikacıyı öldürdüler, beni ölümle tehdit ettiler “diğeri gibi seni de öldürürüz” dediler.

Gözlerim bantlı bir odaya kondum ve beni durmadan dövüyorlardı. Yargıç önünde, işkenceyi bildirdim ama hesaba katmadılar.

Dördüncü gün, Hastaneye götürüldüm, bir bacağım çok ağrıyordu ama doktor polislerin huzurunda muayene yapmayı reddetti, polisler de istemedi. Midem de ağrıyordu, beni muayene etmeyi reddetti;

Tedavi edilmedim. Bir doktorla direk konuşamıyorsun, yalnızca polisle konuşabiliyorsun ve onlar ona söylüyorlar ve polisler doktora cevap veriyorlar.

Hapishane?

İlki normal bir hapishaneydi, orada işkence görmedim. Havalandırmaya giderken askerler bize saldırıyorlardı, bizi dövüyorlardı, bu iki kere oluyordu. Hastanede, askerler muayene sırasında kalıyorlardı, biz buna karşı çıkıyorduk ve tedavi olamıyorduk. Ve Devlet 19 Aralık 2000 de operasyon yaptı ve F Tipi Hapishaneye götürüldük. Orada F Tipi hücrede 7 yıl kaldım.

1996 da, tutsaklar ölüm orucu yaptılar ve kamu oyu için mücadele ettiler, Devlet F Tipi hücreleri açamadı. Bu ölüm orucunda 12 şehit vardı.

F Tiplerinden önce, büyük koğuşlar vardı, 30 – 40 kişi orada bir arada yaşıyordu ve birlikte örgütleniyordu. Birlikte spor, moral etkinlikleri yapılıyordu. Birlikte yemek hazırlanıyordu. Aramızda ekonomik bir dayanışma vardı, giysilerimiz içinde, eşyalarımızı paylaşıyorduk. Dayanışmayı kırmak ve bizi tecrit etmek için Devlet F Tipi hapishaneleri yaptı.

Bu tutsakların düşüncelerine bir saldırıdır muhalifler üzerinde baskıdır.

Kız kardeşim de hapisteydi. Bazen birbirimizi görüyorduk, F Tiplerinden sonra, birbirimizi artık göremiyorduk.

O da benimle aynı zamanda çıktı.   

5 Septembre 2008,

P. 34

La suite de l’Observation No.25 (Haydar)

F Tiplerini kabul etmedik, orada tek kişilik  ya da üç kişilik hücreler var, Toplu yaşamdan kopuğuz. Almanya’daki hapishaneler gibi, seni tüm toplumsal özelliklerinden soymak istiyorlar, seni zayıf ve korkak yapmak istiyorlar. O dönemin Başbakanı şunları söyledi: “Uluslar arası Para Fonunun istediklerini karşılamak için F Tipilerini yapmamız gerekiyordu.” F Tiplerinin yapılmasından önce insanlar eğitim için, insan hakları için, kadın hakları için, sendikal haklar için mücadele ediyorlardı. Katliam sırasında 28 tutsağı öldürdüler, bunu televizyonda gösterdiler, insanları korkuttular, Bu genel olarak haklar için mücadelede bir kayıptır.

Bir diktatörlük sistemi sürüyor.

Bu F Tipi hapishanelerden önce, hapishanelerde tutsaklara saldırılıyordu, örneğin 16.09.98 de, Devlet ateşli silahlarla ve gazla 10 tane tutsağı öldürdü, hayatta kalanları da banyoda işkence ederek öldürdüler. Ankara Ulucanlar Hapishanesinde bilinir bu katliam. Biz aileler tarafından morgta çekilen katliam fotoğraflarını bulabiliriz, onları size verebiliriz.

Bu katliama yakın başka bir hapishanede başka bir katliam var, bir tutsak burada yıkıntılar arasında kolunu kaybetti ve kol bir köpeğin ağzında bulundu. Devlet bu kişiye tazminat ödemeye mahkum oldu.

Aile ilişkisi?

Evet. Ailem beni görmeye geliyordu, İstanbul’da, hapishaneye yakın oturuyor.

Birçok katliamdan sonra, F Tipleri açıldı, Birçok kişi açılmalarına karşı mücadele etti. Askıya aldılar ve sonra 19.12.2000 katliamından sonra oldu.

Operasyon sırasında, sabah saat beşte çığlıklarla uyandık, benim yanımda ölen ve yaralanan kişilere tanık oldum. Şiddeti yaşadık, bir arkadaş 4 parmağını kaybetti, kafasında kurşun vardı, öldü. Acı çekiyorsun, korkuyorsun, öfkeleniyorsun…  kimyasal bombalar da vardı, ciğerlerimiz patlıyordu sanki, askerler tarafından dövüldük: korku, nefret, acı, birçok duygu bir arada yaşanıyordu.

Ben yalnızca gazla yaralanmıştım, darbe izlerimiz vardı, ama bunlar sayılmıyor. Nasıl ki arkadaşlarınla birliktesin, olayı daha kolay yaşayabiliyorsun, birlikte mücadele ediyoruz, gülümsemeyle morali yükseltiyoruz.

Kan kaybeden yaralı tutsaklar ambulansta bile dövüldüler…

Bizi nakil için sırtımızdan kelepçelediler kelepçeler çok küçüktü, bileklerimde sarı şişlikler vardı, çok sıkıydılar… Askerler onları gevşetmeyi kabul etmiyorlardı. Bazıları acıdan ağlıyordu.

Geldiğimizde, askerler kelepçelerin anahtarlarını bulamadılar ve çekiçle kırdılar.

F Tipine gelişte, elbiselerimiz yırtılmıştı, gaz kokuyorduk. Bizi çırılçıplak soydular, kafamızı kazıdılar ve bize zorla istiklal marşını söyletmek istediler. 5 tutsak copla tecavüze uğradı. Bunlardan biri daha önce görüştüğümüz 19 un kardeşidir.

1 ya da 3 kişilik hücrelere konan 300, 350 kişiydik ve tüm tutsaklar açlık grevi ya da ölüm orucu yaptılar, çay, şekerli kahve içiliyordu açlık grevinde. Ben önce 40 gün yaptım sonra ara verdim ve 30 gün yaptım, toplam olarak aralarla 250 gün yaptım. Bizle askeri bir sistem oluşturmak istiyorlardı yani şef asker ilişkisi kurmak istiyorlardı. İlk dokuz ay, korkunç bir baskı vardı, gardiyanlar bize, bizi saymaları için ayakta durmayı emrediyorlardı (3 kişilik bir hücrede!), kabul etmiyorduk ve vahşice  dövülüyorduk. Bir tutsağı yere çarptılar ve başında travma oldu. Revire gitmesine izin  vermediler.

Bizi mahkemeye ya da dışarıya götürürken, ağız araması yapıyorlardı, bunu kabul etmezsek , ağır darbeler alıyorduk.

Arkadaşını seçemezsin, hatta kardeşini bile, eğer aynı hapishanedeyseniz, Gardiyanlar seçerler. Hücre aramalarında, her şeyi yere atıyorlardı. Bizi havalandırmaya koyuyorlardı, biz yokken arama yapıyorlardı, bizi sonradan suçlamak için bir şey koyup koymadıklarını  göremiyorduk.

Ziyaret?

Sınırlı, bir saat deniliyor ama üst aramasıyla birlikte, Konuşmak için az zaman kalıyor. Geçen yıla kadar, yalnızca yakın aileni görebiliyordun (baba, anne, kardeşler), şimdi tutsak üç arkadaş belirleyebiliyor.

Ziyaret sırasında, cam ve demir parmaklıklar var ve bütün iletişim telefonla konuştuğun için kaydediliyor.

İlaçlar, bu da başka bir işkence. Sana az veriliyor. Bir arkadaş ameliyat oldu, ilaçları satın alındı ve hapishane ona vermeyi reddetti ve hapishane kendisi almayı da reddediyor. Hapishaneler kontrol edilmiyor, onlar devlet görevlileri, onlara karşı şikayette bulunulamaz.

Davam 8 yıldan beri devam ediyor.

Tahliye?

Davam çok uzun sürdü, belki de ben istenen cezadan daha fazla hapis yattım. Birçok kişi bu durumda. Birçok kişi 10 yıl hapis yatıyor ve sonra suçsuz bulunuyor ve bu kişi yargıç ya da Devlet hakkında suç duyurusunda bulunamıyor.

İki tip hücre var. Tek kişilik ve üç kililik.

Üç kişilik iki katlı, birinci katta, banyo, tuvalet, mutfak için lavabo, bir dolap var. İkinci katta, üç yatak, üç dolap var. Burası yürünemeyecek kadar dar bir yer. Battaniyeler çok hafifler ve hep kayıyorlar. Yataklar çok kötü, tutsakların sırtı ağrıyor, Çok kötü çalışan küçük bir radyatör var. Kışın çok soğuk oluyor. Sık sık kaloriferler bozuluyor. Herkes üşütüyor. Kış günlerinde bütün gün yatakta battaniye altında kalıyoruz. Gereksinmelerimizi satın almak zorundayız. Eski hapishanelerde, süpürge, deterjan veriliyordu, şimdi verilmiyor.

F Tiplerinden önce, bütün gün sıcak su vereceklerine söz vermişlerdi, ama ancak haftada 2 saat sıcak su veriyorlar: pazartesi ve Perşembe: 1 saat. Eğer üç kişiyseniz, yıkanmak için ve çamaşırınızı yıkamak için 20 dakikanız var. Bu aramızda sorun yaratıyor, sinirleniliyor… Bazen sorunları biriktiriyoruz ve bir anda çıkıyorlar. Bize verilen su sud kostik olan kuyu suyu ve cilt sorunlarımız var ve saçlarımız da dökülüyor.

Kuyularda yeterli su olmayınca suyumuz akmıyor. İçmet için su satın almak zorundayız.

Yemeklerin miktarı az ve hep aynı, yağlı yemekler. Tutsakların 60-70 % i bağırsaklarından ve midelerinden rahatsızlar, ben pek değilim. Diyeti gerektiren hastalıkları olanların sağlıklarına uygun yemekler yok

26. (orada) Barsak problemi için diyet istedi ama ancak üç hafta dayanabildi, bir haftada 4 kilo verdi ve bir daha diyet yemek istemedi.

Çıkış?

Ailemle kalıyorum, tahliyemden 20 gün önce annemi kaybettim. Amcalarım yargıca annemin kanser olduğunu, yakında öleceğini söylediler ama yargıç annemi görebilmek için tahliyemi önceye almayı reddetti. Ailemim üyeleri mahkemeye kızdılar, sürekli bunu söylüyorlar. “Keşke annenin ölümünden önce çıkabilseydin” diyorlar. Kız kardeşim için de aynı şey geçerli. Ben onlarla birlikte yaşıyorum. Babam, kız kardeşim ve abim.

Annem iki yıldı hastaydı, kan tükürüyordu, bu beni bunaltıyordu. Orada, çıkışımdan beri birçok kişi gördüm. Kendimi nasıl hissettiğimi çok fazla bilmiyorum. Bunu düşünecek zamanım yok.

Meslek?

Üniversitenin Bilim Tarihi Bölümünün ikinci sınıfından ayrılmış. Şimdi haksızlıklara karşı ve haklar için mücadeleye devam etmek istiyorum.

Sonuçlar.

Doktora gidiyorum, B2 vitamini eksikliği var ve ciğerlerimde iltihap var. Tedavi görüyorum.

Psikolojik olarak, genelde iyiyim, bana bir psikoloğa gitmem önerildi ama gitmedim. İlişki sorunum yok, bu benim karakterim. Nefes sorunum oldu ama analizlerin sonuçlarını bekliyorum.

Görüşme sırasında, yerinde duramıyor, Akıcı olmayan ama kesik kesik olan hareketlerinde gerginlik var.

Görüşme N° 25 Bay Haydar

1974 de, Anadolu’nun merkezinde doğdu.

Orada hazır bulunanlar : Evelyn Granjon, psikiyatrist, Tercüman, Corinne Gal, psikolog.

No. 25 in hücre arkadaşı.

Görüşme sırasında bir kağıda bize okuyacağı notları aldı. Aşırı ağırbaşlı görünüyor.

Göz altı

İşkencede konuşmak, Psişik bir yıkım

1999 da yakalanıyor. «İşkencecilere taviz vermek zorunda kaldım ve bunun bende çok psikolojik sonuçları oldu”  İşkenceciye bir şey söylediğim için acı çektim, konuştuğum için kendimi parçalanmış hissettim. Bu yüzden içten yıkıldım.

Kendimi yeniden kırılmış taraflarımdan, tamamen direnememekten kırılmış taraflarımdan itibaren yeniden kurabildim. Yalnız son üç yıl direndim ve bu beni yeniden kurdu.

Hapishaneler katliamını da yaşadım, çok iyi direnen ve bana yardım eden insanlarla karşılaştım. Son yıllarda anladım ki işkencede konuşmak da işkencecilerin bir işkencesidir. Darbeden sonra insanları yılgınlaştırdılar ve yavaş yavaş mücadele etmeye başladık ve sonra 19 aralık katliamı oldu ve insanlar televizyon yüzünden hapse girmeye korkuyorlar… Şimdi, şimdi onların yılgınlıklarının bilincindeyim.”

F Tipinde 7 yıl hapis

« Hapishane İdaresi hapishane yılları boyunca hücre arkadaşımla iyi anlaşmamıza şaşırdı. Uzun yıllar üç kişi yaşamak zor, bazıları yalnız kalmayı ve diğerlerini yalnızca havalandırmada görmeyitercih ediyorlar. Üç kişilikte, hiçbir zaman yalnız kalamıyorsun, diğerlerinin hareketlerini, yürüme şeklini, yemek yerken çıkardığı sesleri vb. ezbere biliyorsun… Bu seni sinirlendiriyor!.  Bazıları tek kişilik hücreye gitmek istiyorlar. Yalnız olunca yalnız kendinle, ailenle ilgileniyorsun… yalnız yalnız kalma arzusu oluyor.»

« Bütün talepler dilekçe şeklinde olmak zorundalar ve hep de reddediliyorlar, bu gardiyanlara karşı nefreti yaratıyor.

Aramada eşyalarını yerlere attıkları zaman bağırıyorsun ama bunu yapmamak gerekir, bu seni dövmeleri için onları kışkırtıyor. Kendini tutmak da sende korkunç bir gerginlik oluşturuyor.

İletişim, ziyaret yasakları dövmekten daha kötü.

Şiddet ve dayak var. Eğer bir türkü söylersen iletişim cezası alıyorsun.

Şimdi daha az dayak ama daha çok ceza var ve yargıç senin tüm isteklerini reddediyor. Tek sosyal şeyler iletişim, posta ve ziyaret. Bunlardan men edilince sosyallikten men ediliyorsun.

İnfaz kanununda dilisplin cezaları var.

Siyasi tutsakların hakları aynı değil : gardiyana itaat edersen kütüphaneye gidebilirsin,ama siyasi tutsaklar için cezalar iletişim cezalarıdır.Cezalar her zaman toplumsal ilişkiyle ilgilidir.

Bugün Haydar

Bekar, Kendisine her zaman destekleyen ailesiyle birlikte yaşıyor.

« Ailem de devrimcidir ve bu ayakta kalmama yardımcı oldu..

İşçiydim, çalışıyordum.

Hapiste, sen, devrimci ve düşman var, bu çok açık. Çıkarken,daha bulanık, sistem, arkadaşlar, aile…Hapistekinden daha az açık. Marx’tan alıntı yapıyor: « Kendi egemen sitemini yaratmazsan, egemen sistem seni yaratır. »

Dostlarına bile güvenmeyeceksin diyen bir egemen sistem var. Bendeki başka bir taraf da bana mücadeleyi seçsem bile « mücadeleyi bırak ». Devrimcilerin tarafındayım ve beni kendi yanlarına çekmek istiyorlar. Ben kendi tarafımda kalmak için mücadele ediyorum yoksa, düşman tarafa geçeceğim ve orada yok olup gideceğim. Mücadele her zaman devam ediyor, diğer tarafa geçersem kaybolacağım. »

Sosyal uyum zorluğu

« Örneğin, eğer 7 yıl hapishanede kalırsan… Önce cep telefonu yoktu, İnternet yoktu… Tüm bunları yeni keşfediyorsun. Eski arkadaşlarınla karşılaşıyorsun ve her şeye yeniden başlaman gerekiyor. Çok yıllar kayboldu. »

Korku Sorunu

« Kalabalıktan korkuyorum, kalabalık olunca sıkılıyorum, kendimi tutamıyorum ve çıkıyorum, her şey bana doğru geliyor gibi görünüyor. »

Uyku Bozukluğu

Uykusuzluk çekiyorum, geceleri 2 – 3 saat uyuyorum. Hapistekiyle aynı sorunlarım var ama farkılı olarak.

Büyük Yorgunluk

Çok çabuk yoruluyorum.

Gerilim, stres yüzünden… Psikoloğa gitmeyi düşünüyorum ama henüz değil, yalnız fizik tedavisine gittim. Kalbim için egzersizler verdi.

Vücut Ağrıları

Boynum, sıtım ağrıyor.

Görüşme N°26 à Bay  Vefa SERDAR

1969 da, Gûrûn / Sivas’da doğdu.

Hazır bulunan kişiler: Evelyn Granjon , psikiyatrist, Tercüman, Corinne Gal, psikolog.

Gözaltı

Her çeşit işkenceyi gördüm, elektrik, dövme, haya burma, Filistin askısı…

Hapislik

93 te hapse kondum ve 2003 te çıktım, F Tipinde, iki yıl kaldım ; 3 kişilik hücrede ve 4,5 ay tek kişilik hücrede kaldım.

Hapishanede Ölüm Orucu

1996 da 69 günlük ölüm orucu yaptım ve bilincimi kaybedince beni hastaneye götürdüler. B1 vitamini almadan, yalnızca tuzlu ve şekerli su alıyorduk. 96 da, B1 siz çabuk ölünüyordu. Son beş gün kusmalarım vardı, artık hiçbir şey alamıyordum. Şeker de alıyordum.

Hapishaneler katliamında bir kolunu kaybetme

Kolumu (sağ) 19.12.2000 hapishaneler katliamında, Çanakkale hapishanesinde kaybettim. Koluma bir bomba düştü, 22/12 günü beni hastaneye götürdüler, katliamdan 3 gün sonra. Katliam 4 gün sürdü ; 19 aralıktan 22 aralığa kadar. Çapa Hastanesinde, beni tedavi etmeyi kabul etmediler çünkü tutuklu bölümü yoktu. Bomba parçalarını çıkardıkları ve bana yalnız pansuman yaptıkları Üniversite hastanesine geldim. 7,8 gün hiç kimseyi görmedim. Yıl başı günüydü, doktorlar nöbet tutuyorlardı ama kimse beni görmeye gelmedi.

Bomba parçalarını çıkaran doktor bana parmaklarımı hala oynattığıma göre kolumun kurtarılabileceğini söyledi ama bunu bu hastanede yapamazdıve başka bir hastaneye gönderildim. Kangreni farkettim,bunu söyledim ama kimse dinlemedi. Penisilinim yoktu, enfeksiyona karşı hiçbir şey yoktu.

İhmalden dolayı doktorlara dava açtım, takipsizlik kararı verildi. Davam Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde ve İstanbul’da süren başka bir davam var. Bu katliamın yapıldığı hapishanedeki personele karşı bir dava.

İş makinalarıyla yapılan katliama uğrayan, birçok ölü ve yaralı gören bir arkadaş da hastaneye götürüldü ve ona yaralıların hastane kapasitesinin üzerinde olduğu söylendi. O kişi de kolunu kaybetti.

Tedavim henüz bitmemişti ve sağlık durumuna rağmen beni hapishaneye götürdüler. Bana yalnızca pansuman yaptılar.

Bir hapishaneden diğerine gidiş, korkunç koşullar

Hep çok kötü fiziki durumda, Edirne F Tipi Hapishanesine götürüldüm.

Hapishane ring aracında, daha yaşlı bir tutuklu vardı, onu benim yanıma koydular ve bana dikkat etmesini, benden sakınmasını söylediler ama benim yalnızca bir kolum vardı ! Diğeri ise benim gibi 1996 da ölüm orucu yapmış politik bir tutukluydu. Isim olarak birbirimizi tanıyorduk.

Diğer arkadaş, güçlü kuvvetli olan yere düştü. Bana 19.12.2000 den beri epilepsi krizleri geçirdiğini haber vermişti. Çünkü altı kadının diri diri yakıldıklarını ve annelerinin bile onları tanıyamayacak hale geldiklerini görmüştü. Ben epilepsi için ne yapılır bilmiyordum, bağırdım ama askerler otobüsü durdurmadılar, sanki hiçbir şey olmamış gibi yollarına devam ediyorlardı. Yolda iki kere kriz geçirdi.

F Tipi Hapishaneye geliş: Tecrit, aşağılama ve cezalar.

Edirne’ye geldiğimizde, üst araması için bizi bir odaya koydular. Acı çektiğimi biliyorlardı ve bana çırılçıplak soyunma emri verdiler, kabul etmedim ve beni dövdüler ve zorla soydular.

Beni yeniden giyinmem için bıraktılar, hücreye getirdiler. Diğerinin bağırmalarını duydum, onu dövüyorlar mıydı yoksa kriz mi geçiriyordu bilemiyordum. Kapıya vurdum ama kimse gelmedi.

Ve sonra onu aynı hücreye getirdiler ve konuştuk.

Uyumak için soyunduğum zaman, diğeri kolumu gördü ve ağlamaya başladı. Hep yanan kadınları gördüğünü söyleyerek ağlıyordu.

Bizi ayırdılar, farklıbölümlere koydular.

Kendisini psikolog olarak tanıtan bir adam bizimle konuştu, bana sorular sordu : Son olarak hangi kitabı okudun ? Beni aynı kültür seviyesinde olanlarla aynı yere koymak için bu soruları sorduğunu söylüyordu gerçekte bu yalandı. Şimdi dedi psikolog, seni 3 kişilik mi yoksa 1 kişilik mi hücreye koyacağımıza karar vereceğiz. Yanıtladım : « Üç kişiliğe, kolum için ve arkadaşlarımla beraber olmak için ». Bana yer olmadığını söyledi ve beni tek kişilik hücreye koydular.

Benim diğer arkadaşım da yalnızdı, onu havalandırmada görüyordum. Havalandırmaya 8.30 dan 15.30 a kadar çıkıyorduk sonra yalnızdık.

Neden bu kadar erken havalandırmaya çıktığımızı sorduk ve gardiyanlar çabuk akşam oluyor diye yanıtladılar.

Kolumdan tuttular, « acıyor » dedim ve beni tutmak zorunda olduklarını söylediler, ama oradan kaçılamaz ki ! ben hücrelerin koridorundaydım.

İşleyişi iyi anlamamıştık ve yanımdaki kişi ekmek istedi, gardiyanlar yalnızca sabahları ekmek hakkı olduğunu söylediler.

Benim vardı, ona vermek istedim ama gardiyanlar karşı çıktılar. « Ekmeğini başkasına vermemelisin » dediler.

F Tipinin ilk gününde, birçok tutuklu hastaydı, sinir krizi geçiriyorlardı.Bağırıyorduk ama gardiyanlar üç saat geç geliyorlardı , hiçbir şey duymamış gibi yapıyorlardı oysa, bir türkü söylesek hemen geliyorlardı. Onlar « burada her şeyi biz düzenliyoruz. Ne olursa olsun değişiklik isteme hakkınız yok » diyorlardı.

Bir tutuklu kalp krizinden öldü ve gardiyanlar zamanında gelmediler.

Girişteki saldırıdan sonra,bir darbe almadım ama sürekli tehdit ediliyordum : « Bir gün yaptığını ödeyeceksin » diyorlardı.

Gardiyanlar 3 kişilik hücrelerde bizi saymak için aşağıya inmemizi istiyorlardı, karşı çıkınca bizi dövüyorlardı. Ölüm orucu yapan tutuklular aşağıya inmeleri için merdivenlerde sürükleniyorlardı.Ama direniş öyle büyüktü ki gardiyanlar bıraktılar.

Ben ölüm orucu yapan ve aşağıya inemeyen bir tutukluyla birlikte kalıyordum, aşağıya tuvalete gidemediği için ona şişe vermiştik. Gardiyanlar bu şişe için problemler yaratıyorlardı. Bize zorla yüksek sesle hoparlörlerden milliyetçi, faşist müzikler dinletiyorlardı ve zorunlu olarak bu müzikleri duyuyorduk, rahat yoktu.

Ben üçkişilik hücredeyken, radyoda yalnızca iki devlet kanalına izin vardı.

Şimdi, yeni çıkan bir arkadaşla karşılaştım, yöntemlerini değiştirmişler.

O bana dedi ki, bir tutukluyu hastaneye götürdükleri zaman dört kere ayakkabılarını arıyorlar, buna itiraz eden tutuklu askerler tarafından dövülüyor.

Hapishane kapısına kadar, gardiyanlar tarafından üç kez aranıyor ve kapıda bir asker ek bir arama daha dayatıyor.

Bu arkadaş askerlerin saldırısına uğruyor, diğerleri bunu duyuyorlar, protesto etmek için kapılara vuruyorlar ve gardiyanlar tüm tutukluları vahşice dövüyorlar, tutuklular ayrıca bir yıl boyunca iletişimden (mektup) men ve ziyaret yasağı alıyorlar. Oysa, kanun tutuklu/hükümlülerin en az üç ayda bir ziyaret edilmeleri gerektiğini söylüyor. Ailesi ziyarete geldiğinde bugün ziyaret günü değil diyorlar. Türkü söylerlerse ve slogan atarlarsa dispilin cezası alıyorlar.

Benim cezam yoktu.

Benim aldığım en büyük ceza : benim yazdığım bir mektubun imha edilmesi ve arkadaşlarımdan cümleleri tamamen silinmiş mektuplar almaktı. Bu çok büyük bir acıydır !

Bana üzüntü veriyordu, sevdiklerimize yazıyorduk sayfalar dolusu ve onlar, mektubu bize geri vermeden mrktubun imha edildi diyorlardı.Duygular iki kere yazılamaz, anlar farklıdır.

Sevdiklerimize mektup yazmak bir çocuk doğurmak gibidir ve onların imha edilmesi, yeni doğan bir bebeğin öldürülmesi gibidir. Ben bunları böyle yaşadım.

F Tipinin en büyük acısı iletişim cezası ve kitap sınırlamasıdır. Eğer araştırma yapmak, yazmak  istersek üç kitap sınırlaması var. Bir tutsağın kitaplarını alırsanız, umudu dışında her şeyini almış sayılırsınız.

Şimdi bunların hepsi yasal oldu. Yüksek sesle türkü söylemek yasak diyen bir madde var. Önce tüm bunlara gardiyanlar karar veriyordu ama şimdi kanunlar karar veriyor.

Yemek almayı reddedersen bir ceza alırsın… Eğer bir gardiyana cevap vermezsen, ceza alıyorsun. Bu yasal oldu.

Onları okumuyorlar ama saklıyorlar.

Hapiste, mektupların tüm paragraflarını karalıyorlar ve onlarda yazılı olana bakınca, bunların devrimci kelimeler  olmadıkları görülüyor.

Dava

Mahkum eden davam bitti, cezamı bitirdim, yasadışı bir partinin üyesi olmaktan 9,5 yıl hapis yattım.

Bugün Vefa

Birkaç gün ailemin yanında kaldım ve merkezde faaliyetlerime döndüm. Hapiste kalanlara şöyle söylüyorum : « yarım sizinle kalıyor » ve onlara seslerini dışarda duyurmak için söz verdim ve yaptığım da budur.

Aracılığı esas olarak sanatsal olan bir sernekte iyice yerleşmiş.

Dernek 2001 den beri yıllardır sanat alanında mücadele ediyor, kurucularından birisi ölüm orucunda öldü, şehit düştü.

Sanat mücadelesi hapishaneler için mücadeleye bağlıdır, sanat için micadelenin bedeli ağırdır çünkü sanat devrimcidir. Mücadele ediyoruz, umudumuz mücadelededir ve amacımız sanattır. Biz Brecht, Aragon, Eluard gibi mücadele ediyoruz…

Birçok kez devlet bizi kapattı ama her seferinde yeniden açtık. Adana’da, İzmir’de, İstanbul’un üç gecekondu semtinde, işçilerin semtinde şubelerimiz var. Dergi çıkarıyoruz : «Mücadele Birliği » Dergi Türkiye Komünist Leninist Partisine bağlı bir mücadele yürütüyor.

Ne yazık ki söylemek zorundayım ama F Tipi Hapishaneler Avrupa Heyetlerinin onayından sonra açıldı.Türk Devleti ABD ve Avrupa’nın desteği olmadan bu büyük 19.12.2000 katliamını yapmaya cesaret edemezdi.

Katliam sıeasında, bütün mektuplarımı,fotoğraflarımı, şiirlerimi, şarkılarımı yok ettiler… Radyodan dinlediğim 324 şarkıyı yazmıştım. Ve defterimi yok ettiler. Tüm tarihimizi yok ettiler.

İki yıl önce, bir tutsak ölüm orucu yapıyordu ve onun için sokakta bir yürüyüş yapıldı ve polis tarafından saldırıldı. Cop darbelerinden ciğerlerimde problemlerim var. Ben protez kullanıyorum, polisler kolumu büktüler…

Birçok yabancı doktor gördüm ama iyi sonuçlar elde etmedik ve Hükümetimizin üzerinde baskı hissetmedim.

Şimdi, son ölüm orucundan sonra, bir Genelge yayınladılar ama uygulanmıyor. Ama yalnızca birbirleriyle görüşebilmek sorunu değil, sistemin korkunç bir ceza sistemi de var.

Şimdi Kürdistan’da, Hükümet birçok katlı M Tipi hapsihaneler yapıyor. Bu hapishaneler Guantanamo gibi siyasi tutuklular için tehlikelidirler.

İğrenç olarak yargıladığı Kürtlerin başkanının adadaki tutulma koşullarını da anımsatıyor.

Fransız edebiyatını çok seviyor, hem de büyük bir Piaf hayranı…

Bize Türk şairi Nazım Hikmeti tavsiye ediyor. Ve Şiirlerinde birisini özellikle « Hapiste Yatacak Olana ».

Bir Bayan n° 27. Bayan BASAK bayan TUYAB’da görüşüldü, Evelyn et Bertrand

32 yaşında.  1975 de doğdu. Ankara’lı

Orada bulunan kişiler , Evelyn Granjon, psikiatrist, tercüman, Corinne Gal, psikolog

6 yıl hapiste kalmış,  6 yıl önce çıkmış.

Astronomi sınavına girdi.

Mizahla şöyle dedi : « ben genç kaldım çünkü hapishanede güneş ışığı almıyordum.»

1992 de öğrenimime başladım. 1995 de yarıda kestim.

Tutuklanma

Tutuklanmamdan yalnızca bazı kırıntılar anımsıyorum. Benim grubumla ilgili genel bir operasyon vardı. Ben kız kardeşimdeydim. Polis onun için geldi ama o hamileydi, polis beni götürdü. (Kız kardeşim daha sonra tutuklanacaktı ve serbest bırakılmadan önce iki kere hapiste kalacaktı).

Küçük kız kardeşim de bir basın açıklamasına katılmaktan tutuklandı : 4 ay hapiste kaldı ((basın açıklamaları düzenlemek gittikçe daha zor oluyor).

Gözaltı

Sorgu sırasında 3 gün işkence gördüm. « Senin adın ne ? » diye sürekli soruyorlardı, sonra tazyikli su sıkıp sonra da dövüyorlardı.

Yargıç bana sorgu sırasında neden hiçbir şey söylemediğimi sordu ve « bu senin militan olduğunu kanıtlıyor » dedi.

Altı yıl hapis

Ankara’da mahkemem bir buçuk yıl sürdü. Yargıtay yalnızca 3 ya da 4 kişinin durumunu değiştirdi. (Kanser olan bir tutuklu serbest bırakılmamıştı. Sonra ailesi bunu çıkarttı ve Avrupa’da öldü). Hapishaneye girer girmez slogan attım ve dövüldüm.

Üç hapishanede kaldım : Ulucanlar 10/11/95 den  26/09/1999 kadar, sonra, Nigde ve temmuz 2001 de tahliyemden önce bir ay  Gebze’de kaldım.

Sağlık sorunlarım vardı. Beni muayeneye götürmüyorlardı. Götürüldüğüm durumlarda da, asker yanımda duruyordu ve kelepçelerim sımsıkı duruyordu. Askerlerin seçilmiş olduklarını düşünüyorum. Kürdistandan geliyorlardı, psikolojik problemleri vardı. Her bahanede bizi dövüyorlardı. Beni elleriyle dövüyorlardı.

Bazen jinekoloğa gitmemiz gerekiyordu ama hep kelepçeli ve asker yanımızdaydı. Biz buna karşı çıkıyorduk ve o zaman bizi dövüyorlardı.

Genelde, askerler dış güvenlikten sorumlular. Bununla birlikte, bir gün, asker, bir tutuklunun ismini listeden silmiş, o bir daha hasteneye gidemedi..

Açlık grevinden ölüm orucuna

2001 de açlık grevine başladım. Protesto etmek için ölüm orucuna başladım. O zaman, tecrit hücresinde değildim. Ulucanlar F Tipi hapishane değildi ama tek kişilik hücreler vardı.

26/09/1999 tarihindeki Ulucanlar katliamında, 10 tutsağı öldürdüler. Önceden bir ay açlık grevi yapmıştım sonra  19/12/2000 den önce ölüm orucu yaptım.

5 gün B1 aldım. Yetkililer bizim normal bir şekilde yediğimizi söylüyorlardı. Bunu protesto etmek için B1 almayı reddettik. Ölüm orucu 90 gün sürdü.

Askerler Niğde’ye saldırdılar. Açlık grevcileri hastaneye kaldırıldılar, orada bize zorla müdahale ettiler. Başımı çarptım ve bilincimi kaybettim, 6 gün komada kaldım.

Hiçbir şey anımsamıyorum. Annem karşı olmasına rağmen beni odadan zorla çıkardıklarını söyledi. Zorla müdahale serum ve B1 le yapıldı.

Olayların döneminde B1 kolay bulunmuyordu, onu aramak gerekiyordu.

Basak’ın bu günkü durumu

Sağlık nedeniyle serbest bırakıldım, beyinciğim zarar görmüştü (parmağıyla başının arka tarafını gösterdi).

Yorulunca çok güçlük çekiyorum. Uyku bozukluklarım var ama okuldaki eğitimim sayesinde uykumu düzenleyebiliyorum.

Hafıza sorunlarım var. Hafızam çok kısa. Bir psikoloğa gitmem tavsiye edildi, üç tartışmadan sonra ikna oldum.

Bu yaşamımı düzenledi.

İstanbul’da olunca ona gidiyorum. TIHV psikoterapiyi finanse ediyor.

Eğer sakat belgesi elde edersem babamın sağlık karnesinden yararlanamam.

n° 28 : BAYAN BINNAZ TUYAB’DA GÖRÜŞÜLDÜ.

33 yaşında, 1974 de doğdu, İstanbullu, ailesi altmışılı yıllarda Ölü Deniz’in bir ilinden gelmiş.

Hazır bulunanlar : Evelyn Granjon, psykiyatrist, tercüman, Bertrand, psykolog.

Binnaz hapisten 4 ay önce çıkmış, 8 yıl hapiste kalmış.

Tutuklama ve suçlamalar

Seçim günü yakalandım, bir erkek arkadaşla otobüs bekliyordumve birden polisler silahlarla geldiler bizi zorla arabalarınabindirdiler.

Daha önce de 2 kere tutuklanmıştım: 3 ay ve 5 ay. Yapmadığım olaylarla suçlanmıştım. Polis insanları suçlamak ve tutuklamak için bu dosyaları kullanıyor. Yakalanmamdan bir ay önce fototğrafım dolaşıyordu. Yargılanmamıştım.

Öğrenciyken göz altına alınmıştım. Yakalanmıştım çünkü Üniversiteye Giriş Haklarıyla ilgili bir protesto yapıyordum. Diğer öğrenciler hapse girdiler çünkü harçlara karşı çıkıyorlardı.

Sonra bir Anadolu ilinin valisine karşı bir suikast yapıldı ve beni bununla suçladılar.

Davam sırasında her zaman muhalif devrimci düşüncelerimi savundum. Davam hep devam ediyor.

Ben Radyo- Tlelevizyon ve İletişim’de okuyordum. Tekrar eğitimime dönmek istiyorum.

Göz altı ve işkence

Üç kere göz altı yaşadım. (11 gün, 8 gün ve 10 gün) ve her defasında işkence gördüm.

İlk önce işkenceciler vücudu yıpratmak istiyorlar sonra hakaretlerle insan psikolojisine saldırıyorlar.

Hem Filistin hem normal askı, elektrik, tazyikli su işkencesi gördüm. Yüzüme ve ağzıma zorla pis su koyuyorlardı.

Cinsel tacize de uğradım. Bu ülkede bekaret sorunu çok önemlidir. Onun için de tecavüzle tehdit ediyorlar. Zorla bekaret kontrolü isteyebiliyorlar. Beni sürekli tehdit ediyorlardı : « hayatının sonuna geldin ». Beni korkutmak için sahte silah çekişi yapıyorlardı.

19 aralık 2000 deki Devlet tarafından yapılan hapishaneler katliamı.

1999 nisanında yakalandım ve 19/12/2000 e kadar Ümraniye hapishanesinde kaldım.
19/12/2000 de 4 arkadaşımı kaybettim. Karda ???? hapishanesine götürüldüm. Bacaklarıma düşen bir bpmbayla yaralanmıştım (yanmıştım). Çok zaman sonra hapishanedeyken ameliyat oldum.Biz 3 yaralı kadındık. Doktorlar bizi muayene etmeden önce çok zaman geçirdiler ve sonunda, bir operasyon tavsiye ettiler. Hapishane İdaresi korktu ve bizi hastaneye gönderdi.

Çok kötü koşullarda ameliyat olduk : odalarımız hastanenin bir ucunda tecrit olmuştu, morgun yanındaydı ve sürekli ağlayan yaslı insanlar vardı. Birçok asker ve sivil polis vardı.

Bir gün ameliyat edilen bir kız çıplak, yalnızca çarşafa sarılı olarak getirildi. Biz yatağımızdan onu giydirmek için çok çaba harcadık. Bu hep böyle oluyordu.

Eğer Tabip Odası Doktorları gelmeseydi ve yaralarımıza bakmasaydı ilhitaplar olurdu çünkü hapishane doktorları iyileştiğimizi söylüyorlardı.

Basın şöyle yazıyordu : kendi kendilerini yaktılar ve şimdi estetik ameliyat yaptırıyorlar. (Bacaklarını gösteriyor) estetik hiçbir şey yok.

Yaralar çok derindiler, Doku nakli yapıldı.

Açlık grevi yaptım. 2002 de B1 alarak 240 gün süren ölüm orucu yaptım.

Size 19/12/2000 hapishaneler katliamını anlatmak istiyorum. Dört gün boyunca üstümüze kimyasal bombalar yağdı, biz kendimizi yalnızca yataklarla koruyabildik. Devlet bize Devlet malına zarar vermekten dava açtı.

Dört günün sonunda, ağzımızda köpüklerler, titriyorduk. İçimizde organlarımızın şiştiğini hissediyorduk. Bu korkunçtu.

Gaz elbiseleri yakmadan cildimizi yakıyordu. İki tip gaz vardı, fosfor ve « hava gazı » :

Önceden çekilen cezadan daha az bir ceza mahkumiyeti olanaklı.

Yargıçlar beni çok fazla hapiste kaldığım için serbest bıraktılar ama davam bitmedi. Yattığım cezadan daha az cezaya mahkum edilebilirim.

Doktorların teşhisine göre, 399. Maddeye göre serbest bırakılmalıydım ama hapishane müdürü tedavi olmam için beni serbest bırakmayı kabul etmedi.

Dosyamı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gönderdim. Bu arada, hastaneye gittim ama sonuçları almadan serbest bırakıldım.

Bügün Binnaz

Bugün bizi takip etmeye ihtiyaçları yok, cep telefonlarını dinliyorlar. Hapisten çıkışımızdan sonra 5 yıl izlendik.

Uyku bozukluklarım yok ama çok çabuk yoruluyorum ve bu görülüyor.

Bende Ostéoporoz, kulaklarda uğultu var. Bu sorunlarla birlikte yaşamaya alışamadım.

Ölüm orucundan sonra, hastanede 4 ay ve komada 15 gün kaldıktan sonra, parmaklarımı tam kıvıramıyorum. Ağzımda ve dışında birçok yara var. Hastalıklar gitti ama izleri kaldı.

Ailemle birlikte yaşıyorum.

Universiteye kabul edildim, dönüşte yeniden eğitimime başlayabilirim.

Hapisteki bir erkek, kız kardeşi bize onu anlatıyor n° 29 : BOHAN TUYAB’da Görüşüldü. Evelyn et Bertrand

Bayan bize hasta erkek kardeşini anlatmak istiyor. Çok hasta başka bir tutuklunun da vasisi.

Erkek kardeşi 1999 da mahkum olmuş ve o zamandan beri tecrit hücresinde. İdam cezasına mahkum edilmiş sonra cezası ağırlaştırılmış müebbet hapse çevrilmiş. Hem yüksek tansiyonu hem de şekeri var. İkisi de ölüm orucundan sonra ortaya çıktılar. Erkek kardeşinin hareket etmesi, spor yapması gerekiyor. Ağırlaştırılmış hapse mahkum olarak, yalnızca günde bir saat havalandırmaya çıkabiliyor. Tansiyonu hep 20 den yüksek ve diyet düşürmüyor.

Hapishane İdaresi yalnızca iki kere diyet uygulaması yaptı. Hapishane kantininden yiyecekler seçebilmesi için bir dilekçe imzaladık. Üç kişilik bir hücre istedik çünkü hasta olduğu zaman kıpırdayamıyor.

Basın açıklamaları yaptık ama bizler terörist olarak görüldüğümüz için bize inanılmıyor. Buna karşın, bir Doktor kurumu bunu anlatırsa…

Hapishane doktorunun yerine dindar bir bayan gelmiş ve erkek hastalara bakmıyor çünkü ona göre erkeğe dokunmak günahmış !!!

Tabiki bu kötü niyetle yapılmış birşey…

Belki siz bu raporu bizim için de yapabilirsiniz

Hasta tutsakların tıbbi dosyalarına ulaşılamıyor.

Ben bile kendi dosyamda neler var bilmiyorum.

Ben F Tipi Hapishanelere « tabutluk » diyorum.

Raporunuzun etkilerini sabırsızlıkla bekliyoruz. Biraz acele ederseniz iyi olur !

Not : birbirini izleyen iki görüşmede, güvenlik nedeniyle cep telefonları bulunduğumuz odadan çıkarıldı.

Gözlem 30 : Madame X

Hazır bulunan kişiler : Evelyn Granjon, psıkıyatrıst, tercüman ,  Bertrand, psikolog.

19 yaşında, 1988 de. İstanbul’da doğmuş. Kürt şehri olan Dersim kökenli, ailesi Kürt.

Yakalanması.

Gebze M Tipi Hapishanesinde bir yıl kaldıktan sonra, beş ay önce çıktım.
Liseden diğerleriyle birlikte cıkarken (Lise ikinci sınıftaydım), beni çok keyfi bir biçimde yakaladılar. Lise öğrencileri derneğinin bir üyesiydim.

Göz Altı

Reşit olmadığım için iki gün göz altında kaldım. Dayanılması güçtü. Psikolojik baskı çok güçlüydü, bana hakaret ediyorlardı  – gözlerim bantla kapatılmıştı. –, aynı anda sordukları sorularla beni hırpalıyorlardı, arkamda durmuş konuşuyorlardı.

Bir gün çocuk bürosunda kaldım. Beni korkutmaya çalışıyorlardı, örneğin beni pencereden atacaklarmış gibi davranıyorlardı. Burada anlatmak istemedğim elle sarkıntılıklara uğradım.

Birkaç yıldan beri işkence daha az sistematik. Ama korkutuyor.

18 yaşını hapiste kutlamak

Beni ilk önce adlilerin olduğu Paşakapısı Hapishanesine gönderdiler. Burası kabustu. Konuşmak olanaksızdı, her zaman kavga vardı (Orada bir hafta kaldım).
Siyasi hapishane olan Gebze’ye gitmemi önlemeye çalıştılar. Ben israr ettim.

Bir kere oraya gittim mi, cennet gibiydi, etrafım arkadaşlarımla çevrilmişti, kendimi toparladım.

Tahliyeme kadar gardiyanların psikolojik baskısı devam etti: genel aramada, eşyalarımızı yere atıyorlardı, vücut araması yapıyorlardı, düşüncelerimize hakaret ediyorlardı. Gardiyanlar, onları izlememeleri için, onları yeni gelenlerden ayırıyorlardı.

Çok acı çektim : gardiyanların birden gelmesinden korkuyordum. Uyku bozukluklarından acı çekiyordum.

Ara sıra ailemi görüyordum ama bazı ziyaret yasaklarım da vardı. Bir disiplin cezasıaynı hücrenin tüm tutuklularına veriliyor.

Çok kilo verdim ve kilo alamıyorum.

Genç olduğum için serbest bırakıldım (hapishanede 18 yasına bastım). Mahkemem devam ediyor. Büyük olasılıkla hapishaneye döneceğim.

Bugün Zilan

Görme, uyku bozukluğu

Gözlerimde sorunlar vardı çünkü bütün duvarlar sarıydı. Çıkarken görme, uyku bozukluklarım ve uyum sorunlarım da vardı.

Çıktığım zaman göz altı kabusları görüyordum.

Öfke bozuklukları ve sosyal yeniden uyum sağlama zorluğu

Üç ay boyunca evden çıkamadım. Kimseyle görüşmüyordum. Yeniden tutuklanmaktan korkuyordum. Sabahları erken kalkarak, sabah kahvaltısının getirilmesini bekleyerek, hapishanedeki gibi zarfımı kapatmayarak kendimi hapishanede hissediyordum.
Bende hala psıkolojik rahatsızlıklar var ama daha az güçlüler.Dünyaya katlanamıyorum, çok gürültü var.

Göz altındayken polisler bizi sabah üçte uyandırıyorlardı ve şimdi bana dokunulduğu zaman sıçrıyorum.

Saldırgan oldum. Kitap okuyamıyorum, çıktığımdan beri tek bir roman okuyabildim, 3, 4 sayfa okuduktan sonra sıkılıyorum ve kitabı atıyorum. Önceden çok okuyordum, yazıyordum.

Eski arkadaşlarım değiştiğimi söylüyorlar : « Konuştuğumuz zaman bizidinlemiyorsun. Bir insan bir yılda nasıl bu kadar değişir ?! çok sinirli oldun. »

Psikoloğa gitmek istemiyorum.

Mücadeleyle uyumlu kişisel proje

Yeniden sınavlara girdim. Liseden diploma alıp, üniversiteye girişe hazırlandım. Bir gazetenin savaş muhabiri olmak istiyorum.

Umudumuzu koruyoruz, biz ölmedik.

Gözlem  31 : Bay X

Hazirbulunan kisiler : Evelyn Granjon, psikiyatrist, tercuman ,  Bertrand, psikolog

23 yasinda, 1984 te, Iran sinirindaki bir il olan Agri’da dogmus.

Bes ay once hapisten cikmis. Iki bucuk yil Tekirdag F Tipi Hapishanesinde tutuklu kalmis.

Istanbul yakinlarinda yakalandim. 3,5 gun goz altinda kaldim.

Prtide calisiyordum (DTP’de). Ailemle birlikte oturuyordum, aktif degildim. Polise gore birisi hakkimda ifade vermis. Yakalanmamdan sonra, savcinin karsisina cikarildim ve ifade olmadigini anladim ama gercekte arkadaslar iskence altinda belgeler imzalamislardi. Polis onlarin ifadelerine gore bir tutanak duzenlemisti.

Goz altim boyunca fiziki iskence degil ama psikolojik iskence gordum : basima cuval gecirdiler, nefes alamadim ve kustum. Yan taraftan gelen cigliklari duydum. Goz altindan cok etkilenmistim. Beni noroloji hastasi olan babami yakalamakla tehdit ediyorlardi. Bana soyle diyorlardi : « Hic kimse senin urada oldugunu bilmiyor, seni ormana goturecegiz ve oldurecegiz. »

Olum sahneleri.

Ilk iki gun ailem yakalandigimi bilmiyordu. Bir avukat istedim ama ancak ucngu gun bir avukatla gorusebildim.

Liseden ayrildim, lise ikideydim. Ve bir kafede calisiyordum.

Goz alti sirasinda  hic gorulmemis seyler yasaniyor. Simdi alistim.

Gebze’de ucuncu gun yargicin onune cikarildim. Gebze’de 24 saat kaldim sonra Tekirdag F Tipi hapishaneye goturuldum.

Gebze’de,  erkekler yoktu kadinlar vardi, bunun icin beni tekli hucreye koydular.

Beni illegal bir orgute uye olmakla sucladilar ve sonra onu birakmam icin herseyi yaptilar.

Tekrdag’da, 13 gun tek kisilik hucrede kaldim.

Psikologla ve sosyologla gorustum. Her ikisi de, PKK’llarin kaldiklari hucrelere gitmemem icin israr ettiler. Beni bagimsizlarin (politikayi birakanlarin) yanina koymak icin baski yapiyorlardi ve aksam beni onlarin yanina koydular.

Sonra, aile avukati PKK ‘li tutuklularla birlikte konmam icin dilekceler yazmami soyledi. Psikologa sunlari soyledim : « Beni onlarin yanina goturmezseniz kendimi yakarim! ». Sonunda istedigimi yaptilar. PKK ve DHKPC arasinda kavgalar vardi.

Her dilekceden sonra hapishane muduru benimle bazen sanki kucuk bir cocukla konusur gibi konusuyordu bazen de beni tehdit ediyordu. Ama ben isteklerimde diretiyordum. « Bagimsiz » uzun yillardir hapisteydi (muebbet hapisti), bana bircok sey anlatti : nasil iletisim kurulacagini, dlekcelerin nasil yazilacagini… Zaten hapishaneler, iskence vb. hakkinda cok kitap okumustum. Belki beni fiziksel olarak yok ettiler ama psikolojik olarak inancim cok gucluydu.
Bircok hastaligim var : gorme sorunmalrim var, sirtim agriyor, oturmakta zorlaniyorum.

Basim cok agriyor.

Hapishaneden once bir sinuzitim vardi, bu agirlasti ve migren oldu.

65 kg idim ve simdi 50 kiloyum.

Kabus gormuyorum ama sik sik hapiste biraktigim arkadaslarimi dusunuyorum. Kalkarken ve yatarken hapiste kalanlari dusunuyorum.

Ben ciktigimdan beri baski artti. Yoksun birakmalar artti (posta, aile ziyaretleri).

Gidilebilen ortak kullanim alanlari vardi (kutuphane) simdi alanlar sinirlandi. Iki bucuk yilda, disiplin cezalari yuzunden, ailemle yalnizca on kere gorusebildim. Gercekte, tecrit hucrelerini protesto etmek icin dilekceler yaziyordum, bunun icin 10 gun tecrit edildim.

Gardiyanlar ne zaman isterlerse o zaman corba getiriyorlardi ve bizi dovuyorlardi (ama beni degil) ve tutuklular dilekce yaziyorlardi.

Tahliye oldum ama devam eden iki mahkemem var.

Ikincisi yoklugumda, bir basin aciklamasi yuzunden acilmis.

Ciktigimdan beri, bu tutsakligin acisina ragmen, bu benim icin bir ronesansti simdi cok daha bilincli mucadele ediyorum, yalniz Kurtler icin degil ama Turkiye’nin ve Dunyanin tum ezilen halkari icin.

Mucadele etmek icin guc buldum. Bir parti icinde Kurt Gencligi icin mucadele ediyorum. Acidan soz etmek istemiyorum ama gercekte, bu bende benim birseylerimi ortaya cikardi. »kendi kendimi kesfettim ». Egemen sistemin beni asimile ettiginin farkina vardim. Kimligimi ariyorum, yasamima bir anlam vermeye calisiyorum.

Olaylari bu sekilde yasiyan yalniz ben degilim. Bir adam tesadufen militanlarla yakalanmisti. Hicbir sey bilmiyordu. Uyusturucu kullaniyordu, 10 gun benimle birlikte kaldi. PKK li arkadaslar kendisine yardim ettiler ve cikinca Kurdistan’a gitti ve bir parti yoneticisi oldu. Bu karsilasma benim icin cok anlamliydi. Kurt halki bugun kendisini cok yalniz hissediyor.

Sizinle gorustugume ve duyarliliginizi gordugume cok memnunum.

Gozlem 32 :  Bay X

Hazir bulunan kisiler : Evelyn Granjon, psikiatrist, tercuman ,  Bertrand, psikolog

Derneginde gorusuldu. 1982 de Mus’ta Tataragasi’nda dogdu. 25 yasinda, gorusmeye hazirlikli gelmis, bazi notIar almis, kolay konusuyor,biraz gergin.

Ilk goz altisi 1997 de, sonra iki tane daha var.PKK li olmakla suclaniyor.

Izmit’te dort yil hapiste kalmis.

Diplomasi yok, ilkokul 4. siniftan sonra okula gitmemis.

Babasi imam, « koy korucusu » olmayi kabul etmemis. Babasi ve ailesi kotu gorulmus.

K. bu yuzden koyunu terk etmis ve kent onu kendisine cekmis.

Yakalanmasindan once, disleri disinda, sagligi iyiymis.

Uc Gozalti :

- 1 haziran 1997 de, koyunde. 5 saat tutuluyor, yalnizca dovuluyor.

Uzerinde PKK icin yazilmis bir turkunun sozleri varmis. Onu daglardaki kardesinin dikkatine yeniden kopya etmis. Erkek kardesinin evi aranmis. Babasi yakalanmis ve oglunun turkuyu yeniden kopya ettigini aciklamis, oglu cevap vermis : « yalnizca yeniden kopya ettim ».

Yumruklarla ve tekmelerle dovulmus. Agir iskencelerle tehdit edilmis.

- 1 Mayis 2001 de, Kurt Hareketinin yasal partisi HADEP’in dergisini satarken yakalanmis, 8 saat tutulmus.

Ikinci goz altisinda, kendisi orada bulunmayan kuzeninin evinde bulunmus.

-          11 Kasim 2003 te, hapishaneye gitmeden once 4 gunluk goz altisi var.

Ucuncusunde, Baris icin bir yuruyuse katilmis, buna saldirilmis. Arabanin camlarini kiran fasistler saldirmis.

Onlari Imrali’ya foturecek baska bir yuruyus duzenlemisler.

Polis tarafindan takip ediliyor ve yakalaniyor.

O ve arkadasi Gebze karakoluna goturuluyorlar.

Karakolda basini dondurme yasagina ragmen camdan diger arkadaslarini goruyor. Orada saat 18.00 den sabahin 2.00 sine kadar kaliyor.

Ramazan donemidir, ona zorla bir kasik nohut yediriyorlar. Bundan igreniyor. Ou sungerli odaya goturuyorlar ama burasi onun cigliklar ve tetik bosaltmalari duymasini engellemiyor. O sonra molotof kokteyli atmakla suclaniyor. Avukat istiyor ama avukat gonderilmiyor.

Fiziki olarak degil ama Psikolojik olarak iskence goruyor.

Iskencecileri iyi adam kotu adan teknigini kullaniyorlar, K’ya gore «cellat ve papaz » teknigi.Diger iki arkadasi fiziki iskence goruyor, ozellikle copla cinsel iskence goruyorlar.

Ondan iddianameyi imzalamasi isteniyor, rahatsizlaniyor, dusunce « baskisi », dusuyor ve bayiliyor. Makina gibi imzaliyor.

O zaman Gebze Hapsihanesine gonderiliyor, 11 kisilik hucreye konuluyor. Orada 45 gun kaliyor sonra Kandira Hapishanesine getiriliyor, 12 gun tek kalacagi hucreye konuluyor. Orada ne gazete, ne radyo, ne TV, ne de havalandirmaya cikma var. Sonra 3 kisilik hucreye konuluyor.

K’ya gore hapisteki saglik durumu iyiydi.

Bununla birlikte, goz bozukluklari var, 1,5 numara gozluk takmak zorundadir. Disleri cekilmis, kulak yangisi, sinuziti, karin agriIari, isi sorunlari var ve dizleri agriyor. 4 – 5 kilo zayiflamis. Hicbir zaman muayene etmeden ilac veren doktorlara goruyor.

Hapiste ikince bir hayatta kalma mucadelesi var : Okumya ve yazmaya koyuluyor. Cikista, hapishanede hissettigi neseye olan bir duyarsizlikla uyum zorlugu hissediyor. Gercekten, psikolojik sorunlari yok ama sosyal iliski kurmakta zorlaniyor: « once cok sosyal bir insandim ». Ofkeli, heyecanli, yalni kalma ihtiyaci hissediyor.

« Ilgisiz ve duyarsiz oldum ». Kendisine biraz nese veren sey hapisteki arkadaslarina mektup yazmaktir. « Iki ay once ciktim. »

« Henuz, yeniden baslamadigim mucadeleme devam edecegim. Izmit’te gemi santiyesinde calisiyorum. »

DTP gencligiyle yeniden kismen iliski kurdu. Acik lisede yeniden egitimine basladi. Her zaman okumayi seviyor, okumak icin sabah 6.00 da kalkiyor, yasamin anlamini dusunmek icin uzun yuruyuslar yapiyor.

Evlilik, aile: « Allah Korusun ! Kendi ozgurlugumu ve kadininkini kaybetmekten korkuyorum. Esimi baska bir kolenin kolesi yapmaktan korkuyorum ! »

Gozlem 33 : Bayan X

Hazir bulunanlar : Evelyn Granjon, psikiatrist, tercuman ,  Bertrand, psikolog

Kendi derneginde gorusuldu. 1977 de Istanbul’da dogmus ama kokeni Siirt.

Hapse girmeden once ne calisiyordu ne de okuyordu. Bir yildir bir arkadasi vardi. Sakin, guleryuzlu, dokunakli, cok aci ceken bir kadinin agir bakisi var.

Dokuz bucuk yil hapiste kalmis ; 1998 haziranindan 2007 ekimine kadar : 5 bucuk yil Batman’da, Diyarbakir’a yakin ve 4 yil Gebze’de kalmis.

« Gebze’de bayanlar icin tecrit hucreleri yok ama diger hapishanelerde var ». O tecritle tehdit edildi. Batman’da yakalanarak 12 gun goz altinda kalmis. Katilmaya giderken yakalandigi halde gerillanin bir uyesi olmakla suclanmis.

Iki gun boyunca bombalanan bir koye giderken yakalaniyor. Arkadaslarindan uçu olduruluyor. Cok sayida asker tarafindan yakalandi, iskenceler karakoldan once basladi : gozleri baglandi, cirilciplak soyuldu, dovuldu, irmaga atildi, infaz etme tehditlerine ugradi, tacizlerle asagilandi. Fotografi cekildi ve basina dagitildi.

« Bir kere doktor gordum o da beni muayene etmedi». Bakirelik kontrolu istediler.

Bircok kisi onu linc etmek istedi. Savcinin onune iskencecisiyle birlikte cikarildi, gozleri bagli oldugu halde iskencesini sesinden tanidi. Iddianamesi zaten yazilmisti.

Ilk uc ay boyunca yikildi, olmek istiyordu, olen arkadaslarini dusunuyordu.

Fiziki ve psikolojik yikilmalarla bunlari asamiyordu. « Ben bircok kez olumu yasadim. »

« Saglik sorunlarim vardi ama neler olduklarini bilmiyorum : neyinin oldugu bilinmiyor ».

Jinekolojik muayeneler askerin yaninda yapiliyor. Hapisliginin sonunda askeri tecrit etmek icin bir paravan konmustu.

Doktor onu ciddiye almiyordu.

Asiri bicimde zayifladi ama onceki sagligina kavusamadi.

Hapishanede bircok kez hasta arkadaslari icin yardim cagirdi ama hicbir zaman gelen olmadi.

Sese ve isiga hassas. 8 ay boyunca 2,5 numara gozluk takti. Kansiz.

Tutuklularin 99% unun gastriti var.

Goguslerinde, beyinlerinde,yumurtaliklarinda kistler var. Bu oyle sik goruluyor ki, suyun icine bir madde koyup koymadiklarini soruyorlar kendi kendilerine.

Hafiza kaybi var (arkadasinin ismini unutuyor).

En kucuk bir israra asiri tepki, goz baginin surekli sikintisi, agorofobi (acik alan fobisi), yalnizlik istegi.

« Sizinle kendimi kotu hissediyorum cunku bu ani beklemiyordum ». (Bertrand mudahale ediyor.) Bize bakiyor oyle… son olarak.

Dort kisilik odalarda , hicbir ozel yasam yok, insan dusunemiyor. Ciktiginda, kendisini olu gibi hissediyordu, bu dunyaya yabancilasmisti  : « hapisten cikmak mezardan cikmak gibiydi ». Teknolojiyi kullanmata buyuk sikintilar yasiyor. Yon duygusunu yitiriyor, ornegin onu buraya gorusmeye baskalari getirmis.

Kadinlara yardim eden bir kadin olarak demokratik bir ulkede yasamayi diliyor cunku « hapishanede kadin olarak cok problemler yasadim ».

« On yillik hapislik benim hapishane disindaki yasamimin bir parcasini yok etti ».

Hapishanede basladigi egitimine devam ediyor.

Hapse girmis olma hali is bulmakta bir engel olusturuyor.

«Hapishanenin disi buyuk bir hapishane oldu, gelecegim yok. Devlet size yardim etmeksizin yalnizca sizi hapsetmeyi dusunuyor. Siyasi Kurt Kadini olmak hapsihanenin disindaki gibi icinde de zor. »

Ailesi, onu goremiyordu cunku Batman Hapishanesine cok uzakta oturuyordu.

Ona yazmakta zorlaniyordu : « mektuplar duzeltiliyor, karalaniyor, sansur ediliyor ve elden ele geciyor, kirleniyorlar, lekeleniyorlar».

Yeniden bazi arkadaslariyla ve bazi aile bireyleriyle iliskiler kurdu.

« Hapishane kapisi arkadan kapandigi zaman ve arkadaslar icerde kaldigi zaman insan kendisini cok kotu hissediyor.» Onlari hapishanede ziyaret edebilmek istiyor.

Gozlem  34 : Bay X

Hazir bulunanlar : Evelyn Granjon, psikiatrist, tercuman ,  Bertrand, psikolog

Derneginde gorusuldu. 1984 de Istanbul’da dogdu. O Kurttur.
Gorusme cok yavas hareket eden Avrupa’yla ilgili elestirilerini belirten Sema ve dernege ugrayanlarin hazir bulunmasiyla yapildi.

O sakin ve kararli gorunuyor.

Hapis edilmesinden once cok saglikliydi.

Bir bucuk yil hapiste kalmis. Bunun iki ayi tecrit hucresinde geciyor sonra uc kisilik hucrede kaliyor. 18 mayis 2006 dan 6 kasim 2007 ye kadar hapiste kalmis. Mucadele icinde, Istanbul’da ogrenci, kismen ailesiyle birlikte yasiyor.

Goz altisi iki gun surmus. Arkadasiyla birlikte sokakta yakalanmis. Dolmustan iniyorlarmis.

Biraz bekliyor, aranilan birisi oldugunu biliyor.

Yakalanmasi sirasinda marslar soylemeye koyulmus. Onu duvara dayamislar, yumruklarla dovuyorlar, siyasi oldugu kadar kisisel hakaretler de yapiyorlar sonra aclik grevine basladigi ozel hucreye atiyorlar.

Avukatindan da gizli tutulan suclama konusunu bilmeden avukatiyla birlikte savcinin onune cikiyor. Sonra birden nedeni ogrenecek : illegal bir orgutun uyesi.

Kiz arkadasi kadin hapishanesine goturuldu. Kendisi 15 gun Bayrampasa Hapishanesine sonra –ringle Tekirdag hapishansine goturuldu. Ringte sicak yuzunden bayiliyor –klima yok.

O 2/3 kisilik bir hucreye konuyor. « Bazilari siyasi tutsaklar da dahil sahsi hucreleri tercih ediyorlar. Uc kisilik hucrelerde istedigimiz orgutlenme programina uyamiyoruz. »

« Cogunlukla biz iki kisiyi uc kisilik bir hucreye koyuyorlar. »

Hapishane yasam kosullari : yemekler yagli, cok az isiniyor (bu sik sik hastalanmanin nedeni).

E.’nin bazi uykusuzluklari ve kabuslari var. Gurultuye hassas oldu. Uc dort kez gardiyanlar tarafindan yumruklarla ve coplarla dovuldu.

Gosteri icin uc ay displin cezasi aldi : yani bir sikayette bulunmasi sonucu. Tutuklular gardiyanlara, gardiyanlar da tutuklulara karsi karsilikli suc duyurusunda bulunuyorlar. « Bu hicbir sonuc vermiyor cunku yargiclar dis mudahalelerden korkuyorlar. »

Polis siddetinin bir nedeni (bahanesinin!) bir ay gorus yasagi getiren tutuklular tarafindan cirilciplak soyunma emrine itaat etmemektir.

E. hucresinin kapisina vurmaktan on bir ay gorus yasagi aldi. Ailesi onu ancak onucuncu ay gorebildi. Ustelik, gazete okuyup, TV’ izlese bile on bir ay boyunca iletisim cezasi aldi.

Uc kisilik hucrelerin sakincalari : ozellikle, sifon ve sifonlarin sesleri.

Normal olarak mektup gonderebiliyordu. Ailesiyle ilgili ek kaygiyla kaygisi  iki katina cikti.

« Disarida ne olup bittigi anlasilmaya calisilir. ».

Tahliyesini acak onu mahkemeye getiren ringte ogrendi, oysa ayni hucre arkadasi hucrede kaliyordu :« Ciktigim icin mutlu degilim ».

Ciktiginda cok yuruyor, arkadaslari ziyaret ediyor. Ilk haftadaki uykusuzluklar disinda ozel saglik sorunu yok.

Projeleri : Mucadeleye devam ediyor. Egitimini birakmis ama acik Universiteye devam ediyor.

Ailesiyle ve siyasi partisiyle iliskileri iyi. Hapishaneye donme riskini kabul ediyor.

Gozlem 35 : Bay X

Hazir bulunanlar : Evelyn Granjon, psikiatrist, tercuman ,  Bertrand, psikolog

Derneginde gorusuldu. 1977 de Bitlis’de dogdu.

1993 de koyu yandi. Kendisi ve ailesi herseylerini kaybediyorlar, gecim rahatligi yok. Herseylerini birakiyorlar ve Tatvan’in bir gecekondu mahallesine yerlesiyorlar sonra T. Ailesini birakarak Istanbul’a gidiyor.

Koyunde Koyunde, iskencelere, oldurmelere, yanginlara tanik oluyor. Ailesinden bir kisi iskencede oluyor. Babasi ve kuzeni bu operasyon sirasinda yakalaniyorlar.

Olanaksizliklar yuzunden okulu birakiyor. Babalari hapisteyken aileyi gecindirmek icin kendisi ve kucuk erkek kardesi calismaya gidiyorlar. Insaatlarda sonra tekstilde calisiyor.

1997 de, on yil once, kendisiyle ilgili olmayan bir aramada yakalaniyor. Iskence gordugu goz altinda 8 gun kalior. Gordugu iskenceler : tazyikli soguk su, elektrik iskencesi, dayak, uzun sure ayakta bekletme, hayalarin burulmasi, ssuz birakma, ukusuz birakma, isikta birakma.

Ozellikle aileyle ilgili hakaretler iceren psikolojik iskenceler.

Yaklasik 3m x 3m bir hucrede 15 –20 kisiler. Diger tutuklananlarla konusuluyordu ama olasi ajanlardan sakiniliyordu.

Ne avukat ne de dtor vardir. Olecegine inanirken bir surpriz oldu. Savciliga cikarilinca, savci onu serbest birakti.

2002 de, bir yil boyunca yeniden calisiyor. Ailesinin yanina gidiyor.

23 nisan 2003 te, 8 yil hapis cezasina mahkum edildigini ogreniyor. (Bunu hapsedilmesinden bir ay once ogreniyor – ve saklanabilir. Yargitay’da, birlestirilip tek haline getirilen iki davasi var. Illegal bir orgutun bir uyesi olmakla suclaniyor.

Son olarak, tehdit altinda karnina basilarak imzaliyor (2-3 yasinda, kazayla aldigi bicak darbeleri sonucunda karnindan ameliyat olmus).

2003 te kactigi polisler tarafindan takip ediliyor. Telefonla tehditler aliyor,yasaminin artik bittigine inaniyor. Calismiyor, cok az ekonomik olanaklari var. Delilik izlenimi var.

Ailesinin bazi uyelerine polis olmalari oneriliyor. Maskeli kisiler tarafindan aileye baskin, kapilarinin kirilmasi, evlerinin yagmalanmasi, ailenin alt ust olmasi.

Dort gun goz altinda kaliyor : psikolojik iskenceler, hakaretler, asagilamalar, dovmeler, uykusuz birakmalar. Karni eziliyor. Ve burada imzaliyor, avukatini gorebiliyor. Intihar komandolari uyesi olmakla suclaniyor.  Belgelere, telefona el konuluyor ve orada o anda imzaliyor, avukatini goruyor.

7 bucuk yil hapse mahkum oluyor… 15gun icin Bayrampasa’ya sonra Kurtlerin konuldugu Tekirdag 2 No.luya goturuluyor. Orada, 10 gun, kendisine uzun sureli ayakta durmasi dayatilan tek kisilik bir hucreye konuluyor. Burada arkadaslarindan uzaklastirilmasina ragmen onlarla iletisim kuruyor (kagittan toplarla). Bir dilekce sonunda onlarin yakinina geliyor.

Uc kisilik bir hucreye naklediliyor : « Birkac gunluk konusmadan sonra artik aramizda konusmuyorduk ».

Hucre ikinci katta uc yatak ve uc dolaba sahiptir. Hucrenin icine akan suyun gectigi bir cam var.

Tutuklulugu sirasinda, ailesi bir kere ziyaret etti cunku surekli cezasi vardir. Savcilara her dilekce gonderdiginde ceza aliyordu.

Gardiyanlar onlari kiskirtiyorlar, onlara saldiriyorlar ve sonucu havalandirmaya cikmayi yasaklayan ceza oluyor. Bu hemen hemen 15 gunde bir oluyor. Gardiyanlar askerlerle birlikte saldiriyorlar.Bu onlar icin yeni saldiri firsatiydi (insan ve malzeme).

Hapiste sikintilari, karin agrilari, bas agrilari, sese, isiga, soguga (az isiniyor) hassasiyeti vardir.

Doktorlar tutuklulari/hukumluleri muayene etmiyorlar, hatta gardiyanlarla bir olup bir tutukluyu doven gardiyan ornegi bile var. Yalnizca tek bir iyi doktor tanidi.

Doktor her firsatta E.’nin hicbir zaman kullanmadigi sakinlestirici recetesi yaziyor. Ve goz doktoru onun icin kotu olan gozlukler veriyor.

Kolayca serbest birakilacagini dusunuyor cunku dosyasinda hicbir sey yok ama yine de kuskulu. Cikarken mutlu degildir : hafiza kaybi ve analiz yeteneklerinin azalmasi var. Duzelen onemli uyum sorunlari var.

Uc ay once hapisten cikmis.

Kendisi ve ailesi bundan cok aci cekiyorlar. Hapiste kalan arkadaslarini dusunuyor.

Gelecegiyle ilgili belirsizlikten aci cekiyor : Is bulamamaktan ve hapishaneye yeniden donmekten korkuyor. Bu belirsizlik yasamini duzenlemesini engelliyor. Eger Yargitay karari onaylarsa hapishaneye geri donecek ve ailesi cok aci cekecek (Tekirdag Istanbul’a 3 saat uzaklikta)

Iki kere, kendisine Atarax isimli bir sakinlestirici veren TOHAV’in psikologuna gitti.

Zaten herseyini kaybeden ailesine donuyor. Borca batmis olarak, calisamiyor, devam eden bir davasi var. Yine hapishaneye donuyor, postasinin bir kismi gelmiyor, ayni sekilde ailesini getirdigi koliler de gelmiyor ve bunlar tutuklu/hukumlulere verilmiyor.

Gozlem 36 : Bay X

Hazir bulunanlar : Evelyn Granjon, psikiatrist, tercuman ,  Bertrand, psikolog

Derneginde gorusuldu. 1968 de Van’i Gevas ilcesinde dogdu. Istanbul’da yasiyor.

Kisiligine ozenli. Avrupa’dan hicbir sey beklememesine ragmen bizim yaptigimizdan memnun. 3 Ocak 2006 dan 16 kasim 2007 ye kadar hapiste kalmis, Tekirdag F Tipi Hapishanesinde 23 ay kalmis.

Davasi devam ediyor ve hapishaneye donme olasiligi var.

1991 de koyunu terketmis cunku orada buyuk bir baski varmis.Evi yanmis, Istanbul’a gelmis.

Insaatta calisiyor. Evli ve 6 cocugu var. Universiteye giden bir oglu var, Diyarbakir’da psikoloji okuyor, bir kizi tekstil atolyesinde calisiyor.

8 yil ailesinden ayri kaldi. Yaklasik, her iki yilda bir onlari gormeye gidiyordu. 1999 da, yakalandi ve cok iskence gordu. Ayni yil, babasi bir koy « korucusu » tarafindan ursun yarasi aldi, ondan sonra iyilesti.

Secimler icin Van’a gidiyor ve DEHAP’a oy veriyor ve kacmasi gerekiyor cunku polis tarafindan izleniyor.

IHD’de bir basin aciklamasi yapiyor, IHD’nin yasamini kurtardigini soyluyor.

2001 de, bel fitigindan ameliyat oluyor. Ailesi hep Van’da oturuyor.

O ciftciydi.

Kahvede arkadaslarinin yaninda yakalaniyor.

IHD’deki basin aciklamasindan sonra kendisini rahat birakiyorlar sonra uc ay sonra yine basliyorlar. Kacislar yeniden basladi cunku arabasiyla hastalari tasiyordu.

5 gun yuzlerce polis tarafindan PKK’ylailiskileriyle ilgili sorgulaniyor, amaonun uzerinde hicbir sey bulamiyorlar.

Ama, insaatta gerillada olan bir arkadasiyla birlikte calisiyor.

Goz altisi sirasinda yemek ve tuvalet icin baski gordu…

Capraz sorgulama sirasinda ondan arkadaslarini ihbar etmesi isteniyor, asagilaniyor, esine, annesine, ailesine hakaretler ediliyor.

Bir doktoru ve avukati gorebiliyor. Doktor basit bir formalite : « darbe izi yoktur ». Goz altisi cikisinda, savcinin karsisina cikiyor.

15 gun tek kisilik hucreye atiliyor, sonra iki kisilik hucreye sonra cogunlukla uc kisilik hucreye konuluyor. Hucreler arasinda farklilik var :

- Tek kisilik hucre bizi, bize her an iskence yapabilen hatta bizi oldurebilen gardiyanlarin saldirilari karsisinda savunmasiz birakiyor. « Digerleriyle iliskin olmuyor. »

- Iki kisilik hucre, diger tutukluyla konusabiliyorsun ama birkac gun sonra birbirinize soyleyecek hicbir seyiniz kalmiyor ve burada ararlar ortaya cikiyor : onun yemek yeme seklinden, nefes almasindan rahatsiz olunuyor.

Bu aileye kadar tasiyor. Ornegin arkadasim horluyor, onu uyandiriyorum. Bundan goruste ailesine soz ediyor – ayni sey tuvaletler icin de gecerli.

Baska yere gecmek istenildiginde cok seyrek kabul ediliyor ozellikle adli tutuklular icin.

Gardiyanlar dusman kabul ettikleri « siyasilere » karsi saldirganlar :Ne unaydin diyorlar ne de saygi gosteriyorlar.

Disiplin cezalari yuzunden onun yalniz tek bir « acik gorus » hakki oldu.

Iki ornek :

Her 45 gunde bir haklari olan sicak su ile ilgili Adalet Bakanligina dilekceler gonderdiler. Soguk su da 3 gun verilmedi. Bakanlik cevap olarak bunun ceza icerdigi bilgisi yanlistir dedi. Tutuklular aclik greviyle cevap verdiler.

Ikinci neden : Sayin Ocalan’dan soz edebilmek icin hapsihane kosullarinin iyilestirilmesi icin bir dilekce.

Her 15 gunde bir gardiyanlar ve askerler tarafindan arama yapiliyor.

Hapiste bel fitigi yuzunden, bacak agrilari yuzunden ve psikolojik sorunlardan aci cekiyordu : uykusuzluk ve umutsuzluk « bir gun disari cikacak miyim ? »

Hastaneye goturulmesi icin 3 – 4 ay beklemesi gerekti. Hapishanedeki doktorlar muayene etmeden migrene karsi agri kesici, cilt sorunlarina karsi merhem yaziyorlar. Ustelik, gardiyanlar onlari doktora ve/veya hastaneye gotururken hirpaliyorlar.

Gradiyanlar ona tahliye oldugunu soyluyorlar. Buna inanmiyordu.

Cikisinda babasi onu bekliyordu, heyecanla ona sarildi.

Surekli uykusuzluk cekiyor. Sabahin 4 unde uyuyabiliyor. Gurultuye karsi hassas.

Sik sik kasiniyor. Yolda takip edilme korkusuyla hep arkasina bakiyor (buraya gelirken de boyle oldu). Digerleri icin endiseli, ozellikle gec kaldiklarinda endiseleniyor.

Ekonomik neden yuzunden doktora gidemiyor. Cocuklarinin Universiteye girmesini istiyor ve onun icin oncelik yeniden is bulmak.

Ama ozellikle yeniden hapse girmekten korkuyor.

GÖZLEM 37, 1974 de doğdu: Bayan Gönül KARAKÖSE Claude A. Anne-Marie C

Bu kişi BİNGÖL’lüdür, beş çocuklu bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir (4 kız ve 1 erkek).

Mücadelesi:

Hakların eşitliği için on beş yaşında mücadeleye başlıyor.

Şöyle açıklıyor: “18 yada 19 yıllık uzun bir mücadele yaşamım var”.

İlk defa 22 şubat 1997 de yakalanıyor, 15 gün İstanbul’da polis merkezinde kalıyor.

Uğradığı işkence:

Göz altısı sırasında işkence mağduru olduğunu söylüyor bize, kum torbalarıyla dövülüyor, askıya asılıyor, elektrik veriliyor, bir tecavüz girişimini anlatıyor.

GEBZE Hapishanesine konuluyor. İki kez hapishaneye saldırılıyor. Ekim 1999 ve 2000 deki bu olayları yeniden hatırlıyor.

Ölüm Orucu:

93 gün ölüm orucu yapıyor. 23 kg ya düşüyor.

Vitamin almıyor. Sağlık durumuyla ilgili çok az bilgisi var.

Kaderine terkedilmiş. Olumluyor, hiçbir tıbbi yardım almamış.

Ölüm orucu nedeni tecrite karşı, uğranılan işkencelere karşı, F Tipi hapishanelere karşı mücadeledir. O tecritin yalnızca yalnızlık sonucu doğurmadığını, baskıyı arttırdığını çünkü hiçbir tanık olmadığını açıklıyor. Kadınlar hep tecavüzden korkuyorlar. Yanlarında hapis bulunan bir kadın tutuklunun intiharından etkileniyor. Psikotravmalarını anlatıyor

23 KG K ağırlığında, hapisten çıktığında, midesinden tüple beslendi. Personel çok kabaydı, onun şikayetlerini hiç dinlemiyorlardı.

Şimdiki zarar:

Muayene ettiğimiz gün, ağır bir zarar sürüyordu. Wernicke-Korsakoff sendromu kalmış olabilir. Titriyor, Ataksisi (sarsaklık) ve dil bozuklukları var. Aynı zamanda disgrafisi tarafından rahatsız oluyor, post travma stres durumunu belirtiyor. Gün boyunca, “flash-backs” lerden acı çekiyor, uğradığı işkence ve saldırılarla bağlantılı olarak travmatik bulanık anılar söz konusudur.

Bu kişi kendi kendine hareket etme yeteneğini yitirmiş, bize tek başına dışarı çıkamadığını söyledi. Endişeleniyor çünkü bugün farklı buluyor kendisini. Heyecanlarını yeniden bulamıyor, belli bir duygusal anestezi (duyum yitimi) olduğunu belirtiyor. Bu rahatsızlık gerçekten uğradığı fiziksel ve psişik şiddetin bir sekelidir (izidir). Mağdur merakını ve duygusal aklını uykuya yatırıyor, travmayı uzak tutmak için bir bölünme gerçekleşiyor.

Duygusal anesteziyle birlikte ciddi bir depresif durumu, bir iradesizlik ve hipokondriak (hastalık hastası) rahatsızlıkları tutuyoruz.

İyileşmek istiyor: “Yaşama katılmak istiyorum, mücadele arkadaşlarımı yeniden bulmak istiyorum, yeniden siyasetle ve güncel olaylarla ilgileniyorum”.

Bu mağdur TIHV’deki tedaviden yaralandı. Kineziterapi ve havuzla dengenin başlangıcına yeniden kavuştu.

Bu kişi şimdi başkasına bağımlı, dengeli duygusal bir yaşam kurmayı başaramıyor.

GÖZLEM 38: Bay Savaş KÖR Claude A. Anne-Marie C.

-Muayenenin bağlamı:

Bu kişi 1976 da doğdu.

Bu kişinin muayenesi zor çünkü bu eski tutsak gerçekle bağını koparmış.

Dünya Doktorları Heyeti bu eski tutsakla evinde karşılaştı. Yatağın üzerine uzanmıştı, gözleri kapalı konuşuyor. Yanında annesinin bulunduğunu belirtiyoruz.

Önemli bir beslenme bozukluğu durumunda. Uzun günlerden beri yalnızca musluk suyu ile besleniyor.

Tedaviden yararlanabilmesi amacıyla bu eski tutsağın hastaneye yönlendirilmesini öneriyoruz çünkü bu kişi yaşamını tehlikeye koyan psişik ve biyolojik bir sağlık durumu gösteriyor.

Uğranılan şiddet iddiaları:

1997 de 21 yaşındayken tutuklanıyor. Üç ay hapiste kalıyor. Bir ay evine çıkıyor sonra kasım 1998 de yeniden hapsediliyor. Ankara Hapishanesinde bulunuyor.

26 eylül 1999 da, Ankara hapishanesinde güvenlik güçlerinin saldırısına uğradı: 10 kişi öldü. Bu katliamda 3 parmağını kaybetti. Hiçbir tedavi görmedi.

Sonra, Karadeniz’de bulunan bir hapishaneye götürülüyor.Burada da yeni bir katliam oluyor. Kulağı kesiliyor.

Sonra yeniden Ankara’ya getiriliyor, F Tipi bir hapishanede tecrit altına konuluyor. 7 ağustos 2000 de, ağır bir fiziki tahribatı getiren ölüm orucundan sonra tahliye oluyor. Ama 2004 te, yeniden tutuklandı. O zaman İstanbul hapishanesine kondu. Hapishanede, psikiyatrik rahatsızlıkları gittikçe arttı. Rahatsızlıkları saptandı ama tedavi edilmedi. Savaş KÖR birkaç ay psikiyatri hastanesine yönlendirilecek. Sözlerinden uygun tedaviden yararlanacağa benzemiyor.

On yıla yakın bir süreden beri bu insan hakları devrimcisi yaşamının esas bölümünü hapishanede geçiriyor.Baskıların, işkence eylemlerinin ve sakatlamaların kurbanı oldu.

- Zarar:

Bu eski tutsak ilerleyen bir biçimde psikiyatrik rahatsızlıklar geliştirdi.

Gerçekle bağını koparıyor. Ailesinin evindeyken kendisinin tehdit edildiğine ve kendisine işkence edildiğini hissediyor. Yanılsamaları ve sayıklama ve belki de hallüsinasyon algıları belirtiyor. Kuşku ve korku içinde.

Bu eski tutsak kişisel yaşamı ile kafasından çıkmamayı sürdüren yaşadığı farklı olaylar arasında ayrım yapmayı başaramıyor. Travmatik eski anılar zorla kendilerini ona dayatıyorlar. Bu hasta için söz konusu olan geçmişin olayları değil ama daha önce uğradığı şiddet olaylarını yeniden yaşamakta olduğunu hissediyor. Bu karmaşık psikopatoloji insanı yok ediyor. Bu kişi artık kendisini korumayı  ve polis karakollarında ve hapishanelerde uğramış olduğu travmalara mesafe koymayı başaramıyor.

Bu ağır psikopatoloji direk uğradığı işkenceye bağlıdır.

GÖZLEM 39 1970 te doğdu: Tekin YILDIZ  Claude A. Anne-Marie C.

Bu kişi yavaş yavaş konuşuyor. Çok zor yürüyor.Önemli bir disfazi görüyoruz. Sözler çok zor söyleniyor. Yüzünde birçok işkence görünüyor.

-Mücadelesi:

Mücadelesini anlatıyor. Adil ve meşru bir yaşam için uzun bir mücadeleyi anlatıyor. Maoist bir gruptan. Kurumunun adı DHP. TÜRKİYE’deki yasadışı mücadele söz konusu.

Şöyle açıklıyor: “Türkiye’de mücadele etmeye 7 yaşında başladım. Devrimci Kürt ili DERSİM’de büyüdüm”.

Hedefimiz ulusal mücadeleyle sınırlı değil, dilediğimiz devrimci komünist bir toplum için mücadele ediyoruz. “Ben Kürt mücadelesinin basit bir militanı değilim, önce proletarya diktatörlüğünü için mücadeleye bağlıyım.” Bu kişi idealist ve coşkulu.

- Uğranılan şiddet iddiaları:

Militan söylemin bu kişiyi koruduğu görülüyor. Uzun uzun anlatıyor. Devrimci bağlılığını öne çıkarıyor. Biz kendisinden uğradığı şiddet olaylarını anlatmasını istiyoruz. O önce devrimci mücadelesini övmeyi tercih ediyor. 1993 te tutuklandığını söylüyor, o zaman 13 yaşındaymış. İşkence kurbanı oluyor, birçok kez askıya asılıyor, sinir koparılmasından, elektrik işkencesinden, tazyikli soğuk su ve hakaretlerden acı çekiyor. Şöyle açıklıyor: “devrimci sırlarım vardı, konuşmamayı başardım”.

Yasadışı bir örgüt üyesi olmaktan 12 yıla mahkum ediliyor. 15 haziran 1993 te tutuklanıyor. Yirmi üç yaşında. 17 mayıs 1994 te yargılanıyor.

2001 de hapisten çıkıyor çünkü ölüm orucu yapıyor. Cumhurbaşkanı affını elde etmiyor. Yeniden hapse konmaktan korkuyor. O gün artık hiçbir risk taşımadığını düşünüyor. Gastaut’nun heyeti tarafından da görülüyor.

344 gün ölüm orucu yapmış. Ama bu uzun ölüm orucu mücadele bağlılığını değiştirmemiş.

Bu eski tutsak hapishane doktorluğunun işlemezliğini uzun uzun anlatıyor. Zorunlu tıbbi müdahaleye uğradığını açıklıyor. Bilincini kaybetmiş, gastronomi uygulanmış.

NOT: Bu müdahale bu eski tutsağın yaşamını kurtarmasına yaramış.

- Şimdiki zarar:

Ölen diğer tutsaklar karşısında suçluluk duyuyor. Bu eski tutsak hapishane doktorlarının bir geleceği ve dayanışmayı saptırdıklarını düşünüyor. Buna hakları yok.

Şöyle açıklıyor: “Bilincimi yeniden kazandığım zaman doktorlar sanki hapisteymişim gibi bir atmosfer yarattılar, yatağıma zincirlenmiştim, yalnızca yeniden ölüm orucu yapabiliyordum”.

Şimdi F Tipi hücrelerin ortadan kaldırılması için mücadele ediyor, onun düşüncelerine göre, “tek amacı devrimcilerin salıverilmesi”.

Önemli sekeller saptıyoruz. Dysarthrie, dysgraphie, uyku bozuklukları, ataksi, eller ayaklarda titreme, kol ve bacaklarda duyum eksikliği saptıyoruz.

Bu patoloji göz motor anormalliklerini bazı hafıza sorunlarını birleştiriyor.

Bu rahatsızlıklar Wernicke-Korsakoff afazileri (konuşma yitimi) çerçevesine giriyorlar, uzun ölüm orucu sırasında telafi edilmeyen B1 vitamini eksikliklerinin tepkilerdir.

GÖZLEM 40: Nihat GOKTAŞ: Claude A. Anne-Marie C.

Bu kişi 1970 te Dersim’deyani Tunceli’de doğdu.

- Mücadelesi:

Mücadeleye 18 yaşında 1998 de başlamış.

1995 te birçok kez göz altına alınmış, 12 alevinin ölümüne neden olan 12 mart 1995 olaylarında alevi mahallesinde sorgulanıyor. Ankara’da tutuklu kalıyor. Yasadışı bir örgüte üye olmaktan mahkum oluyor.

Bu kişinin 10 yıl hapiste kaldığını belirtelim.

- Uğranılan şiddet iddiaları:

Gözaltısında tecavüz, penisine elektrik verme, askıya asma, kum torbalarıyla dövme işkencelerini anlatıyor.

Gözleri bağlıydı. Bu devrimci için en zor dönem ANAKARA DAL yani derin araştırma laboratuarında uğradığı işkenceydi.

Aynı şekilde F Tipi hapishanelerde tecrit altındaydı. Hapishane gardiyanlarının saldırıları sırasında orada bulunuyordu.

Ölüm Orucu:

154 günlük ölüm orucuna katılıyor. Komada hastaneye kaldırılıyor. 33 Kg ağırlığındadır. İradesine karşı müdahaleye uğruyor çünkü ölene kadar ölüm orucunu sürdürmek istiyordu.

Önemli bir nöro-psikolojik zarar görüyoruz. Hafıza bozuklukları gösteriyor, .????????????.

Bu günkü hafızası da aynı şekilde sınırlı. İçinde boşluklar olan hafıza bozuklukları gösteriyor.

Öne ve geriye doğru bellek yitimi görüyoruz. Anılarının bütününü bağlama zorlukları var.

Bu kişi aynı şekilde birçok denge bozukluğuyla bir ataksi (sarsaklık)  gösteriyor.

Bu eski tutsak uykusuzluk çekiyor, gecelerini bozan tekrar eden rüyalar anlatıyor. Sabahları çok yorgun uyanıyor. Travmatik bulanık anılar söz konusu.

Zaman –mekansal yön şaşırma gösteriyor. Zaman sürekliliği izlenimimiz yok. Aynı şekilde bir disgrafi var. Okuma kapasitesi kaybolmamış. Kimya öğrencisi olan bu kişi tekrar eğitimine dönmek istiyor ama bu bilinçle zor bu onun için çok zor olacak.

Sekelci patolojisi ölüm orucuyla ağırlaşmış uğradığı saldırılarla ve Gayet Wernicke sendromunun önlenmemesiyle uyumludur.

GÖZLEM 41: Bay Yusuf CAN: Claude A. Anne-Marie C.

Bu kişi 1971 de BALIKESİR’DE doğdu.

Mücadelesi:

Yüksek öğrenim yıllarından beri mücadele ediyor. Bağlanmasının başını 1998 e yerleştiriyor.

Birçok kez göz altında kaldı.Dövüldü ve serbest bırakıldı.Bunun yasal olmadığını biliyordu ama bu uygulamaların işlevi yıldırmak ve mücadelesini kırmaktı.

- Uğradığı şiddet iddiaları:

Hapiste kalıyor, illegal bir örgütün yöneticisi olmakla suçlanıyor. Manisa hapishanesinde kalıyor. On iki buçuk yıllık bir hapis cezası çekiyor. Şöyle açıklıyor: “Aleyhime hiçbir delil yoktu, hiç kimse bana karşı tanıklık yapmadı, bu tamamen keyfidir”.

Sonra, İZMİR’de BUCA hapishanesine götürüldü.

Bu hapishanede Devlet 21 eylül 1995 te, bir katliam yapıyor, 3 tutsak ölüyor.

Bu hapishaneden sonra, EDİRNE hapishanesine gönderiliyor. 14 temmuz 2001 de, serbest bırakılıyor.

Bu kişi 234 ölüm orucu yaptığını söylüyor. 34 kilo ağırlığındaydı.

MANİSA’da bulunan cellat ekibini açıklamak istiyor. “Bani yakaladıkları zaman inanılmaz işkenceler yaptılar, başıma bir torba geçirdiler, beni astılar ve ölüme terkettiler. Başımı suya sokuyorlardı ya da beni infaz ediyor gibi yapıyorlardı”.

Beni bir elimden bağladılar ve bir otomobilin arkasından sürüklediler”.

Bir daha bulunmamayım diye beni bir vadiye atmak istediler”.

Aynı şekilde “AMASYA işkence merkezi” olarak adlandırdığı yeri de anlatıyor.

Söz konusu olan bu birlik emniyet müdürlüğüne bağlı olan uzman cellatlar servisidir. “Bu merkezde çok elektrik kullanılıyordu. Böyle, cinsel organlarıma elektrik verildi”.

O bir ikna adamıdır, Çıkar çıkmaz şikayette bulundu. Bu şikayet soruşturmayı getirmedi.

Bu kişi aynı şekilde F Tiplerindeki durum hakkında da tanıklık yapmak istiyor.

Hapishaneye döner dönmez dövüldüm, çırılçıplak soyuldum, tecavüzle tehdit edildim, çıplak kalmak istemiyordum. Saçlarımı ve bıyıklarımı kopararak kestiler”.

“Bu ünlü F Tipi Hapishanelere karşı mücadele etmek için 155 gün ölüm orucu yaptım”.

- Zarar:

Bu kişide önemli bir ataksi (sarsaklık) sürüyor, aynı şekilde baş dönmelerinden, akufenden ve dysarthrie gösteriyor.

Kendimi eğitmek ve konuşabilmek için ağzıma kalem koydum

Bu eski tutsağın rahatsızlıkları çıkışından beri az düzelmiş ama bu kişi dinamik duruyor. Bu gücü yoldaşına borçlu olduğunu söylüyor. Düzenli olaral TIHV’in ekibine gidiyor.

Şöyle açıklıyor: “Bizim sosyal güvencemiz yok, devlet bizi sakat, yaralı bıraktı, biz iyileşemedik çok düşük bir yardım alıyoruz; 450 YTL”.

Türk yetkilileri eski tutsaklar olan özürlülerle iş ya da yol kazası geçiren özürlüler arasında ayrımcılık yapıyor. Toplumda aynı yerde değiliz”.

GÖZLEM 42: Zeki ŞAHİN: Claude A. Anne-Marie C.

Bu kişi 1963 te, TUNCELİ’de doğdu.

Bay Zeki SAHİN hapisten çıkıyor. Söz konusu olan önemli, ince uzun, üzgün bir kişi.

-Mücadelesi:

Yoksul, köylü ve İstanbul’a göç etmiş bir aileden geldiğini açıklıyor.

Çocukluğunda yaşamını tatillerde simit satarak kazanmış. Sonra 15 yaşında bir atölyede çalışmış ve bir sendikaya girmiş.

- Uğradığı şiddet:

Patronu tarafından ihbar ediliyor, dövüldüğü karakolda tutuluyor.

İlk göz altısından sonra arkadaşlarıyla karşılaşıyor, örgütleniyor, gecekondularda çalışıyor. TIKKO’ya; Türkiye işçi Köylü Kurtuluş Ordusu’na giriyor.

Tutuklanmalar, işkenceler, yıldırmalar çoğalıyor. 1980 de, Hükümet Darbesinde 45 gün gözaltında kalıyor. Bize sistematik işkence kurbanı olduğunu söylüyor. Cinsel şiddeti, elektrik işkencesini, ayak parmaklarının tırnaklarının sökülmesini anlatıyor. Onu bir araba lastiğinin içine koyup lastiği yuvarlıyorlar. Bu işkenceye karşı suç duyurusunda bulunuyor, Devlet adli soruşturma açmıyor, hemen takipsizlik kararı veriyor.

1996 da, yeniden tutuklanıyor ve işkence görüyor. Şöyle açıklıyor: “Başıma bir çuval geçirdiler, işkencede bir doktor da hazır bulunuyordu”.

Önce, İSTANBUL’da, ÜMRANİYE Hapishanesindeydi sonra GEBZE’ye götürüldü. Devletin hapishanelere saldırdığı 19 aralık 2000 de hapisteydi. Şöyle açıklıyor: “Direnişimizi kırmak için güvenlik güçleri fosfor kullandılar”. Bu olaylardan sonra Zeki ŞAHİN yeniden tutuklandı ve işkence gördü. Şöyle açıklıyor: “Acı ve sıkıntı çekiyor, gardiyanlar bizi dövmeye geliyorlar çünkü son olarak en zor olanı işkenceyi beklemek”.

- Zarar:

Bu kişi kendiliğinde uğradığı psiko travmaları anlatıyor. Kendisini yakarak feda eden bir tutuklunun yan hücresidedir. Şöyle açıklıyor: “Yanık et kokusunu hala duyuyorum”. Gerçekte, sık duyumsal psiko travmatizm söz konusudur.

Bu eski tutukluda bir çok sekel var. Kulak uğuldamalarını, dysarthrie, denge bozuklukları, konsantrasyon bozukluklarını açıklıyor.

Aynı şekilde psikolojik bozuklukları da var. Kendisini agorafob olarak tanımlıyor: “Şimdi hep rahatsız ediliyorum izlenimiyle yaşıyorum, gece gündüz kendimi güvenlikte hissedemiyorum…”. Kalabalıktan korkuyor, beklenmedik bir şeyle karşılaştığı zaman çatışmalı gerilimler olduğunu söylüyor.

Gerçek yaşama uyum sağlamakta çok güçlük çekiyor.

Tedavi edildi ama kendisine önerilen tedavilere önem vermiyor. Kendisini götüren mücadelenin uğradığı acılardan daha güçlü olduğunu düşünüyor.

Bu kişi aynı şekilde bize hapishanelerdeki korkunç sağlık durumunu da bildiriyor.

GÖZLEM 43 Erol BALCI: Claude A. Ve Corinne G.

Varolan kişiler:

Claude Aiguesvives, çevirmen, F. Scarpinato (İtalyan avukat), Corinne Gal, bir kişi.

7/9/1974 te doğdu.

8 yıldır mücadele ediyor.

Bu adam yaşından çok büyük gösteriyordu, bakışları kaçıyordu, sanki biz yokmuşuz gibi yalnız Lerzan’a hitap ediyordu.

Hapishaneye girişte askerler tutsaklara çırılçıplak soyunmalarını emrediyorlar, onlar reddediyorlar. Büyük bir şiddetle dövülüyorlar. O da 3-4 gün kulak kanamasına neden olan başına darbeler alıyor.Beyninin durduğunu, başında yanmalar hissediyor. Darbelerin etkisinden çok yanmaları hissediyor.

18/01/08 de Bayrampaşa hapishanesine giriyor ve orada bir ay ve bir hafta kalıyor. Bu hapse üçüncü girişi, orada bir kere 6 ay ve bir kere 15 gün kalıyor.

Onu PKK üyesi olmakla ve PKK için propaganda yapmakla suçluyorlar. Silopi’de yakalanıyor. 4 gün göz altında kalıyor sonra serbest bırakılıyor.

Orada, İstanbul’da yakalanıyor.

Önemli bir psikolojik işkenceyi belirtiyor: hakaretler, vücutta iz bırakmayan darbeler.

Silopi’de, Diyarbakır’daki avukatıyla görüşmek istiyor ama reddediliyor, Barodan bir avukat geliyor. İstanbul’da avukatını yalnızca mahkemede görüyor.

“Göz altında, yıldırma hüküm sürüyor, 20 kişiydik, susma hakkı istedik. Diğerleri konuştular ama ben konuşmadım. Polisler bizi 15 yıl hapisle tehdit ediyorlardı, bu yüzden diğerleri konuştular.

Silopi’de, içeriğini göstermeden onları belgeleri imzalamaya zorluyorlardı. Onun dışında hepsi serbest bırakıldılar. Bir an, sigaraları aşağıda kalmıştı, sigara içip içemeyeceğini sordu, polisler ona kendi sigaralarından ikram ediyorlar, onu yakıyor ve sigaranın içinde esrarı hissediyor ve hemen onu söndürüyor. Doktora bundan söz etmeye cesaret edemiyor çünkü yalnız ve avukatsız.

Bayrampaşa Hapishanesinde, gardiyanlar onlara aşağılayıcı davranışlarda bulunuyorlar, onları ayağa kaldırıyorlar, sayıyorlar durmadan yeniden sayıyorlar, kapıları çarpıyorlar, sürekli bağırıyorlar.

Hapisten çıkınca, girişteki işkencenin aynısına uğruyor: çırılçıplak soyunma emri. Onlara girişte, bunu reddettiği için dövüldüğünü söylüyor ve askerler bu sefer dövmüyorlar, yalnızca zorla soyuyorlar.

Diyarbakır’da, hatta şiddette yok. Bir aletle vücut araması yapıyorlar ama insanları soymuyorlar. Diyarbakır’daki işkence daha az korkunç.

Başka bir yöntemleri var. Örneğin bize PKK’dan mı yoksa bağımsız mı olduğumuzu soruyorlar, korkuyla herkes bağımsız diyor ve yarılıyorlar.

Bir sosyolog onlara şunu soruyor: ”senin yaptığının suç olduğunu düşünüyor musun?” … Sorgular önemli, Aileler hakkında soru soruyorlar.

Diyarbakır’a bağlı sekeller göstermiyor ama Bayrampaşa hapishanesinin korkunç sonuçları var. Sürekli başı çok ağrıyor, gece uyanıyor ve aklını kaybediyor gibi hissediyor. Düşüncelerini toplamakta zorlanıyor.

Duyma kaybı 15 gün sürdü (hiçbir şey duymuyordu), askerler, hatta onu dövenler, onu doktora çıkardılar. Uğultı tipinde akufenler sürüyor. Denge kaybı yok.

Başka fiziki sağlık sorunları yok.

Tahliyesinden sonra doktora gitmedi.

Ölüm fikri olmadan gerginlik hissediyor. Bununla beraber, hep takip edildiğini düşünüyor.

(önemli işkence yaşamış)

Normal bir sosyal yaşam sürdüğünü söylüyor. Yurttaş aktivisti. Kürtlerde Devletten bağımsız bir komün yapmak için sosyal bir örgüt var ve kararlarını özgürce alabilmek amacıyla davanın sempatizanlarına bilinç kazandırmaya çalışıyorlar. Tutuklanmadan önce de bu harekette çalışıyordu, şimdi de çalışmaya devam ediyor. Tarihi bilinci korumak, kadınların eşitliği sorununu çözmek ve ortak (komün) demokratik bir sistem yaratmak için bilinçlendirmek söz konusu.

Gelecekle ilgili olarak, geleceğin iyi olup olmayacağı tahmin edemeyeceğini, bunun mücadelelerine bağlı olduğunu söylüyor. 8 yıldır bağlı olduğu sosyal mücadelesine devam etmek istiyor.

Şikayetçi olmamış çünkü iyi bir sonuç çıkacağını beklemiyor. “Bu ülkenin adaletine güvenim yok” diyor.

Görüşme bitti çünkü gitmesi gerekiyordu, aceleyle odayı terketti, bize ancak “hoşça kalın” diyebildi.

Onun tarafından tek gülümseme izine geleceğe ilişkin görüşleri sorusu neden oldu…

GÖZLEM 44 GALİP DOĞRU: Claude A. Ve Corinne G.

TUAD’da (Kürt militanlarının derneği) 12 mart 2008

1983 doğdu.

Eğitim seviyesi: Açık öğretim. Ortaokul. Şimdi eğitimini sürdürüyor.

Hazır bulunan kişiler:

Claude Aiguesvives, çevirmen, F. Scarpinato (İtalyan avukat), Corinne Gal, bir kişi.

Görüşmede hoş birisi, içten gülüşlü… İlişkilerde rahat görünüyor ve orada bulunan herkesi dikkate alıyor. Hareketlerinde ve bakışlarında canlı.

3 ay önce hapisten çıkmış, 5 yıl hapiste kalmış. Hapishane için insanların, Türklerin ve Kürtlerin eşit olduğu tek yer diyor. Siyasi tutuklularla ilgili olarak, solla Kürtler arasında eşitsizlik yok. Adli tutuklularla ilgili davranışlar farklı, siyasi tutuklular için gardiyanlar aynılar, hepsi aşağılayıcı muamelelere uğruyorlar ama farklı şekillerde.

2003 te tutuklanıyor. Şimdi hala mahkemesi devam ediyor. Yasadışı bir örgüte üye olmaktan yargısız bir biçimde 4 yıl 11 ay hapiste kalıyor.

Göz altılar:

4 Gün göz altında kalıyor ve çok işkence görüyor. 2003 te, Türk Hükümeti Avrupa’ya girmek için : işkenceye sıfır tolerans dedi, bu yalandı. Topuklarla ezilme sonucunda ayak parmaklarının tırnakları döküldü. Bir arkadaşı ona pansuman yaptı, şimdi tırnakları çıkıyor ama ama normal şekilde, önceki gibi değil. Tazyikli su verdiler, duvara dayalı, elleri havada, önce iki ayak üstünde, sonra tek ayak üstünde uzun saatler bekletildi. Cinsel işkenceyi de belirtiyor: hayaların burulması. Arkadan tecavüzle tehdit ettiler ama yapmadılar. Çok kötü dövülüyor. Darbeler sonucu hastaneye götürülüyor: başında önemli yaralar var, kaşlarında dikiş izi var. Hastanede kalması gerekiyordu ama askerler hemen karakola geri götürüyorlar. Yolda serumunu kendisi tutuyor.

Şimdi AİHM’de dosyası var ve bu Mahkemeye 7 dosya göndermiş.

Göz altısı sırasında bir avukatı görmesine izin verilmiyor. Göz altısından sonra, Adli Tıp’tan bir doktora gidiyor, yara tespit tutanağı yok.

Etine gömülmüş bir tırnağı var ve doktor bunun yüzünden diğer tırnakları da dökülmüş diyor. Doktor işkenceyi saklıyor.

10 ay Bayrampaşa’da kalıyor sonra Tekirdağ F Tipi Hapishanesine götürülüyor.

Sevkte kalabalıklar, ilk inenler zorla soyunmaya şiddete uğruyorlar, o sonuncu olduğu için, sadece dövülüyor ama soyunmuyor. Düzenli olarak gardiyanların saldırılarına uğruyorlar, her 15 günde bir hücrelerde arama yapılıyor, onun için şiddet olmuyor ama diğerleri için şiddet olan aramalar yapılıyor.

Gardiyanlar çok gürültü yapıyorlar: alarmlar, sifon sesi, gece yarısından sonra yüksek sesle müzik… bunlar onları uykusuz bırakmak için.

Yazın yıkanmak için su verilmiyor. Her zaman sudan yoksunlar, kışın sıcak su yok. Tutuklular su alıyorlar ve gardiyanlar iki şişeden fazla olma diyerek onları alıyorlar. Su olmadığı için bulaşıklarını kağıt mendille yıkıyorlar.

Hapishanede ağır hastalıkları olmuyor. Yalnızca beli ağrıyor. Doktor tahta yatakta yatması gerektiğini söylüyor ve 4 yıl şiltesiz yalnız örtüyle yattı!

Görme problemleri olduğunu ve benzer renkler arasında ayrım yapamadıklarını belirtiyor. Önce böyle bir sorunu fark etmemişti daha önce olup olmadığını hatırlamıyor. Ama önceden varolduğu durumda da açık bir biçimde büyümüş.

Belinde süren ağrılar dışında, bugün başka sekeller  belirtmiyor. Psikolojik hastalıkları yok çünkü hapishanede çok spor yapıyor. Flash – back lar var ama çok seyrek.

16 ve 21 yıldır hapiste olan diğer iki tutsakla birlikte kalıyor, o yalnızca 5 yıl kalıyor ve onların karşısında, kendisini kötü hissedemiyor. “Onlar çok işkence görmüşler. Ben görmedim”. Arkadaşlarına göre hiçbir şey görmemiş gibi hissediyor. “Şiddete, işkenceye alışılıyor”.

Basın açıklamalarında polisler gaz bombası atıyorlar ama bunlar normal olaylar oluyor.

(bayağılaştırma çevresinde savunma sistemi)

Hapishanedeki baskıya karşı uzun kısa açlık grevleri yapıyorlar ama bunlar ölüm orucu değil. Aylar boyunca ziyaret yasakları oluyor.

Mahkemede, Ağır Ceza Mahkemesi hapishanenin bütün kararlarını onaylıyor. Burada, dosyası AİHM’de.

DTP de yönetici olarak, yönetim kurulunda çalışıyor.

“Hapishane yaşamı beni yıkmadı. Hapishaneye girdiğimde 18 yaşımdaydım, gençliğimi orada geçirdim, benim için en önemli yılların kaybıdır.

GÖZLEM 45 Mahmut TAŞDAN: Claude A. Ve Corinne G

TUAD (Kürt militanların derneği) 13 mart 2008

1949 da doğdu.

Claude Aiguesvives, çevirmen, Corinne Gal.

Ağır başlı bir tonla ve birçok inançla kendisini ifade ediyor, Oradaki herkese hitap ediyor. Çok zengin anlatımlı, çok sıcak gülüyor.

Mücadelesi:

“Artık Devletten korkmuyoruz”.

18.09.1980 de Adıyaman’da tutuklandı. “yakalandığım zaman aktif birirsi değildim, yalnızca sol görüşlüydüm. Hiçbir suç, devlete karşı hiçbir yanlış yapmamıştım ama ağalara karşı mücadele ediyordum. Tutuklandığımda 85 kiloydum. Genç ve güçlüydüm. İlk beş gün dövüldüm çünkü sorulara cevap vermeyi reddediyordum. Sonra, zayıf düştüm, güçlerimi kaybediyorum ve sistematik işkence başladı.”

Sürekli gözleri bağlı, çıplak, ellerinden ve ayaklarından kelepçelidir. Bir işkenceci zorla omuzlarına oturarak onu eğilmeye zorluyor. Bayıldığı zaman gidiyorlar. Ayaklarına bağlı bir gaz tüpüyle asılıyor. Sık sık bayılıyor.

Tüm bunlar göz altında oluyor. Askerlerin mi polislerin mi bunları kendisine yaptıklatını bilmiyor çünkü gözleri bağlı. Aralarında “komutanım” diyorlardı. Bu 3 gün sürdü ve günde 12 saat gözleri sorgu için bağlıydı. İşkenceciler aynı anda birçok soru soruyorlardı ve bütün sorulan sorular için tek bir cevap alıyorlardı

Onlar  ona tanrıya inanıp inanmadığını sordular, o “evet” diye cevap verdi, tanrıya küfür ettiler ve ona “gelsin seni kurtarsın!” dediler ve sonra onlar onu dövmeye başladılar.

Bir kere daha bana tanrıya inanıp inanmadığımı sordular, “hayır” dedim ve onlar ona küfür ettiler, ona komünist gibi davrandılar, onu dövdüler.

“beni kalasın üstünde yürüttüler ve bir köpeğe ayaklarımı yalattılar. Acıdan bayılıyordum.

Bayılmak iyi oluyordu çünkü duruyorlardı”.

Her akşam, 17.00 ve 18.00 arasında sorgulama oluyordu ve işkence ertesi gün 7.00 ye kadar sürüyordu.

153 gün gözaltıdan sonra, Urfa hapishanesine götürülüyor. 1984 te, 4 yıllık hapisten sonra karar veriliyor.

8 yıl hapiste kalıyor. Başlangıçta, müebbet hapse mahkum oluyor ama karar 16 yıla değişiyor, sonra 8 yıl oluyor. Kanunların değişmesi sonucunda . Yeni kanunla, 6 yıl hapis yatması gerekiyor, oysa 8 yıl yatıyor.

Teröristlere yardım etmekten mahkum oluyor. Bir kişiyi öldürdüm dedirtmek istiyorlar.

Göz altısı sırasında, bacakları ve elleri tutmuyor.

Bir kadının çığlığını duydu, işkenceciler onun eşi olduğunu söylediler, sonra çocuk çığlıkları duydu, işkenceciler ona “bağıran senin oğlun” dediler.

Annesi babası ona yiyecek gönderiyorlardı ama o onları almıyordu. İşkenceciler bana “annen baban sana bal ve süt gönderdiler” diyorlardı, bana paketi gösterdiler ve evin kumaşını tanıdım, İşkenceci ona çok susadığını ve bir suç işlediğini söylemeyi kabul etmesini söyledi. “Kabul ettim ama doğru değildir! Birkaç damla süt içtim ama kustum.”

Hapiste de işkenceye uğruyor.

Sorularımıza rağmen, yalnızca kendi anlatım çizgisini izliyor ve göz altısı sırasında çektiği işkencelere saplanmış kalıyor.

Geçen zamanın bilincini kaybediyordu, 3 ay sonra, yargıç karşısına çıktım.

O tüccardı ve çok kişi tanıyordu, bir kaptan tanıdım. Askerler beni getirdikleri zaman, bir subay ifadesini kabul etmesini söyledi, yoksa onu kurşuna dizeceklerdi ve yetkililere kaçmaya çalıştı diyeceklerdi, askere karşı tutarlılık yoktu. Nakli sırasında, askerler onu birçok kez kurşuna dizmekle tehdit ettiler.

Rastlantıyla, mahkemede, gözaltındaki fiziki değişiklikler sonucu ilk anda kendisini tanımayan tanıdığı savcıyı gördü.

Dosyayı açtığı zaman, “Niçin bu kadar uzun göz altı” diye bağırdı.

Savcı telefonla konuştu, sesini alçalttı, beni çağırdı ve yüzüme bakmadan, ona “senin için bir şey yapamam” dedi.

Savcı sivildi.

İşkencelerin devam ettiği göz altına götürülüyor. İki ay sonra yeniden savcının karşısına çıkarılıyor. Önce onun yüzüne bakmaya cesaret edemeyen avukatı tanıyor, avukat ona “seni hapishaneye gönderecekler” diyor, bu en korkunç işkencelerin bitmesi demekti.

Adıyaman Hapishanesinde, vücudumun sol tarafı tutmuyordu.

Kafa travması sonucu geçici Hemipleji

Hapishanede karşılamak için beni dövdüler.

Onu yere uzatmışlar, 5/6 asker tekme ve yumruklarla dövüyorlar.

Hapishane askerler tarafından tutuluyor, ziyaretçilere onlar eşlik ediyorlar. Son kontroldan sonra, gardiyanlar nöbeti alıyorlar. Tutuklu ziyaretçiye giderken onlar götürüyorlar. Ordu hapishaneyi çeviriyor, savunmasından sorumlu ve dışarıyla bağlantıyı sağlıyor. İç kısımda gardiyanlar var. Polis, ordu ve gardiyanlar işkence yapıyorlar.

Hapishanede tutuklular sopalarla vahşice dövülüyorlar ama göz altındaki gibi elektrik ve Filistin askısı yok. Bu iki işkenceye göz altısında uğramış ama kimler işkence yapıyor görmemiş çünkü hep gözleri bağlıymış.

30.06.2008

S.62- 63

Başarılı bir gerillaydı, bir haftada sonradan ailesini ziyaret eden küçük bir grubun komutanı oldu.

Ağlıyor, üzerine uzun bir şiir yazdığı sigara kartonunu bize gösteriyor. Acısını yenmek için öğleye kadar bir dükkanda çalışıyor, sonra derneğe geliyor, yalnızca derneklerde kendisini mutlu hissediyor. Çocuklarının üçü evli, biri üniversiteye hazırlanıyor, diğeri mimarlık kurslarına gidiyor. Diğer çocukları acı çekmesinler diye mücadele ediyor. “”eğer benim babam mücadele için acı çekseydi, belki ben çekmezdim” kendi babası ölmüş. Ailesi (ağabeyi) hala Adıyaman’da yaşıyor, oarada toprakları var.

Dincilerden nefret ediyor, onuru olmayan insanlardan nefret ediyor, acısını yenmek için şiirler yazıyor.

“Sen özgürlük için mücadele etmezsen kimse onu sana vermez, senin alman gerekir.” Paraya hiç önem vermiyor, özgürlük için mücadeleyi seçmiş. “Doğduğum zaman kimse, özellikle kadınlar Türkçe konuşmuyorlardı. İlkokulda bizi döverek zorla öğrenmeye zorladılar.”

Oğlunun ölümü olayına bağlanıyor çünkü oğlu onun başından geçenleri çekemedi. Egemen sistemle problemleri var. Köyünde, bütün ailesi ölmüş ve sağ kurtulmuş bir Ermeni kadın vardı. Ona acısını anlatırdı, bu ona çok dokunurdu. “Kürt olarak doğmayı ben seçmedim ve Türkler tarafından aşağılanmaya ve ayrımcılık yapılmasına dayanamıyorum. Ben ve ailem, çocuklarım, bu ayrımcılığa kaştı mücadele edeceğiz.”

İlkokuldan sonra, öğrenimine devam etmedi ama herkes bazıları internette bulunan şiirlerini seviyor.

Bize yırtık bir karton parçasına yazılmış bu şiiri okuyor:

ŞİİR:

YÜREĞİMİN AZİZİ

Gittiğinden beri

Neler gördüm

Neler görmedim?

Karalara bağlandım

Yüreğimin ırmağı dondu

Gökteki yıldızım düştü

Suyu kuruyan ırmağa

Yapraksız ağaca döndüm.

Ama ben davamdan vazgeçmedim

İzini sürdüm.

Ben yemin ettim

Yeminlerin yemini

Güzel sevgi yüreğinin kapısını

Senden gayrısına açmayacağım

Yoldaşım, yüreğimin yarısı

Sen gittin gideli

Seni aradım, ardından geldim

Özgür dağlarda

Kutsal topraklarda

Seni andım

Güler yüzünü andım

Ben ölünceye dek

Davanı sürdüreceğim

Yüreğimde saklayacağım

Yüreğimin Azizi

Yoldaşım

Mehmet Hayri Serhat’ım

Babası: Mahmut DAŞTAN yerel

Bu şiirin ilk taslak olduğunu ve onun için yeniden çalışacağını söylüyor. “Demokrasi için herkes için mücadele ediyorum, yalnız Kürtler için değil. Tarih birgün beni kara sayfalara koymayacak ve “şunları bunları yaptı” diyecek.

GÖZLEM 46 Mehdi TANRIKULU: Claude A. Ve Corinne G.

TUAD (Kürt Yurtseverlerinin Derneği) 13 Mart 2008

4/4/1965 te doğdu.

Hazır bulunan kişiler: Claude Aiguesvives, çevirmen, Corinne Gal.

Mücadelesi: TUAD’da ((Kürt Yurtseverlerinin Derneği) Salı, 13 mart 2008.

Tüm görüşme boyunca, çok dik duruyor, açık ve net, kısa ve özlü bir biçimde cevap veriyor ve çevirmenin çevirebilmesi için her cümleden sonra bekliyor. Görüşme boyunca parmak uçlarındaki ve ayaklardaki sinirlilik belirtileri devam ediyor.

Mücadeleye 13, 14 yaşında PKK sempatizanı olarak başlıyor. Amcası Diyarbakır Belediye başkanıydı, yıllarca yurt dışına çıkarıldı ve 3 yıldan beri yeniden geldi. Ailesi mücadeleci. İlk sıkıntılar onun için 15 yaşındayken başladı. 1980 de, Hükümet darbesi sırasında, orta okulu bitirdi sonra bıraktı. 15 yaşındaydı.

O dönemde göz altı süresi 45 gündü. Sonra hapsedildi, çocuk hapishanesine değil. Diyarbakır’da, zulüm ünlüdür. Herkesin söylediğini tekrarlamak istemiyor. 90 günlük göz altısı sırasında işkence edildi. Dövülür, elektrik verilir, tekmelenir, cinsel organlara elektrik verilir, tazyikli soğuk su. Tazyikli sudan sonra dövülür.

Sonra, Diyarbakır hapishanesine götürülür.  6 yıl ve 8 ay hapis cezasına mahkum olur. Reşit olmadığı için daha erken serbest bırakılır. Davası sırasında hapistedir ve mahkemede hazır bulunamaz. Hapiste 3 yıl ve 6 ay kalır. “Diyarbakır’ın ünlü zulmünün hepsini yaşadım.”

18 yaşından biraz sonra Diyarbakır’dan çıkar ve yeniden mücadeleye katılır. 6 ay sonunda, yeniden tutuklanır ve bu sefer, 9 buçuk yıl hapiste kalır. İki kere ilkinde kötü işkence görür. 1992 de çıkar, bir buçuk yıl serbest kalır ve yeniden tutuklanır. Hepsi  toplam, 20 yıl 6 ay hapis cezası ediyor yani yaşamının yarısı. 2001 kasımında 36 yaşında tahliye olur.

O zamandan beri, sorunlar devam ediyor ama mücadeleye de devam ediyor. Kürt Enstitüsünde çalıştı, Kürtçeyi öğretmek için özel dersler verdi, Şimdi bir yayınevi var: TEVN (halı dokuma aletinin adı). Yetkililerin beğenmediği kitapları yayınlamaktan birçok davası var. Tüm savunmalarını da Kürtçe yaptı , bu da yetkililerin hoşuna gitmedi. Mahkum oldu ve itiraz etti, sonucu bekliyor. Fatih (İstanbul’un bir semti) DTP’nin ilçe başkanı .

“Bu mücadeleye inandığımız idealimiz için atıldım. Tutuklanmadan önce, Vietnam ya da başka zindanlarda geçen kitapları okurdum ve ama abartıldığını düşünürdüm ama Diyarbakır’da bu barbarlığı yaşadığım zaman Vietnam romanlarından daha kötüydü. Tarihimizin en büyük barbarlığı. Zulümle, beynimizi , düşüncelerimizi istiyorlar. İşkenceciler zulüm yaptıkça, aramızdaki direnişi arttırıyorduk ve işkencecilerde birçok fiziki zarara neden olan zulmü arttırdılar. Bazı arkadaşlar sakat kaldı, bazıları öldürüldüler. Yetkililer askerlerdi, çok ağır şekilde bize hakaret ediyorlardı. Bizi tehdit ediyorlardı ve şunları söylüyorlardı: “seni öldürebiliriz ve hiç kimse bize soruşturma açamaz.” Bu gerçekti. Tutukluları öldürdüler ve sonra onlar düştüler dediler… Tam bir cezalandırmama var. Cinayetlerini kaza olarak geçirdiler.  O dönemde 67 kişi öldürüldü, Türk Devletine onların nasıl öldüklerini sormak gerekir… Diyarbakır’la ilgili bir karikatür kitabı yayınladım, ismi: “Diyarbakır Hapishanesindeki işkence çeşitleri” Tak Zülfikar tarafından imzalandı.

5 Septembre 2008

P. 64

La Suite de l’Observation 46Mehdi TANRIKULU Claude A. Ve Corinne G.  TUAD, (Association militans kurdes) Mardi 13 mars 2008

LA PARTIE MANQUANTE DE L’OBSERVATION 48 AVEC MEHDI TANRIKULU

Diyarbakır’ın şiddeti insanları dağıtıyordu, aralarında konuşmaya cesaret edemiyorlardı. Size bunu anlatmak gerekir, birçok kitap bunu yapıyor. Şiddeti anlatıyorum, onu anlatmaya ömrüm yetmez…”

İnancımda, felsefemde güç buldum.

“Yalnız değilim, bir partinin ilçe başkanıyım, onu yönetiyorum.”

Duygusal ilişkisi yok.

“Bu mücadele için ödediğim bir bedel. Bunu Kürt tarihine bağlı güçlükler olarak görmek gerekir. Bireysel bir yaşamım, bana ait bir evim yok. Tüm yaşamımızı mücadeleye adadık. Şimdiye kadar bunu hiç düşünmedim. Kürtlerle ilgili çok davalar ve çelişkiler var, şimdi bir aşk yaşamak için uygun koşullar yok. Ben seçmedim ama burada kimsenin yaşamı garanti altında değil.

Tıbbi İzler:

Romatizma, lombalji var. Kalbinden de karıncıklar seviyesinde rahatsız. Osler hastalığı var. Bu kalp yetersizliği tedavi eksikliğine bağlı. “Daha önce teşhis edilseydi, hastalık yenilebilirdi.” Ameliyat olmak için maddi olanakları yok. Hapiste sık sık bayılıyordu, ancak tahliyesinden sonra tedavi olabildi.

Kabuslar ya da flash back’lar yok.

Hukukla İlgili Kişisel Başvuru?

Yapmadık ve nasıl yapacağımızı hep bilmiyoruz. Terörist bir örgütün üyesi olmaktan 3 kere tutuklandım ama hiçbir silahlı eylem yapmadım. Bu tek suçlamayla 15 yaşında bir çocuk 20 yıl hapiste kalabilir mi? Muhaliflere baskı yapmak için, terörist imajı kullanılıyor. Bunu çağdaş dünyaya anlatmak gerekir “Terörist” sözü gerçekten tartışılmalıdır! İktidardakiler muhalifleri terörist olarak adlandırıyorlar. Bu bahaneyle, gerçek haklar ihlal ediliyor. Kürkçe suç duyurusunda bulundum ve 06.02.2008 de, Kürtçe dilini kullandığım için 6 aya mahkum edildim! Türkiye’de Kürtçe konuşmak yasak. Tüm bunları yaşadığım için Devlete karşı gerçekten bir dava açmak istiyorum.

Benim gibi sosyal güvencesi olmayan binlerce eski tutsak var, nasıl dava açılır bilmiyorlar ve uluslar arası insan hakları derneklerinin desteğini bekliyoruz.”

Ölüm orucu yapmamış ama uzun süreli açlık grevleri yapmış.

İnan Akmeşe isimli bir avukatı var.

Hukuki Hırpalanma?

İki yıl önce Diyarbakır savcısı “sözde Kürt Halkı” dedi , sanki onlar yokmuş gibi… Bunlar aşağılayıcı sözlerdir ve Kürtçe suç duyurusunda bulundum. Bu suç duyurusunu tersine çevirdiler ve bana karşı kullanıyorlar. Savcı beni Türk Dilini Koruma kanununu ihlal etmekle suçluyor. Eğer Yargıtay onaylarsa 6 ay hapsi cezası riskim var. Yargıç beni suç duyurumu Kürtçe yapmak için ısrar etmekten mahkum ediyor. Savunmamı da Kürtçe yapacağım.

47 Ali Osman KÖSE

01.05.1957 de doğdu.

Bursa’nın Müşküle köyünden.

Mücadelesi:

1975 te sol bir grup içinde mücadeleye başlıyor. DHKP-C davasından (illegal örgütler listesinde)

İlk hapsedilişi İstanbul’da 1981 den 1992 ye kadar.

Yargılanıyor ve idam cezasına mahkum oluyor. Genel aftan yararlanıyor ve1992 de  aynı suçu işlememesi koşuluyla çıkıyor. Yalnızca illegal bir kuruma ait olmakla suçlanıyor.

İki yıl sonra, tekrar başlıyor ve ölüm cezasına mahkum oluyor. Ölüm cezası kalkınca cezası ağırlaştırılmış müebbet hapse dönüşüyor. 1992 de Bartın Hapishanesine giriyor sonra Çanakkale haapishansine giriyor. İllegal bir örgüt üyesi olmakla ve eski adalet bakanını öldürmekle suçlanıyor. Sözde tanıklar vardır ama bu tanıklar mahkemede bulunmuyorlar, yargıç “seni astıracağım” diyor. Karar aşamasında Hapishane onu mahkemeye götürmüyor, kararda hazır bulunmuyor. Davasında, bu suçu işlemediğini söylüyor. Mahkeme tanıklar olduğunu söylüyor, ama tanıklar hiçbir zaman duruşmalara gelmiyorlar. Bu bakanın ölümü üstlenilmiyor ama o birçok devrimcinin ölüm emrini vermişti. 6 yıl hiç kimseyi görmüyor. Hücresinde yalnız kalıyor; bir yıldan beri, o da yalnız kalan başka bir tutukluyla havalandırma avlusunu paylaşıyor. Televizyonu var çok okuyor. TAYAD ona hapishane idaresinin kontrol ettiği kitaplar gönderiyor. Hapishane dergisine yazılar yazıyor. Internete giremiyor. Çalışma atölyesine gidebilir ama sol buna karşı çıkıyor.

Göz altında, işkence görüyor, iki kolu felç oluyor. Geçen yıl kolu, açlık grevlerinden, hücresindeki rutubetten ve soğuktan  o kadar ağrıyordu ki onu kesmek istiyordu. Sağlığa dokuncalı. İşkence yüzünden de oluyor. Bir çok gün askıda kalıyor. Elektrik işkencesi de görüyor.

Hapishaneye girişte de işkence artı cinsel işkence  görüyor: hayaları buruluyor.

Birçok karakolda 90 gün göz altında kalıyor. Üç kere başka yere götürülüyor ve her seferinde işkence yeniden başlıyor. Hapishanede psikolojik işkence de görüyor, saatlerce alarm çalıyor, Sabahın 3 ünde sifon sesi geliyor…

Yinelenen duyumsal saldırılar

Yüksek tansiyonu var, bayılıyor, burnu kanıyor. Yalnız kaldığı için onu baygın buluyorlar. Doktor burnu kanadığı için şanslı olduğunu yoksa öleceğini söylüyor. Sağlık sorununa başlı kontrol yok.

Ölüm orucu yapmıyor ama açlık grevleri yapıyor. Eşi katil Ankara Hastanesinde ölüm orucunda ölüyor. Onu kusmuklarının içinde çıplak bırakıyorlar. 2002 de yaşamını yitiriyor. Bu onun için beklese de şok oluyor. Çocukları yok. Psikolojik problemleri yok. Güçlü. Seçimlerine bağlı kalıyor. Gücünü M-L inancından alıyor.

Abisi onu seyrek ziyaret ediyor çünkü o ağır bir beyin kanaması geçiriyor.

Lerzan onu düzenli ziyaret ediyor. Sağlık tedavi açısından bir şey söylemiyor. Kas sorunları için birkaç kere hastaneye götürülüyor: askı sonucu kol sinirlerinin koparılması var.

Yakın gözlüğü kullanıyor.

Böbreklerinde sorun var. Aynı saatte yatmazsa uyuyamıyor. Uyku problemleri var. Yalnızca 5 saat uyuyor. Hapishanede, sabaha karşı,  çok yüksek sesle ezan okunuyor ve tekrar uyuyamıyor.

Fizik olarak iyi.

Matematik öğretmeni. AB’ye tanıkların gelmemesi ve adil olmayan yargılama için başvuruda bulunmamış.

22.08.2008

S. 22

Hemen. Hapishanede bile kötüydü. İnatçıydı. Hapisteyken yürümesi için ona cesaret veriyorduk ama o kabul etmiyordu, duvara tekme atıyordu. Şimdi iyi. Erkek ve kız kardeşleri onu bayram için çağırdılar ama oraya gitmeyi reddetti.

Orada buluna bir adam şöyle dedi: 96 da ölüm orucu yaptık ve hemen mücadele etmek için doktora gittim oysa 17 ailesinin yanına gitmiş. Sağlığı için mücadele etmemiş. İyileştirilemez hastalığım var diye doktor raporum var ama doktorum bana aktif olmamı söyledi, iyileşebilmesi için hastaya ne olduğunu söylememiş. Onun tavsiyelerini dinledim ve iyileştim.

Hastalık yüzünden cezamı bitirmeden çıktım, ve hemen ölüm orucu yapanlara refakat etmeye gittim.

M. yeniden sözü alıyor: Tıp fakültesi profesörü, Korsakof uzmanı 17 nin ağır olmayan bir çeşit Korsakofu olduğunu söyledi, bir fark vardı. Önce, biz ondan bir şey istediğimiz zaman bize teoki gösteriyordu. Şimdi önce yapmayı reddettiği şeyleri yapıyor.

İyi bir tarafı var, doktorlara büyük saygısı var, onlara güveniyor.

Birşeylerle meşgul oluyor mu?

Böyle kalıyor, ona “okuyabilirsin” dersek onu  yapıyor. Yalnızca ondan istenince yapıyor. Odası burada ve hep insanlardan uzaklaşıyor, gelmesi için ona gelmesini söylemek gerekiyor.

Uyuyor. İştahı var.

Kendiliğinden traş olmuyor, yıkanmıyor, saçlarını kesmiyor, bunları yapmasını ona söylememiz gerekiyor.

Ailesinde, hiç çıkmıyordu, annesi yaşlı, ondan kendisine yardım etmesini  isteyince (yer süpürmek gibi) onu yapıyordu.

Ona söylemek gerekiyor. Biz onun dış uyarıcılarıyız. “Yapman gerekiyor”, yoksa hiçbir şey yapmıyor. Onu çok seviyoruz, sevgimizi ona hissettiriyoruz, bunun için burada kalıyor.

Gozlem 48 :  Bay X

Gorusme sirasinda hazir bulunulan kisiler : Dr Evelyn Granjon, Georgia C.Guerin psikiyatride kadrolu hemsire ve tercuman

1979 da Diyarbakir’da dogmus.

Daha sonra 2 eski tutuklu taniklik yapacaklar.

Istanbul, 03/06/08, yerel bir dernekte / TUAD’da  yapildi.

Mucadelesi

1994 ten beri tornaci, kendisi icin Kurt ozerklikci hareketinin sempatizani diyor. Kurt Onderinin yakalanmasindan sonra Kurt gosterisi sirasinda, 1999 da, Istanbul’da yakalaniyor.

Mahkumiyetler

1. yargi : 3 yil ve 6 ay mahkumiyet

2. yargi : 18 yil

3 hafta once tahliye olmus « cikisimi uzun yillar one almaya izin veren adli sistem reformlari (2004) sonucunda »

Ugranilan siddet iddialari

8 gunluk goz alti sirasinda, ugranilan fiziki ve psikolojik iskenceleri animsiyor : elektrik iskencesi, filistin askisi, tazyikli soguk su, cinsel siddet, uykusuz, yemeksiz birakma, asagilamalar, ailesiyle ilgili tehditler. « Bana iskence yapmaya basladilar. Beni itiraf ettirmek, ihbar ettirmek icin bunu yaptilar ama boyun egmedim ».

Yerleri ve kisileri tanimamasi icin polislerin gozlerini goz bagiyla kapattiklarini anlatiyor. Polislerin iletisim kurmak icin kod kullanmalarini hatirlatiyor.

Goz altisi sirasinda, adli yardimdan yararlanmadigini soyluyor. Ailesi yakalanmasini goz alti haftasinin bitiminde ogrendi. Sonra, Devlet Guvenlik Mahkemesinin onune cikarildi.

« Savci yalnizca sempatizan oldugumu ama militan olmadigimi gormus ve bana hapishanede militan olmamdan korktugunu soyluyor… Ama seni tahliye edemem.»

Ilk iki yil arkadaslariyla birlikte kaldigi Umraniye Hapishanesinde 15/02/99 itibaren tutukludur. Sonra, 2000 araliginda, hapishaneye askeri operasyon sirasinda, saldirilarin tanigi oldu « 28 tutukluyu oldurduler ». « Kurt tutuklular direnmediler, saldiriya ugramadilar ama gorduler ».

2002 de, onlarca kisilik kogusta yasadiktan sonra, kendisini 6 kisilik bir hucrede buluyor. Uzucu seyleri anlatiyor : yanan elbiseler, soyunma, dayatilan uniforma, gozeticilerin onunde uzatilan goz alti. 20 gunluk bir aclik grevi yapiyor.

Sonra, 2003 ten 2004 e kadar, Tekirdag’da hapsediliyor (F Tipi Hapishanede). « F Tipi Hapishanedeki yasam kosullari kisinin uzerinde bircok izler birakiyor. F Tipi Hapishanede yalnizca bir yil kaldim ama daha onceki yasamimin 5 yilina denk dusuyor. Once aciyi paylasiyorduk. Aramizda bir ozgurluk vardi. »

Ugranilan zarar

Tecrit uzun uzun anlatiliyor. «  F Tipi Hapishane bizi insani ozelliklerimizden koparmak icin insa edilmistir. Paylasmanin tum kosullarini ortadan kaldiriyor. Psikolojik sorunlar basliyor. Kendi kendinizle ve diger iki tutukluyla sorunlariniz oluyor. Sonra, fiziksel sorunlar basliyor. Gozlerimde sorunlar var ». Edise ve kaygi donemlerinden soz ediyor. « Hafta sonu, hapishanede korkunc bir sessizlik oluyordu. Bazi zamanlarda yasadigimdan kuskulaniyordum… Yasiyor muyum olu muyum ? Dunyada yalniz mi yasiyorum? Kendimi mezarda gibi hissediyordum ».

Saglikli olmak icin cok duzenli yasiyordu ve spor yapiyordu. Kendi kendine konusuyordu « kendi icimde bir monolog gelistirmistim. ».

Eski bir karaciger hastaligi var, hapishanede hicbir tibbi gozetim olmuyor.

Hapishaneden cikinca, « herseyin uzerine ve ona karsi geldigini… kisilerin ve binalarin… hissediyor ».

Kendisini, korkusuz,  rahatsiz hissediyordu «dunyanin degismis oldugunu hissettim ».

Ozellikle kadinlarla iletisim sorunlarindan soz ediyor. Tum diyaloglardan once gelen ic monologuna devam ettigini soyluyor. Hapishaneden cikista hicbir destek gormedi. Ailesiyle iliskileri iyi degil. Aile bireyleriyle paylasamayacagi bir deneyimi oldugunu soyluyor.

Proje

Geleceginin « parlak » oldugunu soyluyor, « hapishane deneyimim beni ayakta tutuyor, bana direnme gucu veriyor ».

Aile ve meslek seviyesinde gelecekte tahmin eksikligi.

Gozlem 49 :   Bay X

Gorusmede hazir bulunan kisiler : Dr Evelyn Granjon, Georgia C.Guerin psikiyatride kadrolu hemsire ve tercuman ve onlar da taniklik yapan 2 eski tutuklu da hazir bulunuyorlar.

Istanbul,  03/06/08

Kisi tarafindan istenen isimsizlik : « davasi devam ediyor »

35 yasinda ve Bitlis’de dogmus.

Mucadelesi

Tutuklanmasindan onceki yoluyla ilgili az konusuyor

1992 de Bitlis’te yakalanmis.

2007 de Silopi’de yakalanmis.

Mahkumiyetler

9 bucuk yil hapislik

Iki ay once tahliye olmus.

Son durusmasi 2008 mayisinda, haziran 2008 sonuna ertelenmis.

Ugranilan siddet iddialari

Ilk goz altisi sirasinda, arkadaslariyla ayni fiziki ve psikolojik iskencelere ugradigini soyluyor, « sopayla » cinsel siddeti ve sakagina silah dayayarak polisler tarafindan intihar ettirme emrini anlatiyor. Orgut icindeki konumunu belirlemeye calistiklarini soyluyor.

5 Gunluk ikinci goz altisi sirasinda, iki kere psikolojik iskenceye ugradigini soyluyor « kadinlari kullandilar, bizi denemek ve cinsel bakimdan zayif oldugumuzu soylemek icin uc tane kisa etekli kadin getirdiler, biz 11 kisiydik ve polisler bizi bu 3 kadinla yalniz biraktilar». Bunu bir namussuzluk girisimi olarak yasadigini soyluyor. « Onlarin kim olduklarini bilmiyorum, belki de fahise kiligindaki kadin polislerdir. »

Yakalanmasi parasi odenen yalanci tanikliktan ileri geliyor.

Istanbul’daki ya da Diyarbakir’daki tutuklulugu sirasinda olsun, kotu muameleleri acikliyor : cirilciplak soyma, « yerde surunme emri », Kurt onderleri hakkinda hakaretler, gazete alma olanaksizligi, dayaklar.

Istanbul’daki hapishane asiri doludur « kosullar daha da kotudur, iki kisi ayni yatakta yatiyor, bircok hastalik var… tuberkuloz gibi, hapishane pis »

Diyarbakir Hapishanesi icin yer alti hapishanesinin varligini anlatiyor : « neler yapiyorlar ? ». Bu hapishane insani yok ediyor.

Ugranilan zarar

Ciktigindan beri, herseyi ustune aliniyor, « eski tutuklular hep takip ediliyor ». Polisin takibi altinda, ailesine gidemiyor.

Kendilerini gerillaya katilacaklar gibi tanitan kisilerin tuzagini bozuyor.

Migren, karin agrilari cekiyor «  tum eski tutuklular gibi ».

Saglik hizmetine ulasamiyor, TOHAV kendisini tedavi ettirmek icin tek basvuru yeri olarak gorunuyor.

Proje

Bekar, sivil bir orgutte calistigini soyluyor « ozgur yurttas hareketi ». « Eski bir tutuklu icin toplumda yer bulmak zor ». Bir yil boyunca, polisler onu evden ise izliyorlar. Onu tuzaga dusureceklerini dusunuyor. Oysa bariscil yasal bir mucadele gerceklestirdigini soyluyor. « Devam edecegim ».

Gorusmenin sonunda, Kurt onderin tutuklulugunu anlatirken onemli bir heyecan duyuyor « buyuk bir aci ».

Gozlem 50 :  Bay X

Gorusmede hazir bulunan kisiler : Dr Evelyn Granjon, Georgia C.Guerin psikiyatride kadrolu hemsire ve tercuman ve onlar da taniklik yapan 2 eski tutuklu da hazir bulunuyorlar.

Istanbul, 03/06/08

1975 te Bitlis’te doguyor.

Mucadelesi

Apartman ve Is Merkezi korumasi, Kurt ozerklikci hareketinin sempatizani oldugunu soyluyor « uyesi degildim ».

« Muhbir olan eski bir militanin ihbari » uzerine,Temmuz 1999 da, Istanbul’da yakalaniyor.

Mahkumiyetler

Ozellikle 2 yil Umraniye Hapishanesinde ve Edirne (F Tipi) hapishanesinde hapislik.

16 ay ilk mahkemesini bekledi.

3. Durusmada, tahliye oldu ama dava hala devam ediyor.

Mart ayinin basindan beri serbest.

Ugranilan siddet iddialari

Bir polis merkezinde 4 gun goz alti, 3 gun boyunca, vucudunda izler birakarak dovuldugunu soyluyor (bize vucudunu gosteriyor).

Kotu muamelelerle ilgili sikayette bulunduktan sonra, 2 doktor tarafindan muayene edildi ama onlar izlerin hukuki takibin konusunu olusturduguna dair karar vermiyorlar.

Esas olarak F Tipi Hapishanedeki tutuklulugunu anlatiyor : 20 ay, « bir disiplin cezasi sonucu » 7 gun uzatiliyor. Kurt dilinin kullanimiyla ilgili baskiyla ilgiIi bir dilekceyi Adalet Bakanligina gonderiyor. Gercekte, Telefonda ya da goruslerde Kurtce konustugu zaman kotu muamelelerin kurbani oldugunu soyluyor.

Ugranilan zarar

Tecrit uzun uzun anlatiliyor. «  F Tipi Hapishane insanlari delirtmek icin kurulmus ».

« F Tipi hucrelerde, 30 a 40 m2 alanda 3 kisiyiz ; havalandirmanin uzerinde demit teller var. Kendini hep yalniz hissediyorsun.Inandigin degerler sana direnme gucu veriyor. Belli bir siyasi egitimimiz var, kendi kendimizi koruyabiliyoruz. Irademiz direniyor. »

Gurultulerden soz ediliyor ve bunlarin uykusuzlugu getirerek dayanilmaz olarak yasandiklarini soyluyor : sifon, alarm, gardiyanlarin gurultusu. Tersine, bazen « korkunc bir sesizlgi » anlatiyor ve o zaman « cesitli seslerin ozlemini » hissediyor. Hala bugun de uykusuzkuk cekiyor.

Hapisligi sirasinda tuylerinin dokuldugunu belirtiyor : sac ve kil, kas dokulmesi, vucut tuylerinin dokulmesi. Hapisten cikisinda, acik alandan korkuyor : « 2 ay disari cikamadim, hatta evin onundeki bahceye bile ». « Kendimi herkesin onunde tamamen ciplak hissediyordum ».

Bundan baska, dikkat bozuklukleri ve ofkeyi anlatiyor «cok sinirli, cabuk ofkelenen birisi oldum ». Vucutla ilgili sikayetlerini belirtiyor : bogazini ve dizini gosteriyor. TOHAV ‘da ozellikle dizi icin tedavi goruyor ve psikolojik destek aliyor. Ilac aliyor.

Proje

Ailesiyle birlikte yasiyor, esi ve iki yasindaki kiziyla. 15 gunden beri, yeniden insaatta amcasiyla birlikte calismaya basladi, « o bana yardim ediyor ». « Herkes olene kadar hapishanenin izlerini tasir »

Gözlem 51 :  Bay  X

Görüşme sırasında hazır bulunan kişiler : Dr Evelyn Granjon, Georgia C.Guerin Psikiyatride kadrolu hemşire ve tercüman.

05/06/08

23 Yaşındaki hükümlünün annesi.

Mücadelesi

Annesine göre, oğlu bir polisi öldürmekle suçlanıyor, bunu enerjiyle reddediyor çünkü “silahlı değildi”.

Mahkumiyetler

Ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum olmuş oğlu şimdi TEKİRDAĞ Hapishanesinde (F Tipi Hapishane) bulunuyor.

Uğranılan şiddet iddialara

Anne oğlunu hapishanede, tek kişilik hücrede görmekten kaygılı çünkü onun psikozu var ve kimse onun ilaçlarını düzenli aldığını kontrol edemiyor. Son olarak birçok ay görüş yasağı olan sürekli yinelenen  cezalardan söz ediyor. Son ziyaret sırasında oğlunun hali annesini çok endişelendirmiş.

Uğranılan Zarar

Oğlunun tecriti annesini endişelendiriyor. Gerçekte, ziyaretler sırasında kulaklarını tuttuğunu saptadı. Ona sesler duyduğunu ve 10 dakikadan fazla ziyeretine dayanamayacağını belirtiyor. Oğlunun sıkıldığını ve çok terlediğini saptadı. O annesine “düşman gibi bakıyordu”. Arkadaşlarının söylediklerine göre, göz altında “çok işkence gördü” çünkü kendisi bundan söz etmiyor. Anne onun zor yürüdüğünü saptamıştı ve giysileri yırtılmıştı.

Çocukluğunu anımsayınca, hareketli ve çok akıllı bir çocuktan söz ediyor. Hapisliği sırasında psikiyatri hastanesinde kaldı. Burada şizofreni teşhisi kondu ama bu hastanede kalış kötü koşullarda olduğundan ilgili kişi hastaneyi terketmek istedi. Bu hapislik sırasında, duyduğunu iddia ettiği ses buyurusu üzerine birçok kez intihar girişiminde bulundu.

Proje

Anneye göre, o özel birime götürülmeli sonra da nörolojik bozukluklar gösteren açlık grevi mağdurlarına verilen şartlı tahliyden yararlanmalıdır. Tanıklığına destek olarak zaten tıbbi bir dosyası var ve bizden oğlunu hapishanede muayene edebilmemizi istiyor.

Gözlem 52  :  Bay X

Görüşme sırasında hazır bulunan kişiler : Dr Evelyn Granjon, Georgia C.Guerin Psikiyatride kadrolu hemşire ve tercüman ve de dört dernek üyesi ve dernek başkanı.

Görüşme tarihi : 05/06/2008

17 yaşında. GIRESUN’da doğdu.

Mücadelesi

Liseli, İstanbul’da lise birdeydi. Arkadaşlarıyla birlikte, her pazar çıkan, yasal bir dergiyi dağıtırken, polis, görünürde bir neden olmaksızın, sırtına gerçek kurşunlarla ateş etti. Bu olay 7 ekim 2007 de oldu. Kurşunu çıkarmak için cerrahi bir müdahaleden sonra üç ay hastanede kalma gerekliliği olarak bir belden aşağı felç (paraplégie) bunu izledi.

Adli Sonuçlar

Suç duyurusunda bulunduktan sonra, suçlu polisin ve ona eşlik eden diğer polislerin kimliklerini tanımasında kendisine yardımcı olan bir soruşturmanın sonunda bir duruşma yapıldı. Adli davalar devam ediyor. Üstelik, birçok arkadaşının tanıklıklarından yararlanıyor.

Uğranılan zarar

Şimdilik, hiçbir suçlama yapılmadı, hiçbir tazminat ödenmedi. Yani hiçbir maddi yükümlülük verilmesinden yararlanmıyor. Eğitimini bırakmak zorunda kaldı. Bugün onun için geleceğini görmek zor ve projeleri belirsizdir. Arkadaşlarıyla yaşamak için ailesini terk etti, hem seçimle hem zorunlulukla (Belki de aile bunu yüklenmekte zorluk hissediyor ?).

Proje

Bu sorunun yeni özelliği yüzünden orta ya da uzun vadeli bir proje yapamıyor. “Arkadaşlarının desteğyle” yeniden öğrenmeye devam ediyor.

Gözlem 53 : Bay  X

Görüşme sırasında hazır bulunan kişiler : Dr Evelyn Granjon, Georgia C.Guerin Psikiyatride kadrolu hemşire ve tercüman.

Istanbul,  05/06/08,

1979 da, Istanbul’da doğdu.

Mücadelesi

Berber. 17 yaşından beri bir halk mahallesinde bir sol dernekte mücadele ediyor.

Mahkumiyetler

İlk yakalanma 2001 de. Diğerleri bunu izliyor, özellikle 2006 da, 2006 Ankara’da, bir basın ajansının bürosunu diğer kişilerle birlikte işgal ettiği zaman. O zaman bir davanın konusu oldu. Bunun bitiminde yeniden tutuklandı sonra iki günlük yeni bir gözaltında kaldığı İstanbul’a getirildi. Bir buçuk ay önce tahliye oldu.

Ehliyet almak için girişimde bulunurken yakalandı. Arandığını bilmiyordu.

Birçok hapishanede kaldı. (BAYRAMPAŞA ve TEKİRDAĞ (TEKİRDAĞ F Tipi Hapishanedir sonra SINCAN hapishanesinde kaldı).

Altı aylık bir mahkumiyet beklerken, dört yıl hapiste kaldı.

Uğranıldığı iddia edilen şiddet

Göz altında, vücudunda hiçbir iz bırakmamaya dikkat eden polisler tarafından dövüldüğünü ileri sürüyor.

Hapisliği sırasında, kötü muamelelere özellikle vücut aramalarına uğradığnı söyledi. Bütün açlık grevlerine katıldığını, en uzununun 15 gün olduğunu söyledi.

İlk önce tek kişilik hücrede, sonra üç kişilik hücrede tecrit rejimine uğradığını söylüyor. «Birçok kişiyle kalınan hücrede bulunmak daha kolay çünkü konuşacak kimse oluyor.Tek kişilik hücredeyse kapının kapanmasından sonra tamamen yalnız kalınıyor ».

Ankara’da yakalandığı zaman, “öyle çok dövülmüştü ki” hiçbir ek bakım verilmedi ona.

Tersine, SINCAN hapishanesinde hapisliği sırasında “işkenceler korkunçtu”: yoksunluklar (özellikle su, onlara yalnızca şeker ve limon dağıtıldı), baskılar, gardiyanlar önündeki göz altının uzatılması).

uğranılan zarar

Annesinin ölümünden iki ay sonra yakalandığı ölçüde korkunç psikolojik acı çektiğini söylüyor (o zamandan beribabasını da kaybetmiş). Sıkıntıdan, stresden, hapisteyken teşhis edilen ve tedavi edilen bir ülserden söz ediyor. Hapishanenin dışında bile, tecritinin devam ettiğini söylüyor : « hastalandım, sağlam değilim. Spor yapmayı düşünüyoru amahapisliğe bağlı psikolojik acıdan kurtulmayı hala başaramadım ».

Üstelik, simsiyah giyinmiş görünüyor ve üzüntüsünü saptadık, bakışından kaçn özellik, sık sık öksürük. Hiçbir tıbbi yardımdan yararlanmıyor ve tedavi olması için çok yüksek fiyat ödemesi gerekiyor.

Proje

Devrimci mücadeleden başka projesi yok : «benim projem sosyalizm ».

Gözlem 54 : Bayan X

Görüşmede hazır bulunan kişiler : Dr Evelyn Granjon, Georgia C.Guerin psikiatride kadrolu hemşire ve tercüman.

Istanbul, 05/06/08

Doğum yılı ? (yaşını hatırlamıyor)  TOKAT’da doğmuş.

Mücadelesi

Bellek sorunları nedeniyle belirtemiyor. Tekstilde çalışıyordu. 1995 kasımında evinde sabah 5 te tutuklanıyor.

Mahkumiyetler

1995 te göz altı. Sonra, Ümraniye ve Tekirdağ’da hapiste kalıyor.2001 de tahliye oluyor sonra yeniden yakalanıyor.Üç günlük göz altıdan sonra, doktor raporlarına inanılması üzerine serbest bırakılıyor.  Davası sürüyor.

Uğranılan şiddet iddiaları

Göz altında, kötü muamelelerden söz ediyor : elektrik işkencesi ve plastik poşetle boğma girişimi.

19 aralık 2000 de, hapishanelere askeri operasyon sırasında arkadaşının ölümünü anımsıyor. « O diğerlerini korumak için kendisini feda etti. Ben yaralanmadım. ».Sonra,bir yıl süren ve hastanedeyken gerçekleştirilen zorla müdahaleyle kesilmiş olacak “ölüm orucunu” anlatıyor.

Uğranılan zarar

Annesinin anlatımın doğruladığı gibi, hafıza sorunlarını zorla müdahaleye bağlıyor. B1 vitamini alıp almadığını hatırlayamıyor. Bunun dışında, kulak uğuldamasından, denge bozukluklarından, koşamamaktan yakınıyor. «Başta tek başıma yürüyemiyordum ve şimdi bu konuda daha iyiyim ». Bir kere TIHV’na gitmiş ama bundan böyle tıbbi tedavisiz kalmış « çünkü doktorlara izin verilmemiş ».

Bunların dışında, konuşma zorluklarından yakınıyor. « Konuştuğum zaman sözler karışıyor ». Dahası, görüş keskinliğinin azalması olarak görüş zorluklarını ve scotom ları  belirtiyor. Hiçbir maddi yardımdan yararlanmıyor.

Proje

Şimdi annesiyle birlikte yaşıyor.Aile ve meslekle ilgili projesi yok. Kendi kendisini, yürüyerek ve konuşmasını iyileştirmek içinyeniden eğitiyor. « Eskisi gibi olmayacak çünkü vücudum tamir olamıyor».

Tüm tıbbi müdahaleyi durdurmuşken sağlığını iyileştirme olanaklarıyla ilgili bize karşılıklı sorular soruyor. Biz bunu acısının ifadesi olarak yorumluyoruz. Biz ona tedavi için tekrar TİHV’na dönmesini tavsiye ediyoruz.

Gözlem 55 :  Bayan X

Görüşmede hazır bulunan kişiler : Dr Evelyn Granjon, Georgia C.Guerin psikiatride kadrolu hemşire ve tercüman.

Istanbul, 05/06/08,

1982 de, KONYA’da doğmuş.

Mücadelesi

İstanbul’da yabancı Diller Yüksek Okulunda Üniversite öğrencisiydi, son sınıftaydı.Kendisini İngilizce öğrenimine veriyordu. “Demokrat” öğrenciler için,  zaten birçok kez atıldığı Üniversitede eğitimine devam etmenin zorlukları belirtiyor. Gerçekte, Üniversite polisi öğrencileri kontrol ediyor.

Mahkumiyetler

8 mayıs 2007 de, bir basın açıklamasından sonra,Üniversitenin önünde, sokak ortasında tutuklanıyor.. Sivil polisler gaz bombalarına baş vuruyorlar ve onu sıradan bir arabayla, zorla götürüyorlar. Bunu bir gecelik göz altı izliyor.

İstanbul Hapishanesinde bir gün geçirdi sonra GEBZE’ye götürüldü.

Tahliyesi 11 ay beklediği davanın ikinci duruşmasında 10 nisan 2008 de gerçekleşti.

Uğranılan şiddet iddiaları

Göz altında, dövüldüğünü, erkek polislerin ve kameraların varlığında gerçekleşen vücut araması sırasında aşağılandığını söylüyor.

Hapishane girişinde, «gardiyanlar bize tamamen çırılçıplak olmamızı dayatıyorlar ve bunu redediyoruz, onlar da bize kötü muamele yapıyorlar ». Aynı şekilde hücrelerdeki aramalar bütün eşyalarını kasıtlı olarak karıştıran erkek gardiyanlar tarfından yapılıyor. Kadın hapishanelerinde çalışan kadın gardiyanların olmasını istiyor.

Arkadaşlarıyla birlikte  altı kişilik bir hücrede hapis kalıyor. Arkadaşlarından birisi hapishanede doğan bebeğiyle kalıyor. Kötü sağlık koşullarını, su ve giysi sınırlamasını,özellikle küçük bir çocuk için bütün baskıları açıklıyor.

Uğranılan zarar:

Bir doktorun merhemle tedavi ettiği cildindeki “açık mor lekeleri” gösteriyor. Hapishanede meydana gelen birçok hastalıktan, doktorların uzmanlaşmamış olmasından, hastaneye götürülmelerinin reddedilmesinden ve hapishane askerlerinin yanında jinekolojik bir muayeneyi kabul etmenin olanaksızlığından söz ediyor. « Jinekolog muayene sırasında askeri dışarı çıkartmıyor ve bunu kabul etmeyi reddediyoruz.

Ses kısılması ve öksürme sorunlarından yakınıyor.

Proje

Üniersite eğitime yeniden dönmğüyor. « Haksızlıklara, yolsuzluklara, uyuşturucuya karşı mücadele etmeye devam edeceğim. Benim mesleğim mücadele etmektir.». Hapishanede çok yakın olduğu bebekten haberler almaya devam ediyor ve “diğer 9 annesi” gibi kendisini onunla çok meşgul hissediyor.

Gözlem 56 : Bay   X

Görüşmede hazır bulunan kişiler : Dr Evelyn Granjon, Georgia C.Guerin psikiatride kadrolu hemşire ve tercüman.

Istanbul,  05/06/08

1966 da,  TUNCELI’ da doğmuş.

Mücadelesi

Bir restoranda eskiden aşçıymış. Siyasi bağlılığı 80 li yılların sonlarına uzanıyor.

Hükümlülükleri

Sekiz günlük göz altıdan sonra, 1993 te tutuklanmış, ERZURUM, NEVŞEHİR, ÇANKIRI ve SİNCAN HAPİSHANELERİNDE HAPİS KALMIŞ. Kendisine yapılan affı, militanlıkla ve de hapisteki yoldaşlarıyla birlikte kalmak için  kabul etmemiş. 2001 de tahliye edilmiş.

Uğranılan şiddet iddiaları

Göz altında, fiziki (özellikle elektrik) ve psikolojik kötü muamelelere uğradığını söylüyor.

ERZURUM hapishanesinde, gardiyanlar ona karda çıplak ayakla kalması için ayakkabılarını çıkarmasını dayatıyorlardı. Direndikleri için onları çok şiddetli bir biçimde “sopalarla dövüyorlardı”. Ona göre gardiyanlar ailelerini de aynı şekilde eziyorlardı. ÇANKIRI hapishanesinde, 19 aralık 2000 saldırısını yaşadı. Bu operasyon sırasında, sağ kolundan yaralandı ve başına tuğlalar atılmasıyla ve öldürülen iki yoldaşının görüntüsüyle travma geçirdi. Komutanın şöyle bağırdığını duydu: “öldürün onları. Bize bize tuğlalar, gaz bombaları atıyorlardı ve bizi dövüyorlardı” . Kırık koluna rağmen işkence gördü. “Ölüm orucu” yaptı, hastaneye götürüldü. “Bize yaptıkları tedavi işkence gibiydi”. Hiçbir zorla müdahale kabul etmediğini yazmış ama ona bilincini kaybedince yapılmış. İlk zamanlar B1 vitamini almış, sonra kabul etmemiş.

Uğranılan zarar

Biz onun yürüme zorlukları, denge bozuklukları, baş dönmeleri,tutmada zorluklar, hafıza bozuklukları gösterdiğini saptıyoruz. Bunların dışında, uyku bozuklukları, baş ağrıları, karnın üst kısmındaki ağrılardan yakınıyor. TIHV’in doktorları ve özel bir doktor tarafından izleniyor.

Yüzünde 19 aralık saldırısının sonuçlarına açık bir biçimde bağlayamadığı bir yaranın izlerini saptıyoruz.

Proje

Eşi ve iki çocuğuyla birlikte oturuyor, 15 yaşında bir kızı ve 17 yaşında bir oğlu var. Çocukları onu destekliyorlar ama mücadeleye katılmıyorlar. Eşine gelince o hasta. Erkek ve kız kardeşleri aynı şekilde onu destekliyorlar.

Aşçılık mesleğine geri dönmek isterdi ama hafıza sorunları buna izin vermiyorlar. «hem mücadele edip hem de çalışabilirim ama ama hatırlamıyorum ».

Gözlem 57 : Bay X

Görüşmede hazır bulunan kişiler : Dr Evelyn Granjon, Georgia C.Guerin psikiatride kadrolu hemşire ve tercüman.

Istanbul, 05/06/08

1973 te, Istanbul’da doğmuş.

Mücadelesi

1995 ten beri bağlanmış, mahallesinde, 13 alevinin “katledilmesinden” sonra mücadeleye bağlanmış. “Kromda” çalışıyormuş.

Hükümlülükleri

1995 te sokakta yakalanmış. Bri hafta göz altında kalmış, sonra BAYRAMPAŞA’ya götürülmüş. 19 aralık 2000 katliamından sonra TEKİRDAĞ F Tipi Hapishanesine götürülmüş. 2002 de tahliye olmuş, ölüm orucunun nörolojik izleri sonucu «bana 2002 de diye söylendi”. Yeni bir davası devam ediyor. 19 aralık operasyonundan sonra ona karşı dava açılmış.

Uğranılan şiddet iddiaları

Göz altında, elektrik işkencesi dışında,  “herkes gibi” kötü muamelelere uğradı. Arkadaşlarına göre, 122 gün devam etmiş olacağı”ölüm orucu” yaptı, çünkü kendisi hatırlamıyor. Hafıza bozukluklarını zorla müdahaleye bağlıyor.

Uğranılan zarar

Tanıma zorlukları özellikle çabuk hatırlamayla ilgili bozukluklar gösteriyor. « Günlük şeyleri anımsamıyorum. Çocukluk anılarım var ama belleğimde bir kopukluk var.” Hastanede, belleğimi silmek için bana bir serum verdiler”. B1 vitamini almayı kabul etmediğini söylüyor.

Diğer bozukluklardan, denge, tutma, görme, uyku bozukluklarından söz ediyor.

Biz yürüme bozuklukları ve ellerde uyumsuzluk saptıyoruz. “Otobüzte duramıyorum”.

Bir spor salonuna gidiyor.

Tedavi desteği almamış.

Proje

Bekar, çocuğu yok ve İstanbul’da ailesiyle birlikte yaşıyor.

Projesi mücadesine devam etmek. « Çok güzel konuşuyorum oysa hapisten çıktığımda konuşma sorunlarım vardı. İyiyim ».

Gözlem 58 :  Bay   X

Görüşmede hazır bulunan kişiler : Dr Evelyn Granjon, Georgia C.Guerin psikiatride kadrolu hemşire ve tercüman.

Istanbul, 05/06/08

1964 te SIVAS’ta doğmuş.

Mücadelesi

Marangoz.1980 den beri halk mahallerinde bulunuyor ve derneğini yeniden görüşüyle sürüyor, bu ona birçok göz altı ve birçok tutukluluğu ödetiyor. Bütün ailesi demokrat ve onun mücadelesini anlıyor ve özellikle, dört yıl önce ölen annesi onu çok destekliyordu. 1992 de erkek kardeşi tutuklandı.Kendisi militan bir konserden sonra, ocak 2008 de tutuklandı. Haziran 2008 de, tahliye oldu.

Hükümlülükleri

Yakalanmasından sonra, dört gün göz altında kaldı sonra diğer iki yoldaşıyla birlikte BAYRAMPAŞA’ya götürüldü.

Uğranılan şiddet iddiaları

Mahalle karakolunda sonra polis merkezinde 24 saat sonra gelecek avukatı beklerken susma hakkını hak olarak istedi. Kendisi ve yoldaşları soyunma emri alıyorlar ve, kabul etmemelerine rağmen, şiddetli bir şekilde soyunmaya zorlandılar. Yasal olan yükümlülükleriyle ilgili israrcı bir sorguya uğradı. TAYAD’a gelmekle ve derneğin dergisini okumakla suçlanıyor.kanıtlıyarak tartışıyor: « eğer bu suçsa bu yasal dernekleri kapatmanız gerekir. ».

BAYRAMPAŞA Hapishanesine götürüldü, üst arama, zorla soyma aşağılamasını, bunları izleyen dayağı anlatıyor. « Yüzümde mor lekeler vardı ». Bir sonraki kontrol kapısında, onları yeniden soyunmaya zorlamak için yeniden giyinmeye zorluyorlar. Özellikle ailelerine yöneltilmiş hakaretlere uğradılar. Ilk zamanlar toplu olarak kalıyorlar “kırk kişi kadarlar” . Arkadaşlarına ikinci dönemde kavuşuyor. 25. Gün, TEKİRDAĞ F Tipi hapishaneye götürülüyor. Bu ona bu yeni hapishaneye girişinden önce ve sonra dayakların ve hakaretlerin eşlik ettiği yeni bir üst aramasına mal oluyor. 10 gün tek kişilik bir hücrede tutuluyor sonra, arkadaşlarından sonra üç kişilik hücreye konuluyor ve onların yanına gitmek için dilekçe yazıyor. Üstelik, dayaklar için iki hapishanenin gardiyanlarına karşı Cumhuriyet Başsavcısına suç duyurusunda bulunuyor.  Bunu tersine çeviriyorlar BAYRAMPAŞA gardiyanlarına saldıranlar tutuklular oluyorlar. TEKİRDAĞ’ınkilere gelince, onların da beraat edeceklerini düşünüyor.

Özellikle slogan atmaktan doğan cezaları anlatıyor: iletişim yasağı (telefon ve mektup yasağı), televizyon ve ziyaret yasağı. Ona göre, bu disiplin cezalarının çoğu keyfi bir şekilde kararlaştırılıyor.    « Yasal olmalarına rağmen dergilere ulaşamıyorduk. Yıkanmak için günde bir saat soğuk su ve her on beş günde bir saat sıcak suya ulaşabiliyorduk. İçme suyu için ona para ödemek zorundaydık ve sağlığımız için su şişelerini sakladığımız zaman onlara el konuluyordu ».

« Adli tutuklularla çok iletişim kurdum çünkü onlar bizden çok daha fazla acı çekiyorlar.J’ai beaucoup communiqué avec les condamnés de droit commun car ils souffrent beaucoup plus que nous. Zaten hapishanede her şey satın alınıyor ve parasız daha zor yaşanıyor. Tecriti kırmak için kendi dergilerimizi yazıyoruz ».

Uğranılan zarar

Hapishanedeki yaşamı iyi tanıdığını iddia etmesine rağmen, uykusuzluklardan yakınıyor. “Ölüm orucu” yapmadı ama yoldaşlarını desteklemek için birçok açlık grevi yaptı.

Çocukluğundan beri astımdan çekiyor ama hiçbir tıbbi kontroldan yararlanmıyor: « ben kendi kendimi tedavi ediyorum ».

Proje

Bekar « birisini bulmaya zamanım yok ». Erkek kardeşleriyle iyi anlaşıyor. Hemen derneğindeki faaliyetlerine döndü. Dinlenmenin ne demek olduğunu bilmediğini söylüyor : « ben 45 yaşındayım ve hiçbir zaman dinlenmedim ».

Projesi mücadeleye devam etmektir. Serbest kalacağına inanıyordu çünkü suç işlememişti. Hiçbir tamir beklemiyor.

Gözlem 59 :  Bay X

Görüşmede hazır bulunan kişiler : Dr Evelyn Granjon, Georgia C.Guerin psikiatride kadrolu hemşire ve tercüman.

Istanbul, 06/06/08

1946 da, SAMSUN’da doğdu.

Görüşme sırasında hazır bulunanlar : Dr Evelyn Granjon & Georgia C.Guerin,

Yerel dernekte /TAYAD’da.

Mücadelesi

Eski polis sol görüşlü olduğu için 1980 Hükümet darbesinden sonra işten atılmış. İktidarın çocuklarını ikinci kez tutuklatarak intikam aldığını düşünüyor.

Oğlunun tutuklanmasından sonra mücadelede daha aktif yer almaya başlamış.

Hükümlülükler

Bize iki çocuğunun hapsedilmesinden söz ediyor.

Oğlu Ufuk 1976 da doğmuş, 10 yıldır hapiste, müebbet hapse mahkum olmuş diyabet hastalığı var, 10 yaşından beri insülin kullanıyor.

Kızı Yıldız 1978 de doğmuş, daha önce beş yıl hapis yatmış olarak müebbet hapse mahkum olmuş.

Uğranılan şiddet iddiaları

Oğlu sekiz gün süren göz altısı sırasında kötü muamelelere uğramış.

« Göz altındayken ilaçlarını getirdiğim zaman, polisler onları ezdiler. Beni tehdit ettiler : IHD’ye ya da başka bir derneğe şikayete gitmemelisin yoksa oğlunun cezası iki katına çıkar ». Gerekli ilaçlar olmadığı için oğlum şeker komasına girdi. Bir hastaneye nakledilebilmeyi istedi. Adli Tıbbın raporuna rağmen bu izin ona verilmedi ve hep KANDIRA Hapishanesinde üç kişilik  hücrede kalıyor. Şimdi, insulin tedavisine devam ediyor ama hastalığına uygun beslenme rejiminden yararlanamıyor.

Karşı çıktığı için oğlu displin cezaları almış. disciplinaires. Böylece, onu bir buçuk yıldır göremeyen annesinin ziyaretinden yoksun kalıyor. Babası onu birkaç gün önce telefon kabınınde görmüş.

Uğranılan zarar

Oğlunun durumu babası için bir “işkence” oluşturuyor çünkü sürekli yeni bir komanın sıkıntısı içindedir. Böylece, oğluyla telefonla konuşurken gardiyanların baskısıyla konuşma şiddetle kesilince en korkuncundan korkarak çok endişelendi.

Kendisiyle ilgili olarak, birçok kez tutuklandı, kötü muamelelere uğradığı göz altına kondu. « Polisin parasıyla iki terörist yetiştirdin. Sen kendin de bir hainsin » ve polis kartı yırtıldı. Quant à sa fille elle a été accusée de meurtre de façon arbitraire nous assure-t-il. Il garde un espoir, celui de voir la Cour de Cassation annuler le jugement.

Görüşme sırasında, kalkıyor, çıkıyor, geri geliyor ve zor tutulan bir heyecanla iki çocuğunun kimlik fotoğrafını bize gösteriyor.

Proje

Çocuklarıyla ilgili olarak, özellikle oğluyla, hastaneye nakledilmesini beklerken hapishanede onu ziyaret etmemizi istiyor.

Buna paralel olarak, siyasi mücadelesini sürdürüyor.

Gözlem 60 : Bayan  X

Görüşmede hazır bulunan kişiler : Dr Evelyn Granjon, Georgia C.Guerin psikiatride kadrolu hemşire ve tercüman.

Istanbul, 06/06/08

1967 de, Çorum’da doğmuş.

Mücadelesi

Evli, Postane memuru, eşi gibi, muhalefetin siyasi bir derneğinin sempatizanı.Bir ihbar üzerine, eşiyle aynı zamanda sokakta yakalanıyor.

«Biri bize iftira atmış ».Hapishenede militan oluyor : « hapishane benim için bir okuldu, her şeyi orada öğrendim, kendimi eğitmeye ve kitaplar okumaya başladım. Kadınların da büyük eylemler yapabileceğini anladım ve bu benim kendime güvenimi arttırdı. ».

Mahkumiyetler

Eşiyle aynı zamanda mahkum olarak, yasadışı bir örgüte üye olmaktan 12 buçuk yıl hapis cezasına mahkum oldu. Önce, Ankara’da hapiste kaldı (ULUCANLAR’da), sonra ÇANAKKALE hapishenesine nakledildi.

Sağlık nedenleri yüzünden 2001 de tahliye edildi  (madde 398)Elle a été libérée en 2001 pour raisons médicales (article 398).

Uğranılan şiddet iddiaları

Ankara’da DAL ‘da, 14 gün işkence gördüğünü ileri sürüyor. Çırılçıplak soyulmuş, hakaret edilmiş, kollarından asılmış, elektrik verilmiş. Karanlık bir oda, bir ışık projektörü hatırlıyor ve de onu eşini öldürmekle tehdit ediyorlar.

19 Aralık 2000 operasyonunda hapisteydi. : « o gece sabah dörde kadar eşim için yün ördüm sonra yatmaya gittim. Çığlıklarla uyandım ve pantolonumu giydim. Askerler bize ateş etmeye ve bpmba atmaya başladılar. Arkadaşlar kendinizi koruyun diye bağırıyorlardı. Bazıları kendilerini yakacaklar tehditinde bulundular. Bir bayan herkesi kucakladıktan sonra bunu yapmaya karar verdi. Yukarıya çıktı ve elektrik kesik olduğundan, vücudunu alevler içinde gördüm. Ben de başımdan yaralanmıştım ve bunu vücudumun sol tarafının felç olması izledi. ». Hastanede kaldıktan sonra, Bakırköy hapishanesine götürüldü.

Ankara’da yeniden tutuklandığını iddia ediyor, tarihine tanıklık ettiği bir gösteri sırasında, bunu bellek bozukluklarının kendisine  izin verdiği kadarıyla belirtiyor. Öncekiyle aynı merkezde yeni işkencelerden söz ediyor. Polisler ona şunları söylüyorlardı: « seni serbest bıraktılar ve sen hala elimizdesin ». Daha yeni olarak, 2007 de İstanbul’da, bir gösteri sırasında yeniden dövüldü. Bunu, sonuncusu ocak 2008 de olan, üç nöroşijürjik müdahaleye götüren yeni bir kafatası travması izledi. Tıbbi masraflarını arkadaşları karşılıyor.

Uğranılan zarar

Kafatası travmasından sonra, birçok ay hastanede bir çok müdahale geçirdi . Yeniden bir öğrenme ona yeniden yürümeyi sağladı. « Ayakta durabildiğim zaman, çocuk gibi çok mutluydum. »

Bununla beraber kendisini yakan kadının onu çağırdığı halüsinasyonların devamlılığından söz ediyor. “Duvarlar üzerine düşecek” korkusunu hissederek, yalnız kalamıyor. Bunlardan başka, uyku, görme bozukluklarından söz ediyor ve tuvalet ve giyinme seviyesinde yalnız yapamıyor…

İkinci kafatası travmasının uyku, hareket ve de dikkat bozukluklarını yeniden aktifleştirdiğinin yeni sonuçları var.

Gerçekten, onu sabit bakışıyla, yavaşlamış buluyoruz. De fait, nous la trouvons ralentie, avec un regard fixe.

Proje

Artık ailesinin olmadığını söylüyor. Sekiz yıldır TIHV tarafında izleniyor. “Ölen arkadaşlarım için yaşamak istiyorum ».

Bir cevap yaz