|

Hapishanelerinden Dostlara ve Yoldaşlara, MERHABA!

Hapishanelerinden Dostlara ve Yoldaşlara, MERHABA!

partizan.org/tanitim/wp-content/uploads/2010/06/upotudak.jpg”>Türkiye devriminin, kişiliği, siyaseti ve yarattıklarıyla, özgün ve önder kişiliği İbrahim Kaypakkaya yoldaşımızı, 36 yıldır dinmeyen yürek sızımızla bir kez daha anıyoruz. Sadece yürek sızısıyla değil tabi, aynı zamanda onun gibi bir önder yoldaşa sahip olmanın onuru ve gururuyla…

Yok sayılmaya çalışıldığını, biliyoruz. Görmezden gelinerek unutturulmaya çalışıldığını da… Buna karşın önder yoldaşımız, kan ve can bedeli bir mücadele yürüten nice yoldaşının da çabalarıyla; düşmana karşı uzlaşmaz duruşu, TC devletinin, Kemalizm’in, Kürt Ulusal Sorununun gerçek niteliğini aydınlatan düşünceleriyle, adı anılmadan edilemeyen bir kişilik olmuştur. Hayatın ve pratiğin dersleriyle, Türkiye devrimci hareketinin büyük bir kesimi, onun bu konulara ilişkin düşüncelerinin ve farklılığının hakkını teslim etmek zorunda kalmıştır. Ve tüm bu konularda gördüğü itibarı, fazlasıyla hak etmektedir İbrahim Yoldaş. Öyle ki, ülke devrimi ve demokrasi mücadelesinde samimi, kararlı, başarılı olmak arzusunda olan herkes için bugün de, onun bu düşüncelerinin kavranması olmazsa olmazdır.

Şüphesiz İbrahim yoldaş, sadece bunlar değildir. Mesela, Türkiye devrimci hareketinin, proleter devrimci kolu ve kurmayı Proletarya Partisi’ni kurduğundan da bahsedilmelidir mutlaka. Yine, ülke devriminin yolu olarak gördüğü Halk Savaşını, gerilla savaşı temelinde başlatmak için ortaya koyduğu pratikten de söz edilmelidir. Ki bu pratik, TC devletinin niteliği, Kemalizm ve Kürt Ulusal Sorunu konularındaki düşünceleriyle birlikte, Kürt Ulusal Hareketi’nin gelişiminde ön açıcı, yol gösterici olmuştur. Kürt Ulusal Hareketi, İbrahim yoldaşın bu savaşma pratiğini, güçlü bir şekilde hayata geçirmeyi başararak, bugünkü boyutlarına kavuşmuştur.

Yoldaşlar, tüm bunlar hep vurguladığımız gerçeklerdir. Bugüne kadar önder yoldaşımızı anarken, defalarca kez bunları dile getirdik ve günün ihtiyacına paralel, üzerlerinde etraflıca durduk. Şimdi de üzerlerinde durulup, konuşulup anlatılabilirler. Ancak gerek Proletarya Partisi’nin, gerekse ülkemiz devrimci hareketinin içerisinde bulunduğu durumu düşündüğümüzde, bizce İbrahim yoldaşı anarken üzerinde durulması gereken konu, “onu gerçekten ölümsüz ve değerli kılan en temel şey nedir?” sorusuna verilebilecek cevaptır.

Biz bu cevabın, Marksizm-Leninizm-Maoizm ile kurduğu ve sağlamlaştırmaya çalıştığı gerçek ilişki olduğunu düşünüyoruz. Onun kısacık yaşamına baktığımızda, öğrenci gençlik hareketinden, Proletarya Partisi’nin kurduğu sürece ve şehit düşüşüne kadar ki gelişim çizgisinin tüm uğraklarının, her bir seferinde MLM ile yakaladığı daha yüksek birliğin ifadesi olduğunu görüyoruz. O Marksizm, Leninizm, Maoizm’i kavradığı ölçüde proleter devrimci kimliğini geliştirmiş, bir proleter devrimci önder olarak ortaya çıkmıştır. Onun siyasal ve pratik gücünün temel kaynağı da budur.

Ve aslında bunu anlayamazsak, onu da anlamamış oluruz. Eğer İbrahim yoldaşı, kırın ve kentin en zor koşullarında, bitmez tükenmez bir tutkuyla, en küçük bir imkânı bile değerlendirerek, her seferinde kendini daha güçlü bir şekilde inşa ettiği Marksizm, Leninizm, Maoizm’i araştırma-inceleme çabasından soyutlarsak, ona ilişkin elimizde geriye kalan şeyler, oldukça yanıltıcı ve gerçekliğin yanılgılı bir görüntüsü olacaktır. Doğrusu, egemen sınıfın düşünce tarzı ve kültürünün etkisiyle, bu yanılgılı, yanıltıcı görüntünün bize gerçekmiş gibi gelmesi hoşumuza gidip ayartması da mümkündür.

Ama doğaüstü hiçbir kimse olmadığı gibi, insanüstü de kimse yoktur. Süper kahramanlar, kişilikler, en az Süpermen kadar gerçek dışıdır. İnsanlar “sosyal varlık ve sosyal düşünce” diyalektiğince belirlenirler. Bir kez de bu diyalektiği kavramışlarsa, o zaman kendi yaşamlarının gerçek gücü ve gerçek bir güç olabilirler. Çünkü artık onlar, kendi yaşamlarını bilinçle inşa etmeye başlamışlardır. Bu işe de, en önemli halkadan, bilinçlerinin inşasından girişmişlerdir. Okumak, araştırıp öğrenmek, görünenin arkasında yatan gerçek nedenleri kavrama gücünü elde etmek için yorulmak bilmez bir çaba içerisine girmişlerdir. Meselenin ciddiyetinin farkındadırlar.

Bilirler ki, kafası dar olanın, eylemi büyük olamaz. Bu bireyler için böyle olduğu kadar partiler, siyasetler, hareketler için de böyledir. Dünyayı kavrama gücü zayıf olanın, onun meselelerinin altından kalkması da mümkün değildir. Hayat karmaşık, hareket süreklidir. Bu karmaşa ve sürekli hareketle, karşımıza çıkan sorun ve soruları, hayatla hareketin bilgisine her gün daha fazla vakıf olabilirsek; yolumuzdan şaşmadan, bocalamadan, sağa sola sapıp amaçlarımızla çelişmeden, mücadele gücümüzü yitirmeden çözebiliriz. Yoksa yitip gitmesek bile, bir türlü aşamadığımız sorunlarla boğuşup durur, her geçen gün biraz daha etkisizleşir, hayatın kıyılarına itiliriz.

Bugün gerek ülkemizde, gerekse Avrupa’da kapitalist-emperyalist sistemin ciddi bir ekonomik krizi yaşanıyor. Durgunluk tespitleri bizzat sistem çevrelerince yapılıyor ve birçokları “krizin sonu görünmüyor, ne zaman atlatılır bilinmez” diyorlar. Ekonominin kurtarılması yalanlarıyla emperyalist sermayeye milyar dolarlar aktarılırken, halkların payına sosyal yardımların kesilmesi, işten çıkarmalarla artan işsizlik, hayat pahalılığı, vergi yükleri düşüyor. Yani sistem bir kez daha kendini, halkların emeği, kanı ve canının ağır sömürüsü üzerinden idame etmeye yöneliyor.

Bu sürecin halklar cephesindeki karşılığı, artan kitle hareketleri, Yunanistan’daki gibi halk hareketleri, sıklaşan grev ve genel grevlerdir. Halklar üzerindeki ölü toprağını atmaya başlamışlardır. Ancak şunu tespit etmek lazımdır ki, özellikle politik önderlik açısından zayıflık ciddi boyuttadır. Eylemlerin giderek radikalleşmesi ve hak almaya dönük olmaya başlaması yanında, politik arenaya hakim olan reformist-revizyonist siyasetin sınırlayıcı, saptırıcı etkisi önemli düzeydedir. Eksikliği en çok hissedilen, politik olarak deneyimli, kitlelerle bütünleşmiş veya bu yolda umut veren komünist partilerin varlığıdır. Doğru çizgideki ve sağlam yapıdaki politik önderlik boşluğu, hareketin içinden taze güçlerle mutlaka giderilecektir. Ancak bunun ne zaman, nasıl olacağı hiç de önemsiz, kendiliğindenciliğe bırakılacak bir mesele değildir.

Önümüzde duran tercihler açıktır. Bu sürecin ya kurbanı olunacaktır, ya da yapıcısı! Ülkede ya da Avrupa’da, önümüzdeki ayrım bu ikisi arasındadır. Avrupa’da bu en çok da Türkiyeli göçmenler gibi, göçmenlerin önünde duran bir yol ayrımıdır. Neredeyse kapitalizmin krizine paralel oranda göçmenlik karşıtı yasalar, göçmen işçilere artan tepkiler gündeme gelmiş ve gelmeye devam etmektedir. İtalya ve İngiltere örnekleri en fazla öne çıkarlarken, Almanya, Fransa gibi ülkelerde de durum pek farklı değildir. Genel olarak kapitalist-emperyalist sistemin, ama özellikle de onun anavatanı Avrupa’nın, bütün uygarlık iddialarına rağmen, böylesi dönemlerde sicilinin, insanlık adına nasıl yüz kızartıcı bir sicil olduğunu hepimiz biliyoruz. Eğer bilmiyorsak da, çok gerilere gitmeye gerek yok. 2. emperyalist saldırganlık ve paylaşım savaşı dönemine bakalım. Öncesi, sonrasıyla bütün o süreç acı ama çok öğretici derslerle doludur.

İşte gene geldiğimiz nokta, bilinçlerin aydınlığının önemi noktasıdır. Bugün bizde en az olan ama en çok ihtiyacını duyduğumuz şey, Marksizm-Leninizm-Maoizm’i kavramış, dünya ve yaşadığı ülkelerin tarihine, bugünkü durumuna vakıf, proleter yaşam ve kişiliğin, öğrenmeye susamışlık, alçak gönüllülük, yüksek disiplin, samimiyet ve dürüstlük gibi tüm unsurlarını içselleştirmiş kadrolar, yani aydınlanmış kafalar ve kişiliklerdir. İbrahim yoldaşın en güzel örneklerinden birini verdiği bu kişiliğe ihtiyacımız, hava kadar, su kadar yaşamsaldır. Onu anarken, anlamaya çalışmak, dahası ona layık olmak; durum, görevler ve gerçekliğimiz konularında bu temelde sorgulama ile müdahaleyi gerektirir.

Yoldaşlar, Zindanlardaki Partizan Tutsaklar olarak bizler, tüm gücümüzle İbrahim’in yoldaşları olmaya ve sorumluluklarımızın gereklerini yerine getirmeye çalışıyoruz. Bizi bu çabamızdan, ne tecrit-tredman, ne de herhangi başka bir engel-saldırı alıkoyabilir. Şunu da biliyoruz ki, yalnız değiliz. İnanıyoruz ki, sizler de aynı çabada ve kavgadasınız. Bunu giderek büyüteceğinize, eksiklikleri giderip, yokluğu yakıcı şekilde hissedilenlerin boşluğunu dolduracağınıza güvenimiz tamdır. Biz sürecin yapıcıları olacağız! Buna imkânımız, gücümüz de vardır.

Yüreğimiz yüreğinizin yanında, sıcaklığınız da hep bizimledir.

İbrahim Kaypakkaya Yoldaş Ölümsüzdür!

Tüm Hapishanelerdeki Tutsak Partizanlar

Bir cevap yaz