|

Basına ve kamuoyuna-TUYAB

Basına ve kamuoyuna

F Tipi hapishaneler, hergün düzen ve devrim arasındaki irade savaşına sahne oluyor. Devletin tecrit politikasının doğal bir sonucu olarak keyfi dayatmalar, hak ihlalleri, insanlık dışı uygulamalar, temel ihtiyaçlardan yoksun bırakmalar tüm hapishanelerde yaşanıyor.

Yaşamını tek başına sürdüremeyecek durumda olan bir çok hasta tutsak tahliye edilmeyerek ölüme terk ediliyor. Boyalı basının sansürü toplumun duyarsızlığı ile birleşince tutuklu ve hükümlülere dönük devlet terörü gün be gün katlanıyor. Son aylarda yaşanan birkaç örnek bile devlet terörünün ulaştığı boyutu açıkça gözler önüne seriyor.

Bursa’da linç girişimi ve polis terörü

Bursa’da 18 Mart’ta polis öldürdüğü iddiası ile gözaltına alınan Ender Bulhaz Aktürk götürüldüğü Bursa Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nde iki gün boyunca işkence gördü. Aktürk kaba dayak, falaka, ters düz askı, tazyikli su, buza yatırma, ağzına bezler tıkanarak nefessiz bırakma gibi işkence uygulamalarına maruz kaldı.

Vali’nin “zanlının sorgusu sürüyor” şeklindeki açıklamalarına rağmen TMŞ Aktürk’ün gözaltında olduğunu iki gün boyunca kabil etmedi. Sorguda olduğu 20 Mart günü kabul edilen Aktürk, aynı gün tutuklanarak mahkemeye çıkarıldı. Devlet terörü mahkeme sırasında da sürdü ve bin kişilik faşist grup Aktürk’ü mahkeme çıkışında linç etmek istedi.

Gördüğü işkence nedeniyle 21 Mart’ta hastaneye kaldırılan Aktürk, ağır yaralı olmasına rağmen kelepçeli tedavi edilmek istendi. Kelepçeyi reddeden Aktürk 23 Mart’ta tedavisi kesilip tutuklanarak Bursa H Tipi Hapishanesi’ne götürüldü ve tek kişilik hücreye konuldu.

İşkence nedeniyle Aktürk’ün vücudunun pek çok yerinde yara ve ezikler bulunduğu kaburgalarının kırıldığı, dik durmakta ve nefes almakta zorlandığı, uzun süre buza yatırıldığı için hastalandığı, ellerinin ve ayaklarının şiştiği öğrenildi.

Hapishanelerde yasaklar sürüyor

Kandıra l No’ lu F Tipi Cezaevi’nde detektörle terliklerinin altının kontrol edilmek istenmesine tepki gösteren Tamer Korkmaz gardiyanların saldırısına uğradı. Bu duruma tepki gösteren 19 tutsağa da 2’şer ay görüş cezası verildi.

10 Mart 2009’da sabaha doğru evleri basılarak gözaltına alınan (Ezilenlerin Sosyalist Platformu) ESP’li Hasan Ozan ve Tarık Tepeli tutuklanarak Tekirdağ 2 on’lu F tipi Hapishanesi’ne götürülmüş, ayakkabı ve üst aramasına karşı tepki gösterdikleri için gardiyanların saldırısına uğramışlardır. Daha sonra hücrelere konulan tutsakların görüşü engellenmekte, mektup, gazete, kitap vb.ihtiyaçları ise karşılanmamaktadır. Aynı saldırıyla Adana’da gözaltına alınarak tutuklananlar ise Adana Karataş Kadın Hapishanesi’ne götürülmüştür. Tutsaklar burada kendilerine dayatılan ”terör”  kartının takılmasına karşı çıktıkları için  görüş yapmaları keyfi olarak engellenmektedir.

Edirne F tipi Hapishanesi’nde idareyle görüşmek için giden veya götürülenlerin detektörle aranmaları ile tutsakların yönetimle sorunları görüşmeleri engellenmektedir.

20 Mart Cuma günü Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Hapishanesi’nde tutuklu bulunan Vedat Düşküner’in hücresine girip saldıran gardiyanlar, zorla tutsakların yerlerini değiştirdi. Saldırıyı slogan ile karşılayan tutsaklar, slogan attıkları gerekçesiyle de disiplin soruşturmasına maruz kaldılar.

Edirne F Tipi’nde kalan Erol Engin’in 7 mektubu ve 1 faksına el konularak dışarıya yollanmadı. Gerekçe olarak ise detektörle arama saldırısının mektupla dışarıya yazılması gösterildi. İdarenin mektuplara el koyma gerekçesi ise kendi acizliklerini gösteriyor.

İletişim ve görüş cezaları nedeniyle kendilerinden yeni aldığımız habere göre İzmir Kırıklar l no’ lu F Tipi Hapishanesi’nde tutuklu bulunan Fehmi Çapan ve İleri Kızılaltın 3 Kasım 2008 tarihinde hastaneye götürülmek üzere bindirildikleri ring aracının kamerası bozuk olduğu gerekçesiyle hastaneye gitmeden geri hapishaneye döndükleri belirtildi. Hapishaneye döndüklerinde jandarmaların hasta tutsakları ring aracından indirmeden aracın içindeki hücreye alarak saldırdıkları ve bu saldırı sonucu İleri Kızılaltı kalp ve kafasından, Fehmi Çapan da yere düştükten sonra kafasına ve yüzünden aldığı bot darbeleriyle ağır yaralandı. Hapishane içinde de saldırıya maruz kalan hasta tutsakların sağlık durumları ağırlaştığı halde hücrelere atılarak saatler sonra hastaneye götürüldüğü belirtildi. Doktorların verdiği raporlar üzerine Jandarmalar hakkında suç duyurusunda bulunan tutsakların, suç duyurularının işleme konulmadığı gibi Jandarmaların kendilerine hakaret edildiği gerekçesiyle suç duyurusunda bulundukları ve tutsaklar hakkında dava açıldığı belirtildi.

Devrimci tutsaklar kendilerine dayatılan bu tecrit politikalarına ve devlet terörüne karşı, örgütlü kimliğinden, siyasal duruşundan, ideolojik inanç ve kararlılığından taviz vermeksizin üzerlerine düşeni yapıyorlar. Her geçen gün derinleşen tecrite ve faşizan uygulamalara karşı bizler de tutuklu ve hükümlü aileleri olarak mücadeleyi büyüterek, tutsakların sesini dışarıya taşımak zorundayız. Bu saldırıları püskürtmenin yolu ancak, ortak mücadeleyi büyütmekten geçmektedir.

Acil taleplerimiz:

1. Uluslar arası sözleşmelere göre 15 kişiden az olan mekanlar, tecrit sayılmaktadır. Hücre Tipi Cezaevleri bu esasa uygun olarak yeniden düzenlenmelidir. Bu düzenlemeler yapılana kadar hücre kapıları gündüzleri açık tutulmalıdır.

2. Ceza infaz kanunu (CİK), içinde Baro, ÇHD ve TTB’ nin de yer aldığı kurumlarca insan haklarına uygun biçimde değiştirilmelidir.

3. Tutsakların tüm haklarını koşulsuz olarak kullanması sağlanmalıdır.

4. Bağımsız İzleme Kurulları oluşturulmalıdır. Bu kurum içinde tutsak yakınları İHD, ÇHD, Baro, TTB ve sanatçılar yer almalıdır.

5. Hasta tutsakların tedavileri yapılmalı ve hasta tutsaklar bir an önce tahliye edilmelidir.

Tutuklu ve Hükümlü Yakınları Birliği (TUYAB)

10 Nisan 2009 Cuma

Bir cevap yaz