|

18 MAYIS AĞITLARIN DEĞİL KAVGANIN ŞAFAĞIDIR

Uğraş dolu yollardan geldik
Kimilerimiz birer dal gibi devrildi
Mayıs çiceklerini görmeden
Okşamadan
Dermeden
Özlemleriyle gömdük ölülerimizi
Dumanlı dağların doruklarında
Buz mağralarına
Ve,
Mezarlarına basarak yolumuza devam ettik

Tarih düşünce ve isteklerini iktisadi gelişimine, en ileri, sınıfın ihtiyaçlarına denk düşen ve bunları doğru biçimde dile getiren nice kahramanlar, önderler yaratmıştır.

Birey ve toplum, önderlik ve kitleler arasındaki çelişkide belirleyici olan toplum ve kitleler üzerinde etkisi vardır ve bu etki belirli koşullarda belirleyici bir rol oynar. Üretici güçlerin gelişim aşamasının proleteryayı en ilerici sınıf olarak tarih sahnesine çıkardığı dönemde bu belirleyici rol kendiliğinden gelme hareketin değil bilimsel bilgiden kominist ideoljinin formüle edilmesi ve sınıf müdahalesi pratiğine sokulmasıdır.
Tüm dünyada devrim dalgasını kabartan büyük PLORETER KÜLTÜR DEVRİMİ’nin rüzgarı ve Marksizim, Leninizim ve Maoizmin Türkiye’ye girişinde 1972’ye değin yaşanan süreç çeşitli milliyetlerden Türkiye proleteryasının kaderi ile ilgili bu belirleyici görevi başarıyla yerine getiren bir koministi. Marksizim, Leninizim ve Maoizmin bilimini özümseyerek bunun topraklarımıza yansıması olan tezleri ortaya koyan ‘bilim ve kitlelerin kendiğinden hareketi arasında organik bir köprü vazifesi gören Kominist Partiyi’ inşa eden bir önderdi.
İbrahim Kaypakkaya’yı yarattı. Kemalizme ‘‘Anti emperyalist’’ ‘‘ ilerici’’ misyonlarının yüklenerek tabulaştırtığı bir dönemde İbrahim Kaypakkaya Kemalizmin doğru bir sınıfsal tahlilini yaparak onun faşist özünü gözler önüne serdi emperyalizmin Türkiye’deki sömürücü ve iş birlikçi uzantısından başka birşey olmadığını çarpıtılmaz bir biçimde açığa çıkardı. Kürt Ulusunun bir ulus olduğunu bilimsel bir şekilde ispatlayarak, ulusların kendi kaderini tayin hakkının tavizsiz savundu. Sorunu proleteryanın çıkarları açısından ele alarak ortak örgütlenme ve mücadele konusunda somut bir anlayış koydu. Bir taraftan Cumhuriyet tarihinin parlak bir tahlili ile bu tezlerini perçinledi, dönemi aydınlattı.
Mao Zedung’un bilime yaptığı nitel katkıların ışığında, tüm bunlardan yola çıkarak, halkın düşmanı yenmedeki üç silahına subjektivisizmden, revizyonizmden ve doğmatizmden arınmış kitlelerle kaynaşmış, teoriyi, pratiği birleştiren, öz eleştiri yöntemini uygulayan, çelik disiplinli bir kominist partisi; böyle bir partinin önderliğinde halk silahlı kuvvetleri yine böyle bir partinin önderliğinde halkın birleşik cephesine dikkati çekerek çeşitli milliyetlerden emekçi halkı, ülkemizdeki iktidarı almadaki biricik silah olan HALK SAVAŞI teorisi ile silahlandırdı.
Ülkemizde modern revizyonizme ve sosyal emperyalizme karşı ilk olarak mücadele bayrağını açan İbrahim Kaypakkaya, Türkiye proleteryasının Maoizmin sosyalizmde sınıflar mücadelesi ve devrimin proleterya diktatörlüğü altında sürdürmesi konusundaki görüşlerini özümsemesini sağladı.
Onun yıllar önce tartışmasız bilimsel tahlillere dayandırarak ortaya koyduğu bu görüşler gelinen aşamada ve dünyada yaşanan toplumsal pratik tarafından doğrulandı, doğrulanıyor. İnsanlığı altın çağa götürecek olan proleteryanın işine yarayan ne bu yüzden sadece, çıkarken proleteryanın çıkarlarına denk düşen komünistler tarafından bütünlüklü olarak savunula gelen bu görüşlerin pek çoğu, toplumsal pratiğin dayanılması yüzünden ucundan kıyısından; özde değil ama biçimsel olarak farklı sınıfların temsilcileri tarafından da; kah onun adı anılmadan, kah halkımızın ona duyduğu güvende sömürülmeye çalışarak savunulmaya çalışıyor. Bu da, bu programatik görüşlerin hayatta karşılığını bulan etki gücünü gösteriyor.
Sadece revizyonizme ve etkilerine karşı mücadelede sistemleşen bu görüşlerini ortaya koymakla kalmayan İbrahim Kaypakkaya can bedeli bir fedakarlık ve komünist bir azimle bu görüşlerini hayata geçirmeye bozkırı kuru yerlerden tutuşturmaya ‘‘girişmiştir’’ ve düşman tarafından esir alındığında da düşüncelerinden soyutlanmış bir yiğitlik tavrıyla değil, tamda proleteryanın çıkarlarını gerçekten savunanların yaptığı gibi düşmana onu ölüme mahkum edecek kadar korku salan düşüncelerini dolaysız haykırarak karşılık verir ‘‘bilmiyorum’’ demez, ‘‘biliyorum, söylemem’’ der, direnmenin tüm benliğine yayılmış doğallığı; kendisine ve düşüncelerine olan güveni ve kiniyle, öfkesiyle, coşkusuyla onun işkence hanelerdeki ser verip sır vermeme tavrı, ‘‘YAŞASIN HALK SAVAŞI’’ diyen Yaşasın Marksizm, Leninizm ve Maoizm diyen tavizsiz savaşan proleter çizginin bir parçasıdır.
Bugün proleterya ideolojisi önderliğinde ezilen halkların emperyalizme ve yerli uşaklarına karşı yürütüğü halk savaşları yükselmeye devam ediyor. Yeryüzü proleterya önderliğinde insanlığın altın çağa doğru fırtınalı yürüyüşüne tanık oluyor. Çeşitli milliyetlerden Türkiye proleteryası dünya devriminin bir parçası olan devrimimizin klavuzuna ve öncü örgütüne sahiptir. Kurtuluş İbrahim Kaypakkaya’nın formüle ettiği bu programatik görüşlerin pratiğe, geçirilerek zenginleştirilmesinden geçmektedir.

Ey sabır

Bir cevap yaz